kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

Roosevelt'ten Tayyip Erdoğan'a

Amerika'nın en uzun süre başkanlık yapan siyasi lideri Franklin Roosevelt'in de başı, Federal Mahkeme'yle derde girmişti. ABD'de, Anayasa Mahkemesi görevini, Yüksek Federal Mahkeme yürütüyor. Kanunların anayasaya aykırı olup olmadığı kararını bu mahkeme veriyor. Roosevelt, ülkesini 1929 krizinden kurtarırken, bir dizi tedbir almıştı. New Deal başlığını taşıyan bu reform paketi, hâkimlerin itirazıyla karşılaştı. Federal Mahkeme engelini aşmak için Roosevelt, yargının yeniden yapılanması gereğini düşündü ve bu fikrini 9 Mart 1937'de Amerikan halkıyla paylaştı: "...4 yıl önce, büyük bir banka krizinin ortalarındaydık. Kongre'nin otoritesiyle, milletimizden, sahip oldukları altınları ve dolarları Birleşik Devletler Hükûmeti'ne teslim etmelerini istedik. O krizden kurtulmamız, bunun ne kadar doğru bir politika olduğunu gösterdi. Ama yaptığımız o düzenleme, Yüksek Yargı'nın önüne gelmiş ve anayasaya uygunluğu yalnız 4'e karşı 5 oyla onaylanmıştı. Bir oyun değişmesi, bu büyük milletin bütün çabalarını boşa çıkarıp, umutsuz bir kargaşaya sürükleyebilirdi. 4 hâkim, 'mülkiyet hakkının' korunmasının, anayasanın sürekli bir millet oluşturma temel amacından daha kutsal olduğu görüşündeydi.... Aslında sürücü koltuğunda olan Amerikan halkının kendisidir. Tarlayı sürmek isteyen bizzat Amerikan halkıdır. Ve bu halk, 3'üncü atın (Yargı) diğer iki atla (Kongre ve Yürütme) uyumlu olmasını ummaktadır.... Mahkeme bir yargı organı olarak değil, politika yapıcı bir organ gibi hareket ediyor. Asgari ücret kanununun anayasaya aykırı bulunduğu davada, hâkim Stone, diğer iki hâkimle birlikte şu görüşü savundu: 'Eğer yasama gücü, toplumdaki geniş kitlelerin fakirlik, geçinme ve sağlık problemlerini çözmek için özgür davranamazsa, hükûmet iktidarsız kalacaktır.' Bu karşı görüşlerin ışığında, Başhâkim Hughes, 'Biz anayasanın altındayız; ancak anayasa hâkimlerin dediğidir' demiştir. Mahkeme, kendini, yargı fonksiyonunun dışında, Kongre'nin 3'üncü bir meclisi gibi ve süper kanun yapıcı olarak görmekte, anayasanın kelimelerinden mevcut olmayan anlamlar çıkarmakta. Anayasayı, Mahkeme'den ve Mahkeme'yi de kendinden korumak için bir şeyler yapma noktasına geldik. Anayasayı, Anayasa Mahkemesi'nden kurtaracak bir yol bulmalıyız. Biz, anayasanın altında, anayasaya uygun yargılama yapacak bir Anayasa Mahkemesi istiyoruz. Mahkemelerimizde, insan hükümranlığı değil, kanun hükümranlığı istiyoruz."
Hâkimler değişecek
Roosevelt, çözümü, Anayasa Mahkemesi üyelerini değiştireceğini açıklamakta buluyor. Ve "Ömür boyu, hâkimlik olmaz" diyerek, 70 yaş sınırı getireceğini söylüyor: "Mahkemelerimize taze kan aşılamak niyetindeyim. Kıymetli ve tarafsız yargıyı sağlayacak adamlarımız olmalı. Öyle hâkimlerimiz olmalı ki, Mahkeme'nin yargı fonksiyonlarına sahip çıkarken, bugün üstlendikleri yasama gücünü reddedecek hâkimler. Anayasa Mahkemesi üyelerinin emekli maaşları yıllık 20 bin dolar. Buna rağmen, bir kere atandılar mı, yaşları kaç olursa olsun ömür boyu görevde kalabiliyorlar. Ben, 70 yaşında emekli olsunlar istiyorum. Onların yerine gençleri atayacağız. Benim atadığım ve Senato'nun onayladığı hâkimler, Kongre'nin yasama politikalarını yargılamayacak, hâkim gibi davranacak, kanun yapıcı gibi davranmayacak. Eğer buna Anayasa Mahkemesi'nin paketlenmesi deniliyorsa, Amerikan vatandaşlarının büyük çoğunluğu bundan yana. Bugün sıkıntımız, kurum olarak Mahkeme'den değil, onun içindeki insanlardan kaynaklanmaktadır. Kaderimizi, gelecekten korktuğu için bugünün problemlerini çözecek imkanları reddeden insanlara bağlayamayız."
ABD'nin 1930'larda yaşadığını, biz bugünlerde yaşıyoruz. Keşke Tayyip Erdoğan, yumurta kapıya dayanmadan önce, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, yargı organlarıyla ve üniversiteyle ilgili düzenlemeleri yapmış olsaydı.
Roosevelt işbaşına geldiğinde ABD, 1929'dan beri Büyük Buhran adı verilen tarihinin en büyük ekonomik çöküntüsünü yaşamaktaydı. Nüfusun % 25'i işsizdi. 2 milyon Amerikalı evsiz barksız kalmıştı. Roosevelt Yeni Düzen adıyla anılan çok yönlü bir yeniden yapılanma programı geliştirdi ve 1930'ların sonuna doğru ABD ekonomisi tekrar rayına oturup, hızla büyümeye başladı.