kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Acıyı yaşamak ile ıstırap çekmek arasındaki fark
Acıyı yaşamak ile ıstırap çekmek arasındaki fark

Hayattan aldığınız darbelerin bıraktığı izin şefkate ve sabıra dönüşmesi için gerçeği kabul etmek, hazmetmek başlangıç için iyi bir adımdır.

Geçtiğimiz yıl yaşanan acı bir trafik kazası. Kardeş kadar birbirine yakın iki genç. Arabayı kullanan kurtuluyor, yanında oturan kuzeni hayatını kaybediyor. Biricik evladını kaybeden ailenin yaşadığı acı, keder, öfke, nefret ve öç duyguları ile davalar açılıyor, aileler birbirlerine giriyor, kalpler sımsıkı kapanıyor. Öte yandan hayatta kalan genç kızın karanlık dünyası. Suçluluk duygusu, yaşanan travmanın ağırlığı, bir annenin çaresizliği, genç hayatının geri kalan kısmında sağlıklı ayakta kalabilmesi için kızına destek olmaya çalışması... İşte bu acı trafik kazasını anlatan anneden bir mail geçti elime. Çaresizliklerini anlatmış, kazadan bir yıl sonra halen kendilerini bulmaya, yaşamın getirdikleri ile güçlü olmasını öğrenmeye çalıştıklarından bahsetmiş. Aldığım bu mailden çok etkilendim. Biliyorum bir pazar için eğlenceli bir konu değil ama geçirdikleri kötu tecrübeleri sonucu hayata küsmüş pek çok kişiye belki bir ışık olur diye düşündüm ve bu haftanın yazısı kendiliğinden kalemimden dökülmeye başladı.


Washington civarında yaşayan Gordon Livingston, üç çocuğundan ikisini kaybetmiş bir yazar ve psikiyatrist. (2004 seçimlerinde başkan yardımcılığı için yarışan ve 16 yaşındaki oğullarını trafik kazasında kaybeden John Edwards ve karısı Elizabeth Edwards'a da bu korkunç tecrübeleri sırasında destek olmuş.) Livingston bir yazısında şöyle diyor: "Ben 13 ay içerisinde iki çocuğunu kaybetmiş bir babayım. Çektiğim acılar bana hayatın kırılganlığı ile ilgili çok şey öğretti. "neden benim çocuklarım, neden ben?" soruları kaçınılmaz oldukları kadar anlamsızdı da benim için. Acımın üstüne perde çekmek, çocuklarımı bir daha özlemeyeceğim noktasına gelmek benim için kabul edilemeyecek bir fikirdi. Bir daha hiçbir zaman aynı kişi olamayacağım gerçeğini kabul etmem gerekiyordu. Kalbimin büyük bir bölümü çocuklarımla beraber gömülmüştü. Geriye ne kaldı? İşte bu sorulmaya değer bir soruydu... 13 yıl sonra oğullarım içimde yerlerini korurlarken, onları kurtaramadığım için kendimi olabildiğince affettim. Onlarsız yaşlanacağım fikrini kendime kabul ettirdim. Bana halen ihtiyacı olanlara sevgimi vermeye mecburum. Acımızı nasıl yaşadığımız ve tecrübemizle saptadıgımız anlam, gelecekle nasıl yüzleşeceğimizi belirler."


