Dünkü yazımda belirttiğim üzere
PKK ile sürdürülen mücadele sadece askeri kanatlara terk edilir ve askeri meselelerde dahi inisiyatif sivillerin elinde olmazsa bu
sivillerin militarizasyonuna tekabül eder. Demokrasinin de demokratik devlet yönetiminin de kabul edemeyeceği bu durum belki de
25 yıldır devam eden ve bugüne dek
40.000 kişinin ölümüyle sonuçlanan
PKK mücadelesinin çok önemli bir nedenini teşkil ediyor. O zaman yapılması gerekenin ne olduğu bellidir:
PKK mücadelesini askeri halinde dahi sivilleştirmek, PKK'yı sivilleştirmek! Kendi kendini vurmak Aksi takdirde ortaya çok ciddi sorunların çıkması, hele bugünden sonra, büsbütün kaçınılmaz olacaktır. O sorunların başında önce bir
matematik geliyor.
Eğer bu sorun yarın öbür gün daha büyürse sivil otoritenin "Ne yapayım sorumluluk askerindi" diyerek kendini aklaması olanaksızlaşır. İkincisi Türkiye'de de dünyanın başka yerlerinde de devlet yönetimi daima askerlerle siviller arasında cereyan eden bir iktidar ve kontrol mücadelesidir. Sivillerin PKK gibi bir meselede otoriteyi askerlere terk etmesiyle askeri kanadın sivil otorite üstünde bir iktidar oluşturması ve olayların gelişimini yönlendirmesi anlamına gelir. Bu sivillerin kendi kendilerini siyaseten vurmasıdır. Elbette soyut bir yaklaşımla konuşuyoruz ama herhalde olmayacak bir şey değil şu söylediklerimiz.
Büyük sivil resim Bunlar böyleyken
sivilleşmeyi sadece siyasi otoritenin noktasal bir sorunda asker üstündeki etkisi veya kontrolü diye görmemek gerekir. Çünkü, evet,
PKK militarist-terörist bir örgüttür ama bir parçası olduğu sorun özünde sivil bir sorundur. Çoğu kere söylendiği gibi PKK sorunuyla Kürt sorununu birbirinden bıçakla keser gibi ayırmanın
imkansızlığı anlaşılıyor.
Terör eylemine dayanarak hak talebi kabul edilemez. PKK terörünün savunulacak bir yanı da olamaz. Fakat PKK denen sorundan kurtulmanın önemli araçlarından birinin siyasallaşma olduğu da bana göre su götürmez bir gerçektir. Nitekim bu görüş
2007 seçimlerinin ardından çok dile getirildi. "Tıpkı
IRA örneğinde olduğu gibi PKK'nın siyasallaşması, siyaset yapması, terörden uzaklaşarak parlamentoda üye bulundurması mı iyidir yoksa silahlı bir terör örgütü olarak varlığını sürdürmesi mi" sorusu çok soruldu. Üstelik işin bu noktaya gelmesi için uygun bir ortam da
DTP'nin Meclis'te kurduğu grupla sağlanmıştı.
Gerçekten büyük balık Ne var ki, bu fırsat kaçırıldı.
DTP'den PKK'yı kınamasını istemek öne çıkan tek siyasal talep oldu. Başbakan, DTP'lilere randevu vermekten dahi kaçındı. Doğrudur,
DTP de yanlışlar yaptı. Onlar da Kürt milliyetçiliğiyle aralarına net bir ayrım çizgisi çekemedi. Bu, parti içinde bir bölünme nedeni oldu ama sonuçsuz kaldı. Nihayet DTP kapatılma davasıyla karşı karşıya. Kapatılması galip ihtimal.
Bu konuda kamuoyundan tek bir ses çıkmıyor. Bu çok önemli bir fırsatın kaçması değil heba edilmesidir .
Aktütün baskınının ardında bu tür harcanmış imkanların bulunduğunu düşünmek gerekir.
Bir başka büyük sivilleşme sorunu ise halkın yaşadıklarıdır. Altınova'da olaylar çıkıyor. Büyütmek, abartmak, hemen bir
"etnik çatışma" diye görmek, göstermek.
Fakat bir etnik çatışmanın doğmasına yol açabilecek koşullar sosyolojik olarak bugün her zamankinden daha güçlü. Büyük kent varoşları kitlesel göçlerle gettolaşmış durumda. Mahalleler birbirinden etnik temelde ayrılmış görünüyor. Bunun yol açabileceği tehlikelerin yanı sıra örneğin
Erhan Göksel yeni bir ekonomik krizin etnik çatışmaya yol açabileceğini siyaseten belirtiyor.
Bütün bunlar gelip bir noktada düğümlenir:
Türkiye'de genel siyaset de Kürt siyaseti de sivilleşmelidir. Türklerin de Kürtlerin de kendilerine yapabilecekleri en büyük iyilik budur.
Yayın tarihi: 9 Ekim 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/09//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.