SABAH'tan Mektup.
Önce bir not: Yazılarımda özne olarak birinci çoğul şahısı, "Biz"i kullanıyorum. En baştan beri. Tabii "SABAH'tan Mektup"ta da bu alışkanlığımı veya üslubumu sürdürdüm. Ancak dostlarım uyardı: "Gazeteni anlattığın o yazılarda hep 'Biz... Biz... Biz...' demen, sanki SABAH'ta kollektif yönetim varmış gibi bir izlenime yol açıyor." Hak verdim. O nedenle sadece "SABAH'tan Mektup"ta bundan böyle özne birinci tekil şahıs olacak. Yadırgamayacağınızı umarım. Oğlumun işyeri, gazeteye, yani SABAH'ın Barbaros Bulvarı'ndaki binasına çok yakın olduğu için sabahları uğrayıp onu da alıyorum. Trafiğin yoğunluğuna göre saat 07.45-08.00 arasında onun Florya'daki evinin önünde oluyorum. Sağolsun, oğlum, 5-6 dakika bekletiyor.
O kısa zaman diliminde karşı apartmanın ikinci katındaki dairede, salonun Atatürk Havalimanı'na bakan geniş penceresi önünde oturup bir yandan çayını yudumlarken bir yandan da gazetesini okuyan yaşlı bir beyefendiyi izliyorum. Gazetesi? SABAH. Her sabah bir SABAH Yaşı 70'in hayli üstünde olan bu okurumuzun yüzünde anlatılması güç bir dinginlik var.
Adını bilmiyorum. Sağlıklı ve dürüst bir yaşamın verdiği huzur ve mutluluğun karışımı olduğunu düşündüğüm dinginliğinden etkilenip ona "Adil" adını verdim ya da yakıştırdım.
Oğlumun evine vardığım saatlerde Adil Bey'i ya SABAH'ın ilk sayfasını incelerken buluyorum, ya da önlerdeki sayfaların birinde yazarlarımızdan birini okurken.
Bazen bir gülümseme yayılıyor yüzüne, bazen bembeyaz kaşları hafifçe çatılıyor, bazen dalıp çayını soğutuyor...
Tebessümü içimi ısıtıyor, çatılan kaşları ise huzurumu kaçırıyor. Adil Bey'in güne kötü başlamasına mı neden oluyoruz diye. Bir kez, güzergâhımızdaki trafik kazası nedeniyle oğlumun evine ancak 08.45'e doğru ulaşabildim. Baktım, Adil Bey, SABAH'ın son sayfasına gelmiş. Onu da bitirdikten sonra özenle gazetesini önündeki masaya koydu. Yüzünde yağmurlu günün kasvetini dağıtan pırıltılar vardı. Adil Bey'in güne keyifle başlamasını sağlamıştık, haydi o kadar iddialı olmayayım, katkıda bulunmuştuk.
Süresiz ateşkes Adil Bey benim için SABAH okurlarının simgesi oldu. Ne zaman canımı sıkan bir olayla karşılaşsam veya önemli bir karar ya da tercihin eşiğine gelsem, gözümün önüne o geliyor. Onun huzurunu bozmaya veya güne keyifsiz başlamasına hakkımız olmadığını düşünüyorum. Bunun yolunun da kendisiyle barışık bir SABAH'ı hazırlamamızdan geçtiğine inanıyorum. Bunun için de öncelikle köşelerin hakaret, aşağılama bombalarının fırlatma rampası olarak kullanılmasına son verilmesi gerekiyor.
Uzun sözün kısası, SABAH'ta bugünden itibaren süresiz ateşkes yürürlüğe girdi. Bundan böyle, hepsi de birbirinden değerli, benim için hepsi de birbirinden önemli yazarlarımızın hiçbiri -
fikir tartışmaları dışında- diğerine veya diğerlerine sataşmayacak. Köşeler gerçek işlevine kavuşacak: Bilgi ve haber verilecek, yorum ve görüş yansıtılacak.
Kavgaya meraklı okurlarımız varsa, bu ihtiyaçlarını sadece ve sadece adliye haberlerinde ve siyaset sayfalarımızda giderebilecek.
Adil Bey de geniş penceresinin önündeki koltuğuna gömülüp SABAH'ını her gün ama her gün huzurla okuyabilecek.
Günaydın Adil Bey!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 23 Mart 2009, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/23//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.