Çok uzun yıllar önce okuduğum bir romanda, plajda geçen bir kavga sahnesi vardı. O kavganın taraflarından biri yakınındaki masada duran ciltli kalın kitabı kapıp karşısındakinin kafasına vuruyordu.
Kitap Dale Carnegie'nin yazdığı
"Dost Kazanma Sanatı" ydı.
"Demokrasi" yi,
"Hukuk" u,
"Laiklik" i ve benzer tüm kavramları bizden farklı düşünenlere karşı kullanma biçimimiz,
"Dost Kazanma Sanatı" kitabı ile karşımızdakinin kafasını yarmaktan çok mu farksız sanki?
Ama bu hep böyle olmuştur.
1990'lı yıllarda yazdığım bir yazı geçti elime.
Bugün de aynı şeyleri yazmamın yadırganmayacağını düşününce şaşırdım açıkçası.
Şu noktaları vurgulamışım bu eski yazımda:
"Demokrasi" kaba tanımı ile halkın halk tarafından yönetilmesidir.
"Siyaset" (veya politika) birbirine zıt çıkarların, ortak bir çizgide birleştirilmesidir.
Harcanan kavramlar "
Demokratik siyaset "in temel öğeleri de,
"laiklik", "özgürlük", "hukuk", "uzlaşma", "hoşgörü" ve benzeri kavramlardır.
Türk demokratik siyasetinde ise, kamplaşan taraflar, bütün temel öğeleri, birbirlerini yaralamak ve hatta yok etmek amacı ile kullanmayı tercih ediyor.
"Hukuk" un da,
"özgürlükler" in de ve hatta "
seçim "in de durumu aynı.
Kimse, kendi partisinin kazanmadığı seçimi, meşru olarak kabul etmeye niyetli değil.
"Hukuk" ilgili taraflardan birini haksız bulduğu zaman, o taraf hukuku yok saymaya hazır.
1990'larda bu noktalara takılmışım.
Bugün de durum aynı değil mi?
Örneğin demokrasiyi savunursanız, birileri size hemen
"popülist" damgası vurmaya hazır değil mi?
Kamplaşma ve nefretler Bir de reddedip kendimize layık görmediğimiz komünizm, faşizm, şeriatçılık gibi totaliter rejimlerin bireysel ve toplumsal ilişki modellerini eksiksiz uygulamamız var devrede.
"
Siyasal kamplaşma" gündemde olunca ne arkadaşlık, ne meslektaşlık hatırlanıyor. İddianameleri bile tamamlanmamış davaların sanıkları suçlu ve hatta vatan haini ilan edilebiliyor. Bu durumun 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta tekrarlandığını hep gördük. Ama bunlar askeri darbe dönemleriydi. Birlikte çalıştığımız arkadaş düzeyindeki meslektaşlarımızın hakkımızda jurnal yazıları döktürdüğüne tanık olmuştuk.
Bugün ise sivil anayasal bir demokrasiyi yaşadığımıza inanmamız gereken bir ortam var. Ama aynı kamplaşma, aynı düşmanlıklar ve aynı uzlaşmasız nefretler yine yok mu?
Cumhuriyet'in tutuklu yazarı Mustafa Balbay için yapılan dayanışma toplantısına katılmamı kınayan veya destekleyen okur mektupları yağmaya devam ederken, bunlardan biri göz ardı ettiğimiz insani duyguları yeniden hatırlatır içerikliydi.
Sayın İlyas Kamacı'nın mektubunu aynen aktararak konuyu noktalıyorum:
"Cani de olsa oğlumdur" "Ben emekli J. astsubayıyım. 1990-94 yıllarında Diyarbakır DGM Mahkemesine hemen her gün 20-80 arası PKK'lı sanık götürürdüm. Her sefer ve her duruşma ayrı bir hikâye ve macera idi.
Bir defasında yaşlı, sakallı, nur yüzlü bir dede ile nine geldi.
Nenenin boynunda 99'luk tespih vardı.
Dede boynu bükük bir şekilde koridorda bulunan saçı sakalı birbirine karışmış bizce azılı bir teröristi göstererek
'Oğlumla bir iki kelime konuşabilir, onu görebilir miyim? Kendim için istemiyorum anası çok istiyor' dedi.
Ben de bun un mümkün olmadığını, bunun bizim açımızdan suç olduğunu izah ettim. Ama yaşlı nene Kürtçe yalvarırca bir şeyler dedi. Ben
'Böyle bir teröristi nasıl ziyaret eder, özlersiniz' gibi bir şeyler söyledim. Nene de bir şeyler söyledi. Beni anlamıştı.
Dede tercüman oldu,
'Cani de olsa benim oğlum, onu yine de seviyorum, annesiyim ne yapayım diyor' dedi ve ağladı.
Ben de ağladım ve yasak olmasına aldırmadan ana oğulun kucaklaşmasını seyrettim. Bir meslektaşınızı sahiplenmenizi anlıyorum. Sahiplenmek ve savunmak ayrı şeyler. İlyas Kamacı."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 17 Mart 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/17//haber,14907035768B4950BA7571EC6FEF478E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.