Kosova meselesinin sonuna ya da bu perdesinin sonuna gelindi. Kosova bağımsızlığını uluslararası sistemin, daha doğrusu
batılı ülkelerin desteği ve ebeliğiyle elde ediyor.
Slobodan Miloşeviç Yugoslavya'nın Soğuk Savaş'ın bitmesiyle yeni bir yapılanmaya girmesinin kaçınılmazlığını anladığında Sırp milliyetçiliğini ve büyük Sırbistan projesini
iktidarı korumanın yolu olarak devreye sokmuştu. Bu milliyetçiliğin mazlumiyet edebiyatının temel taşı da Kosova olduğundan işe de 24 Nisan 1987'de buradan girişti.
Kosovalı Sırplara o gün bir daha asla itilip kakılmayacaklarını ve eğer Arnavutlar'a istedikleri verilirse ecdadın kemiklerinin sızlayacağını söyledi. İki yıl sonra 1989'da, Sultan 2. Murad'ın ordusunda en az karşısındaki Sırpların sayısı kadar yüksek sayıda Sırp'ın savaştığı Kosova muharebesinin 600. Yıldönümünde düzenlediği milyonluk mitingle ülkesinin
sonunu getirecek yola ta anlamıyla girdi.
Miloseviç'in Büyük Sırbistan hayali gerçekleşmediği gibi Karadağ ile yaptığı birlik bile kalıcı olmadı. Yüzbinlerce Sırp onunda yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan da ayrılmak zorunda kaldılar. Bu açılardan bakıldığında Arnavutların nüfusun yüzde 90'ını oluşturduğu Kosova'nın artık varolmayan Yugoslavya'nın anayasası gereği Sırbistan'a bağlı kalmasının da bir anlamı yok. Ancak bu bağımsızlığın başka çatışmalar için emsal yaratacağına, bu nedenle
riskli bir adım olduğuna da şüphe yok.
Kosova'da bağımsızlığın en büyük destekçisi ABD oldu. Kuşku yok ki hafta içinde Washington ve AB'nin üyelerinin büyük bir çoğunluğu bağımsız devleti tanıyacak. Kıbrıs Rumları ve Yunanistan kadar önemli azınlık nüfusu olan Romanya ise bu yola girmezler. Sırpların bu gelişmeye askeri bir müdahaleyle cevap vermeleri beklenmese de NATO olası şiddete karşı 1600 askerlik bir gücü hazır bekletiyor.
Bağımsızlık sonrası işler zor Kosova bağımsızlığı kuşkusuz yalnızca ahlaki kaygılardan beslenen bir siyaset benimsenmesinin sonucu değil. Yalnızca bölgesel veya Sırplar ile Arnavutlar arasında bir mesele olarak da görülemez. Avrupa coğrafyasının en kırılgan bögesinde AB ve ABD ile Rusya arasındaki bir
hegemonya çekişmesinin de parçasıdır. Bağımsızlığn gerekirse NATO tarafından korunacağı söylendiğinde Rusya'nın bölgedeki askeri güç dengesini belirleyen Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması'ndan çıkması bu çerçevede değerlendirilmeli. Rusya'nın 1987'de ABD'yle imzaladığı Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) çekilmesi de gündemde
Araştırmacı Verda Özer'e göre "RusyaABD karşıtlığını 21. yüzyılın jeostratejik dengeleri içerisinde değerlendirmek gerekir. Doğu Avrupa, 'küresel jeopolitik satranç'ın yeni oyun tahtası olmaya adaydır. Kosova her şeyden önce sahip olduğu zengin yeraltı kaynakları sayesinde Balkanlar'daki diğer bölgelerden ayrılıyor. Bölgede başta linyit olmak üzere; kurşun, çinko, krom, altın ve gümüş madenleri bulunuyor...Bölgenin yine jeostratejik açıdan bir başka önemi de Avrupa'ya ulaşacak petrol boru hatlarında bu
bölgenin geçiş koridoru konumundan kaynaklanıyor... Balkanlarda açılan yeni ABD üsleri de, Ortadoğu politikalarında ve Rusya karşısında AB'yi yanına çekmesinde etkili olacaktır. ABD'nin dünya genelinde sahip olduğu askeri üslerin en büyüklerinden birisi konumundaki Ferizaj (Urosevac) Üssü'nün yine bu bölgede bulunması da bu bakımdan tesadüf değil."
Kosovalı Arnavutlar uzun zamandır bekledikleri bağımsızlığın tadını çıkarsınlar. Ancak işin bundan sonrasının kolay olmayacağını kendileri de biliyor. Bölgenin ne türden çalkantılara gireceği ise herhalde kısa sürede görülecektir.
Yayın tarihi: 17 Şubat 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/17//ozel.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.