Heyecan üstüne heyecan. Türkiye bu kez de Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de görev yapan özel kuvvetler elemanlarına silah çekilerek taciz edilmesi olayıyla hop oturup hop kalkıyor. Bazılarına göre, Genelkurmay Başkanlığı'nın cuma gecesi internet sitesine koyduğu sert cevap, 2003'deki
"çuval" hadisesinin rövanşı. Daha doğrusu, metin
"ikinci bir çuval vakasına" tolerans olmayacağının deklarasyonu.
Belli ki 2007 yalnız seçim değil aynı zamanda
"Kuzey Irak" yazı olacak. Süleymaniye'deki özel kuvvetlerin yaşadığı son taciz de, boşluklar gerçekleşen izole bir olay değil her gün Türkiye'nin gündeminden düşmeyen bir dizi açıklama ve restin son perdesi.
Peki ne oluyor? İç politikadaki yansımalarına bakınca, Süleymaniye olayı Ankara açısından riskli bir sürecin de başlangıcı anlamına geliyor.
Yaşanan iki ayrı dinamik var. Birincisi, olayın Irak ve ABD ile özel bir anlayış çerçevesinde Kuzey Irak'ta konuşlanan 1500 civarında TSK mensubunun varlığına dikkat çekiyor oluşu. Genelkurmay şu ana kadar oradaki tank birliği ve özel kuvvetlerle ilgili sessiz ve düşük profilli kalmayı seçmişti. Neden şimdi konuyu uluslararası ölçekte gündeme getiriyor?
İkincisi, seçime gidilen bir ortamda hükümet ve asker arasında
"top sende",
"hayır, top sende" deme yarışı. Bu kamuoyunda terör konusunda kimin daha tavizsiz gözükeceğine dair son derece karmaşık bir mücadele. Ankara'daki izlenim, askerin, ihtiyaç olduğunu düşünse bile, koşulların elverişli olmadığı bilinciyle şu anda Kuzey Irak'a yönelik bir operasyon konusunda temkinli olduğu yolunda. Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Büyükanıt'ın bu hafta İstanbul'da ettiği
"Orada Barzani de var; ABD de var. Onlarla da mı savaşacağız" sözü de, bu bağlamda
"Hadi savaşa" diye değil, tam tersine operasyon için elverişsiz koşulların hatırlatılması olarak algılanmalı.
Özel sohbetlerde de askeri yetkililer PKK'nın kamplarına artık çoluk çocuk ve aileleri yerleştirdiğini, bu durumda operasyonun çok iyi hesaplanması gerektiğini, hedefin ve amacın siyasi otorite ve asker tarafından ciddi manada müzakere edilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Ben tüm bu açıklamalardan kuvvetli bir operasyon ısrarı almıyorum.
Peki madem acil bir operasyon söz konusu değil, askeri yetkililer neden konuyu sürekli gündemde tutuyor? Neden Genelkurmay Başkanı Org Yaşar Büyükanıt, kamuoyunun büyük çoğunluğu tarafından
"Asker Kuzey Irak'a hemen girmek istiyor" şeklinde yorumlanan sözleri sıklaşan aralıklarla tekrarlıyor?
Genelkurmay, şehit cenazeleri ve terör kurbanlarının artmakta olduğu sıcak 2007 yazı başlangıcında kamuoyunun önünde terörle mücadele kararlılığını ortaya koyarak,
"Bakın ben üzerime düşeni yapmaya hazırım" demek istiyor olabilir.
Ancak konunun sürekli gündemde tutulması, AK Parti tarafından
"iç politika oyunu" olarak yorumlanıyor. Hükümet çevreleri, askerin MGK gibi resmi platformlarda dile getirilmeyen operasyon talebini kamuoyunun önünde dile getirmesini
"AK Parti'yi sandıkta zora sokma" hatta
"AK Parti terör konusunda gerekeni yapmıyor" imajı yaratma çabası olarak yorumluyor. Üstelik hükümet henüz bu stratejiye karşı etkili bir politika geliştirmiş de değil. Başbakan her açıklamasında silahlı kuvvetlerden gelecek resmi bir talebi değerlendirebileceğini söylüyor. Ancak manşet savaşında, askerin konuyla ilgili açıklamaları hükümetinkinden daha çok yankı buluyor.
Yayın tarihi: 3 Haziran 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/03//aydintasbas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.