|
Bazıları onlara levanten diyor
|
|
İki asır önce İzmir'e gelen levantenlerin hayatı belgesel oluyor. Kendilerine yabancı muamelesi yapılmasından hoşlanmayan levantenler "Biz Hıristiyan Türk'üz" diyor. "Bazıları Onlara Levanten Diyor" adlı belgesele konuşan Rahmi Koç'un gelini Caroline Koç'un amcası Alain Giraud ise Kanada'da yaşarken her gece İzmir'e dönmek için dua ettiğini söylüyor.
Onlar İzmirli Hıristiyan Türkler
İzmir'de yaşayan levantenlerin hayatı belgesel oluyor. 9 aylık araştırma sonunda hazırlanan belgeselin yönetmeni Yrd. Doç. Dr. Ragıp Taranç "Hepsi İzmir'e aşık. Kendilerini Türk olarak kabul ediyorlar" diyor.
Avrupa'nın İtalya, Fransa, İngiltere, Hollanda gibi farklı ülkelerinden 19. yüzyılda İzmir'e geldiler... Buraya yerleşip işlerini kurdular. Ticaret yaptılar, şehrin büyümesine ve gelişmesine öncülük ettiler. Belediye, liman ve demiryoluna imzalarını attılar. İzmir'i çok sevdiler, İzmirliler de onları... Böyle adlandırılmaktan rahatsız olsalar da bazıları onlara "Levanten" diyor. İzmirli levantenleri anlatan belgesel de adını işte buradan alıyor: "Bazıları Onlara Levanten Diyor". 85 dakikalık belgeseli, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü ile Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi birlikte hazırladı. İzmir Alman Kültür ve İzmir Fransız Kültür merkezlerinin desteklediği belgesel için 15 araştırmacı dokuz ay çalıştı. Bugün İzmir'de sayıları 150 civarında olan levantenlerle yapılan röportajlardan oluşan belgesel, levantenlerin İzmir'e olan sevgilerini, Türkiye'ye olan bağlarını ve kendi kültürel kimlikleriyle, bu şehre ait olma kimliklerini irdeliyor. Belgeselin yönetmeni Yrd. Doç. Dr. Ragıp Taranç, belgeselde bugün İzmir'de sayıları 100-150 civarında olan levantenlerle yapılan röportajlara yer verildiğini belirtiyor. Taranç, Lucien Arkas, Giraud Ailesi, Alex Baltazzi, Trauzs Şlozer, Pettuta, Leonardo Baba ve Maria Rita Epik'in röportaj yapılan isimlerden bazıları. Taranç öncelikle İzmirli levantenlerin kendilerine "Levanten" denmesinden rahatsız olduklarını ve bu yüzden de belgesele "Bazıları Onlara Levanten Diyor" adını koyduklarını söylüyor: "19. yüzyılda İzmir'e Avrupa'dan göç edenlerin torunları, kendilerine aşağılayıcı bir ifade olarak gördükleri levanten denmesini istemiyor. Bu yakıştırmanın onlara Avrupalılar tarafından aşağılayıcı, küçük görücü yaklaşım olarak 19. yüzyılda söylendiğini belirtiyorlar. Bugün kendilerini 'Hıristiyan Türk' olarak görüyorlar. Zaten Osmanlı döneminde onlara hiçbir zaman levanten denmezdi. Soyadlarıyla anılırlardı. Rahatsız oldukları ikinci sıfat da İzmir'e 'Gavur İzmir' denilmesi." Taranç, levantenlerin hepsinin bu ülkenin gelişmesi, sanayileşmesi için çaba gösterdiğini, şimdi bile çok az sayıda kalan levantenin İzmir'in eski görkemli ekonomisini hayata geçirmeye çalıştığını belirterek, "Belki de bu yüzden Avrupalılar levantenlere çok sıcak bakmıyor. Sıcak bakmadıklarını da belgeseli Avrupa'daki festivallere gönderdiğimde geri dönüşlerden anladım. Film politik olarak onları rahatsız etti. Onlar açısından Türkiye aleyhine olan şeyler daha gözde. Levantenlerin kendilerini Türk diye adlandırmalarından rahatsızlar" diyor.
AVRUPALI SEVMEDİ İzmirli levantenlerin Avrupalılar tarafından neden sevilmediğini Taranç'tan biraz daha açmasını istiyoruz. Taranç, "Savaş zamanı, levantenler taraflarını belirlemişler ve Türkiye'den yana taraf olmuşlar. Görüştüğümüz her levanten 'Bizim ailemiz bu işgali doğru bulmadı' dedi. Hatta Giraud'lar, o zamanki Türk ordusunun kaput bezi ihtiyacını kendi basma fabrikasından sağlamış. Savaş sonunda da Fransız hükümeti hesap sormuş, 'Niçin Türklere savaşta kaput bezi verdiniz?' diye. Levantenlere ait Bornova ve Buca'daki iki köşkün mahseni, savaşın sonuna kadar birçok Türk'ün saklanma yeri olmuş. Levantenler köşklerinde Türkleri saklamış. Dağdaki Kuvay-ı Milliye gruplarına silah sevkiyatı yapmışlar. Bunlar bilindiği için Avrupalılar İzmirli levantenlere soğuk bakıyor. Ama onlar bu ülke için üretmişler, bu ülke için birşeyler yapmaya çalışmışlar." Levantenler İzmir'e 200 yıl önce gelmeye başlamışlar. 1200 yılında gelenler de var. 200 yıl önce gelen aileler genelde İngiliz, Fransız ve Hollandalı. Halı, incir, üzüm, pamuk ticereti için gelmişler, sonra da sanayiyi geliştirmişler. Katolik- Protestan evliliği yapmışlar. Son 15 yıldır Türklere de kız alıp veriyorlar." Levantenlerin İzmir'e katkılarına örnek olarak ise Taranç şunları anlatıyor: "İzmir'in üç büyük ilçesi olan Karşıyaka, Bornova ve Buca'yı onlar kurmuş. Fransızlar Bornova'yı İngilizler de Buca'ya yerleşmiş. Fransızlar ticaret yaptıkları limana en yakın ve oturmaya en uygun yer diye, Bornova'ya ev yapmışlar. En önemlisi de İzmir Belediyesi'ni levantenler kuruyor. Evliyazadelerle birlikte belediye fikrini ortaya atan, kuran ve ilk meclis üyeleri bu ailelerin mensupları. İlk hava gazı şirketi, ilk elektrik şirketi, demiryolunu hep onlar kurmuşlar." Taranç, sosyal yaşamlarında Müslüman Türklerle ilişkilerinin çok iyi olduğunu belirtiyor ve "Levantenler, bayramlarda Müslümanları hep ziyaret ederlermiş, Müslümanlar da onların Noel ve Paskalya bayramlarında ziyaret edermiş. Birbirlerine gidip gelme, dostluk arkadaşlık var. Ama 1980 öncesi dönemde kabuklarına çekilmişler" diyor.
|