Kırk yıl önce 5 Haziran sabahı yerel saatle saat 7'yi 14 geçe Fransız yapımı uçaklardan oluşan İsrail hava kuvvetleri jetleri, Mısır radarlarına yakalanmadan Akdeniz'e doğru uçtu. Akdeniz üzerinden yani beklendiği gibi güney veya doğudan değil batıdan tekrar Mısır'a döndüklerinde, şafak vakti saldırı olabilir diye ilk keşif uçuşlarını yapmış bulunan Mısırlı pilotlar kahvaltı etmekteydi.
Bundan sonraki iki saat içinde dalga dalga gelen filolar, Mısır hava kuvvetlerinin
neredeyse tamamını imha edecek, hava alanlarını kullanılmaz kılacaktı. Mısırlı komutanların hiçbiri yerinde olmadığından, bir önceki geceyi kimi kızının düğününde, kimi gece eğlencesinde, kimi de tatilde geçirdiğinden saldırıya karşı askeri bir mukabelenin verilebilmesi gecikecekti.
Önalıcı bir saldırıyla üç haftadır sürmekte olan krizi savaşa götüren
İsrail,
saldırıya uğrayanın kendisi olduğunu iddia ederek başarısı hakkında ketum kaldı. Mısırlı yöneticiler de yaşanan felaketi kabullenmek yerine halklarına ve müttefikleri olan Suriye, Irak ve Ürdün gibi ülkelerin yöneticilerine İsrail uçaklarını
birbiri ardına düşürdüklerini bildirdiler. Şok içindeki Sovyetler Birliği'nin nihayet ağırlığını koymasıyla
altıncı gün sağlanan ateşkes anında, tüm Sina Yarımadası İsrail kontrolüne geçmişti.
Ne taç, ne baş kalırdı Amman'da görev yapan
Türkiye Büyükelçisi'nden İsrail saldırısının ne zaman yapılacağını öğrenen Ürdün Kralı Hüseyin'in tercihi zordu. İsrail Başbakanı'nın kendisine gönderdiği "savaşa girmezseniz saldırmayacağız" mesajına pek güvenmeyen Hüseyin'in aslında pek seçeneği yoktu. Ordusunun komutasını 30 Mayıs günü Mısır ordusuna vermişti.
Daha da mühimi nüfusunun yarısına yakını Filistinli olan Ürdün'ün savaşa girmemesi halinde Kral'ın
ya başında taç ya da omuzunda baş kalmayacaktı . Haftalardır siyonist düşmanın yok edileceği propagandasıyla dolmuş Arap kitlelerinin böylesi bir ihaneti affetmesi söz konusu olmazdı. İsrail'e karşı
Mısırlı komutanların beceriksizliğine rağmen ciddi şekilde mücadele eden Ürdün, 6 günün sonunda
Batı Şeria ve Kudüs'ün doğusunu kaybetti.
Binlerce mülteci yollarda Savaşla sonuçlanan krizin başlamasında ve derinleşmesinde büyük payı olan Suriye'deki radikal Baasçı rejim ise ilk saatlerde yardım
çağrılarına cevap vermedi . Öğle vakti İsrail uçakları Şam havaalanına saldırdı. Bu cephede hareketlilik ve çok kanlı muharebeler dördüncü gün başladı. İsrail hava kuvvetleri, Suriye'ye yönelik olarak Mısır ve Ürdün'ün toplamından fazla hava saldırısı gerçekleştirdi.
Ateşkes ilan edildiğinde Golan Tepeleri kaybedilmişti .
132 saat süren savaşın sonunda
İsrail kendi topraklarının üç buçuk katı toprak kazandı . İşgal edilen yerlerde önemli ölçüde talan yaşandı. 1948'den sonra ikinci kez 175 bin ile 250 bin arasında Filistinli yaşadıkları toprakları ve haneleri terketmek zorunda kaldı. Binlerce Musevi de yaşadıkları Arap ülkelerinde şiddete maruz kaldı veya sınırdışı edildi.
Arap milliyetçiliğinin bayrak ismi Cemal Abdülnasır, yenilgi sonucunda yıkıldı. 9 Haziran akşamı
istifa ettiğini radyodan ilan ettiği an Kahire sokaklara boşaldı. Le Monde gazetesinin o dönemdeki Kahire muhabiri Eric Rouleau manzarayı şöyle anlatır: "Kadınların hepsi tahammül edilemeyecek bir üzüntünün pençesinde
kimi pijamalı, kimi çıplak ayaklı erkeklerin, gecelikli kadınların her yönden koşuşturmalarını bağırmalarını, ağlamalarını görmek olaganüstü bir manzaraydı. 'Nasır bizi terk etme, sana ihtiyacımız var' diye bağırıyorlardı."
Nasır yerinde kaldı. Ancak ne bölge, ne İsrail ne de Arap ülkeleri aynı kalacaktı.
Yayın tarihi: 3 Haziran 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/03//haber,69B4755D81CC474BBF1CB777E29DAA15.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.