Siyasetin evrensel bir gerçeğini ifade eden özdeyişi duymuşsunuzdur.
"Dünyada hiçbir kentin meydanında komitelerin heykelleri yoktur. Meydanlarda hep tek adamların heykelleri vardır" denilmez mi?
Önceki akşam Ankara'da Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ı dinlerken, bu özdeyişi yine hatırladım.
ATV için Erdoğan'la söyleşi yaptığımız görkemli bina AK Parti'nin yeni genel merkeziydi.
O bina, bakanlar, milletvekilleri, yerel yönetim adayları, tüm ülkeyi kapsayan örgüt, milyonlarca seçmen...
Büyük bir siyasi gücü ve maddi varlığı yansıtmaktaydı bunlar.
Hepsinin üzerinde de
"Tayyip Erdoğan Olayı"nın damgası vardı.
Bir araştırma görmüştüm geçen hafta.
AK Parti seçmenlerinin büyük çoğunluğu için Tayyip Erdoğan, siyasi kararların bu partiye yönlenmesinin ana nedeniydi.
Buna karşı CHP'de ise Deniz Baykal CHP'li seçmenlerin partilerine karşı duydukları tatminsizliğin ana nedeniydi.
Önceki akşam Tayyip Erdoğan'ı dinlerken sahip olduğu gücün ve kendisine güvenen seçmenlerin bilincinde olduğunu hissettim.
Şimdi sıra onun Ben bu bilincin varlığını Süleyman Demirel'de de, Turgut Özal'da da görmüştüm.
Bir dönemde de Adnan Menderes böyleymiş.
Şimdi ise merkez sağda Tayyip Erdoğan var.
Aslında bu çaptaki siyasi gücü yansıtan liderleri ideolojik yelpazenin sağına veya soluna oturtmak galiba pek doğru değil.
Seçmenler ve zaman böyle liderleri ürettiklerinde, bir zamanlar Özal'ın söylediği gibi ortaya
"Oynak Merkez" çıkıyor.
Her kesimden ve her eğilimden seçmenlerin desteğini alan liderler, hem sağcı hem solcu, hem muhafazakâr hem liberal, hem de sosyal demokrat oluyorlar.
Erdoğan kendisini
"Muhafazakârım" diye tanımlarken, bir yandan sosyal adaletsizliğe karşı mücadelesini, bir yandan da Avrupa'nın liberal demokrasisi ile uyuma girme zorunluluğunu anlatmaktaydı.
Oransız güç Doğal olarak Türk seçmenlerinin yarısı hem AK Parti'ye hem de Erdoğan'a karşılar.
Ama seçmenlerin önemli bir bölümü de oylarıyla AK Parti'yi tek başına iktidar ve Erdoğan'ı Başbakan yapıyorlar.
Erdoğan şu anda öylesine güçlü ki, rakibi olması gereken CHP Genel Başkanı kendi gücünü yansıtacak oy oranları vermek yerine,
"AK Parti yüzde 52'den az alırsa yenilmiş sayılır" doğrultusunda değerlendirmeler yapıyor.
Erdoğan da bu rahatlık içinde konuşmakta.
Rakipsizliği ne kadar sürer bilemiyorum.
Çoğulcu demokrasilerde sonsuza kadar iktidarda kalmak pek görülmüş bir durum değil.
Ama şu anda Erdoğan iktidarının biteceği geleceği değil, iktidarlı geleceğinin icraat projelerini planlıyor ve onları anlatıyor.
Devran dönüyor Elbet bir gün seçmen yeni bir lider arayışına girecektir.
Demirel'i Ecevit bile yenip geçmemiş miydi?
Türkiye'de
"Başkanlık sistemi" yok.
Türkiye'de
"Başbakanlık sistemi" var.
Bu sitemin merkezinde de şimdi Tayyip Erdoğan bulunmakta.
Ankara'da AK Parti Genel Merkezi'nde Erdoğan'ı dinlerken, onu Trakya'daki cezaevinde ziyaret ettiğimiz günleri hatırladım.
Cezaevi ne kadar gösterişsiz bir binaydı ve bu bina ne kadar görkemliydi.
"Onun cezaevinde olduğu dönemde ülkenin Başbakanı kimdi" diye düşündüm, hatırlayamadım.
Devran amma da insafsızca dönüyor bu coğrafyada...
Acaba bu devranı döndürenler sadece seçmenler mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 22 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/22//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.