Tüm ruhsal öğretiler, yaşadığınız trajediye izole olarak yaşamaya devam etmek yerine, bu tecrübeyi pozitif bir amaca çevirip, onun için yaşamayı ve paylaşmayı öğretirler. Yani hayatınızın bundan sonraki kısmına bir anlam saptamayı öğretirler. Kitabımda, acıyı yaşamak ile ıstırap çekmenin arasındaki farktan bahsetmiştim. Genelde kontrolü kaybetmemek adına yaşadığımız kötü tecrübeleri ıstıraba çevirdiğimizde, hırs, hiddet,
güvensizlik gibi reaksiyonlara esir oluruz. Bağışlamak; (kendinizi veya başkasını) unutmak, kabul etmek, onemsememek, yenik düşmek gibi gelebilir. Kaybettiginizi unutmamak adına, içinizdeki acıyı da taze tutmaya calışırsınız, öç ve nefreti yaşayarak... Hırstan kendinizi harap edersiniz, içinizdeki acıyı yok edemezsiniz ancak bu acıyı tecrübe ediş seklinizi değiştirmek sizin elinizde. Hayattan aldığınız büyük darbenin ve bıraktığı izin, şefkate ve sabıra dönüşmesi için gerçeği kabul etmek, davranışlarımızı şefkatten doğan bir doğru ile hizaya sokmak sonuca da kendimizi bırakmak gerekir. Hislerinizden kaçmak, bastırmak veya karşı koymak yerine öfkenizi, hırsınızı, içinize yayılan umutsuzluk ve ağırlığı tümüyle vücudunuzda yaşamaya açık olmak. Bedeninizin neresinde yerleştiğini hissetmek. İçinizde biriken yoğun negatif enerjiyi dışarı vermek için seçtiğiniz yol, atak olmak, zarar vermekse, acınızın yoğunluğunu daha da artırıp ıstıraba çevirirsiniz. İçinize nefret bir kez girdi mi etrafa karşı duvar örmeye başlarsınız. Negatif enerji bütün benliğinizi domine etmeye başlar. Endişe, öfke, korku, hırs, insafsızlık, kınama vücudunuzun bütün hücrelerinize yayılır.


İçinizde taşıdığınız ağır hayal kırıklığını kabul edebilmenizi ve kendinizi açabilmenizi sağlayacak ilk adım0., küçük bir pratik:
*
Dikkatinizi içinizdeki hisse verin.
* Bu hissin hayal kırıklığınız olduğunu bilin.
* Bu hissin içinizdeki varlığını kabul edin.
* Bu hissi düşünceye çevirmeyin, vücudunuza yayılmasını ve bedeninizdeki tepkiyi izleyin.
* Yargılayıp, analiz yapmayın.
* Düşünceleriniz karşı koymaya çalışacaktır. Beyninizde dolanan negatifliğin, karşı koyma ihtiyacının düşünceleriniz olduğunu bilin ve tüm benliğinizi bu düşüncelerle tanımlamayın.
* Şimdi de kalın ve içinizde vücudunuzda hissettiğiniz tepkiyi izlemeye devam edin.

Elvan Demirkan

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Tarihin akışını değiştiren 'Hayır'
 İnsan özgürlüğü projesi olarak Cumhuriyet
 Mistik çocuklar geliyor
 Iraklı Samir anlatıyor 'Saddam'ı nasıl yakaladık'
 Pendik'te cinayet
 Kimyanın kraliçesi
 Türkiye'deki tek Ermeni rahibe
 Kurtuluş Savaşı bilgisayara taşındı
 Uluburun tekrar batacak
 Eskişehir'de festival zamanı
 Rusya'da müzisyen İstanbul'da fotoğrafçı
 Gönül Yarası'na Iraklı rakip
 Afet kültürümüz yok
 Acta est fabula (*) (oyun bitti)
 Demokrasinin unutulmaz anları
 Vehbi Koç'un hayali gerçekleşti
 Alman profesörü kim öldürdü?
 Mutluluk istediğinizi elde etmek değildir
 Afgan kadınların umudu parlamento
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Siz balığı bekletin biz geliyoruz
Balık derken cam bir...
MEHMET ALTAN
Şiir için son çağrı...
Pastırma yazı ne zamandır? Ekimin...
ÖNCEL ÖZİÇER
Eller yukarı donlar aşağı
Hani bir zamanlar İstanbul'da,...
KAZIM KANAT
Alain Delon'a ne dedim de güldürdüm?
Müthiş bir sondu!...
REFİK DURBAŞ
Camaltında devr-i alem
Şahmaran, Ortadoğu ve Anadolu...
Atlasjet'in 2006 hedefi 26 uçak
Atlasjet'in 2006 hedefi 26 uçak
Genel Müdürlüğünü kaptan pilot Tuncay Doğaner'in yaptığı Atlasjet,...
Renault'nun yeni kavramı
Renault'nun yeni kavramı
Renault, herhalde son 20 yılın en "Yenilikçi", hatta "Avangard"...
Yüz nakline gerek kalmadı
Milyonlarca kişi yüzündeki izler nedeniyle psikolojik sorunlar...
Komşu peynirine sahip çıktı
Avrupa Yüksek Mahkemesi'nin kararına göre 2007 yılından itibaren sadece Mora...
Avrupa Topluluğu'ndan bulgur dersleri
Bulgur sahip olduğu besin değerleri açısından bugün hak ettiği yerde değil.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.