kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Sakın "Okuduk okuduk da ne oldu sanki" demeyin...

Okul sıralarında sevmediğimiz derslerin neden bizlere öğretildiğini hep öfkeyle sorgulamaz mıydık?
- Balıkların sindirim sistemlerini bilince bunu hayatta nerede kullanacağız ki?
- Mercidabık Savaşı'nın tarihini ezberlemek bize ne katar ki?
- Arşimet Kanunu'nu bilince, suda yüzen hamam taslarını farklı yerlerde mi kullanabileceğiz?
- Aruz veznini öğrenince hepimiz Fuzuli mi olacağız?
Her sevmediğimiz ders konusunu bu çizgide eleştirmez miydik?
Sanırım aradan geçen yılların ertesinde okulda aldığımız eğitimin önemini anlamışızdır. Bir kişinin insanlık tarihinin birikimlerini ancak eğitimle özümseyebileceğini görmüş, okuldaki her dersin bize sağladığı katkıların varlığını yaşayarak hissetmişizdir.
Nurullah Ataç, "İlkokula 20 yaşında başlanmalı" derdi.
Ancak o zaman insanların okulda öğretilenlerin değerini ve önemini kavrayacaklarını söylerdi Ataç...

Yeniden okumak
Kemal Tahir de, çocukluğumda okuduğum klasikleri 20'li yaşlarda yeniden okumamı önermişti bana. Bunu yaptım ve çocukken farkına varamadığım anlamları buldum klasiklerde.
Zaman zaman ilkokulda bize okutulan öyküleri hatırlıyorum ve bunları öylesine okuyup unutanların, toplum hayatımızı nasıl olumsuz etkilediklerini her dönemde görüyorum.
Mesela bir "Ayakkabının Teki" hikâyesi vardı. Birlikte hatırlayalım bu öyküyü:
Adamın üst kattaki komşusu her gece geç saatte ve sarhoş gelirmiş evine. Adam tam uykusunun en derin yerindeyken, üst kattaki komşu yatak odasında ayakkabılarını çıkartıp, yere atarmış. Çıkan gürültü ile alt kattaki komşu uyanırmış.
Alt kattaki adam, bir gün yukarıdaki komşuyu uyarmış,
- Lütfen gece geldiğinde ayakkabılarını çıkartınca yere atmadan sessizce koy, diye rica etmiş.
Üst kattaki komşu ertesi gece yine çok geç ve sarhoş gelmiş evine. Yatağının kenarına oturmuş ve ayakkabısının tekini çıkartıp, yere atmış. O anda aşağı kattaki komşunun ricası aklına gelmiş. Ayakkabısının diğer tekini yere usulca koymuş. Sonra yatıp, uyumuş.
Sabaha karşı kapı zilinin sürekli çalınması ile uyanmış. Kapıyı açınca karşısında, alt kattaki komşunun geceliği ile dikildiğini görmüş.
Gözleri kan çanağına dönmüş alt kattaki komşu, ona bağırmış,
- Ayakkabının öteki tekini de atacaksan at artık. Uyumak için onun da yere atılmasını bekliyorum!

İkinci teki beklerken
Diyorum ki...
Örneğin bu öyküyü Anayasa Mahkemesi'nde ülkenin iktidar partisinin kapatılması için dava açan savcı hatırlasaydı, siyasetin, demokrasinin, ekonominin, toplumun, dış dünyanın şimdi Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak karara kadar uykusuz geceler geçireceğini herhalde düşünürdü.
Buna benzemeyen ama yine "Ayakkabının teki" konulu bir başka öykü daha okumuştuk ilkokulda.
Bir bilge adam kalkmak üzere olan trene binerken, ayakkabısının teki ayağından çıkmış. Tren kalktığı için inip alamamış ayakkabısının tekini. Şöyle bir düşünmüş. Sonra ayağındaki tek ayakkabıyı da trenden fırlatıp atmış.
Bu durumu izleyen bir yolcu, bilge adama neden böyle yaptığını sorunca, şöyle cevap vermiş:
- Ayakkabının tekini yoksul bir kişi bulursa, diğer tekini de bulup giyebilsin diye attım!

Evlatlar ve kuyruklar
Hiç seçim kazanamayıp, kazananları da "rejim düşmanı" ilan eden tek ayakkabılılar bu öyküyü hatırlasalardı fena mı olurdu yani?
Bir de bu bitmez tükenmez rejim kavgaları sürecinde, idamların, parti kapatmalarının, siyasi yasaklamaların toplum ve siyaset hayatımızda açtığı yaralar meselesi var.
O noktada da "Sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken" söylemine kaynak olan hikâyeyi hatırlamamak mümkün mü yani?
Yıllar önce ilkokulun 3'üncü sınıfına kadar okumuş ve sonra hayatta başarı kazanıp çok zengin olmuş bir girişimcinin, dostları ile sohbet ederken şöyle yakındığını duymuştum,
- Okuduk okuduk da ne oldu sanki?
Belli ki okulda ziyan ettiği üç yıla yanıyordu için için.
Zaman içinde ilkokulda okuduklarını bile anlamadan üniversite bitiren ezbercilere de çok rastladım.
Bense, ilkokulda okuduğum her şeyi tam özümseyemediğime yanıyorum.