|
|
|
|
Kimyanın kraliçesi
Şekure Asam Tahtakale'deki laboratuvarında 40 yıldır maddelerin sırrını çözmeye çalışıyor. İlk kadın kimyagerlerimizden Asam, formüllerle adeta dans ediyor.
Tahtakale'nin ara sokaklarından birinde yaklaşık altı metrekarelik bir alanda hizmet veren Neptün Kimya adlı laboratuvarda gıdadan demir çeliğe, kozmetikten temizlik malzemelerine kadar her türlü ürünün kimyasal analizi yapılıyor. Yeni Aktüel Dergisi de son sayısında 40 yıllık bu laboratuvarla ilgili geniş bir haber yapmış. Neptün Kimya'da kimyagerinin deyimiyle meçhul maddelerin sırrı çözülüyor. Neden mi? İthal bir malın yerli olanaklarla üretilebilmesini sağlamak, bileşiğindeki zararlı maddeleri saptamak ya da üretim kalitesini arttırabilmek için. Balkapanhan Aralığı Hamamcıoğlu İş Merkezi'nin ikinci katındaki bu laboratuvar, Türk sanayinin gelişmekte olduğu yıllara hem tanıklık hem de yardım etmiş. Bir zamanlar ECA., Ender Çikolataları, Simko (yeni adıyla Siemens) ve Fen-İş Kimya gibi çok büyük kuruluşlarla çalışan laboratuvarın bugünkü müşterileri sadece Tahtakale tüccarları ve atölyeleri. Çünkü artık bütün büyük kuruluşların kendi araştırma-geliştirme laboratuarı var. Burası, Türkiye'de tıbbi tahlil dışında her türlü maddenin analizinin yapılabildiği belki de tek yer. Neptün'ün kurucusu Şekure Asam Cumhuriyet'in yetiştirdiği ilk kadın kimyagerlerden, Maden Tetkik Arama (MTA) Enstitüsü'nde eğitim almış, maddenin her halinden anlıyor. Kapatıldığında hüngür hüngür ağladığını söylediği Sümerbank'ta başlamış çalışma hayatına. 20 yaşından beri yerli sanayinin gelişmesi için çalışıyor. Beherler, asitler, bazlar, çözeltiler içinde geçmiş hayatı. Sıradan bir kimyager değil, bir aşık. Yaşına rağmen saatlerce dimdik ayakta durarak deney tüpleriyle kadim dostluğunu sürdürüşü de bu büyük aşktan. Aşkını ihmal etmemek için çocuk sahibi bile olmamış; ömrünün sonuna kadar laboratuvarında formüller üretmekten başka isteği yok. Baba tarafından saray saracı bir aileden gelen kimya kraliçesinin halası Melekper Aktotay ise Atatürk'ün özel kadın polisiymiş. Çapa Acil Cerrahi Binası'nda yaptırdığı biyokimya laboratuvarı ve iki oda sayesinde de kendi deyimiyle hastanede bayağı bir forsu var.
HERKES SIRADA Asam'ın kimyayla tanışması henüz öğrenciyken yaz tatillerinde Bakırköy Bez Fabrikası'nın yönetim kadrosunda çalışan babası Şerafettin Aktotay'ın yanına gidip gelirken olur. Şekure Hanım kızların çalışmasının hoş görülmediği o yıllarda babasının da bu durumdan rahatsız olması üzerine fabrikadan elini eteğini çeker. Ama kimya aşkını öldüremediği için, ailesi onu Sümerbank'ın sağladığı üç yıllık bursla Ankara'daki MTA Enstitüsü'ne gönderir. İstanbul'a dönüp birkaç yerde çalıştıktan sonra Eminönü Tahtakale'de Neptün Kimya'yı kurar. Böylece tüccar ve fabrikaların ithal ettiği mal ve malzemeler öncelikle Şekure Hanım'ın laboratuvarına getirilmeye başlar. Tüm ürünler ancak Şekure Hanım'ın içerik analizinden sonra Tahtakale'den İstanbul'a ve taşraya dağıtılır. Çoğu analiz aynı amaca hizmet etmektedir. Aynısından Türkiye'de de üretmek için içerik formülünün elde edilmesi. Bu analizler sayesinde birçok tüccar çok pahalı mal veya malzeme ithal etmektense, onları Şekure Asam'ın formülleriyle Türkiye'de de üretmeye başlar. 40 yıllık deneyime karşın hala ilk günkü heyecanı taşıyor Asam. Örneğin geçenlerde Tahtakale'deki bir tüccar gerçek olup olmadığını analiz etmesi için bir miktar fildişi tozu getirmiş. "Daha önce hiç fildişi incelememiştim, o kadar mutlu oldum ki sanki dünyaya yeniden gelmiş gibi oldum" diyor. Laboratuvardaki masanın üzerinde bir döküm ustasının getirdiği çok eski bir Etibank kumbarası dikkat çekiyor. Meğer usta aynı dökümden yapabilmek için her karışımı, her oranı deneyip bir türlü başarılı olmayınca son çare olarak Neptün Kimya'nın kapısını çalmış. Şekure Hanım kısa süre içinde dökümün formülünü yazıp vermiş. Bir kenarda da parfüm şişeleri duruyor bir iki tane. Açık parfüm imalatı yapan bir atölyeden getirilmiş. Atölyenin istediği ortada: "Parfümlerimiz nasıl daha uzun süre tende kalabilir, lütfen bir formül üretin Şekure Hanım!" Kimya kraliçesi onun da formülünü bulmuş. Şekure Asam sayesinde Amerika'dan getirtilen çok pahalı metal ve ahşap koruyucular da şu an yerli firmalarca üretiliyor. Bir keresinde ithal bir karbüratör temizleyicisini analiz ederken içinde kanserojen benzol olduğunu ortaya çıkarmış ve ithalatçı firma tüm malları kolileriyle Almanya'ya geri göndermiş. Buzdolabı akülerinin sırrının tuzlu suyla sınırlı olduğunu çözmesinin ardından yerli firmalar akü üretimine başlamış. Bir alüminyum fabrikasının çok pahalıya ithal ettiği bir pota temizleyicinin formülünü çıkararak bu temizleyicilerin ülkemizde üretilmesine katkıda bulunması da Şekure Asam'ın "sıradan" işlerinden! "Gıda sektöründe çok üçkağıt döndüğü"nden söz eden Şekure Hanım "Ben dışarıdan bir şey yemiyorum. Çatalca'daki çiftliğimde üretilen meyve ve sebzelerimi yiyorum" diyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|