|
|
|
|
Antalya'da bir devrim yaşandı
42. Antalya Altın Portakal ve 1. Avrasya Uluslararası Film Festivali tam bir ünlüler geçidine sahne oldu çok iyi filmler seyredildi. Bu güzel Akdeniz şehri Cannes olma yolunda.
Bu hafta sinema sohbetlerine ara verdik. Önümüzdeki pazardan itibaren ise büyük sürprizlerim var, sakın kaçırmayın! Herkes gibi elbette ben de Antalya'dayım. Ve sanki sürekli, bir düş görürcesine gözlerimi ovuşturmaktayım. Çünkü Antalya bu yıl gerçek anlamda sınıf atladı, çağ atladı ve değişim filan değil sanki bir devrim yaşandı. Yıllardır çok kaba biçimde ve Antalyalıları üzmeyi göze alarak "taşra zihniyeti" denebilecek bir anlayışla ele alınan ve sürekli eleştirilen, jürilerinden kararlarına, galalarından sunucularına, kortejinden davetlerine her şeyiyle küçümseme konusu olan Antalya bu yıl tek sözcükle patladı. Öncelikle ilk kez, hem de yarışmalı bir uluslararası bölüm amaçlandı ve başarıldı. Birbirinden güzel filmler hem konuştuğum jüri üyelerini memnun bıraktı, hem de Antalyalıları. Yeni açılan Migros alışveriş merkezinin birbirinden güzel, çağdaş ve donanımlı sekiz salonu 'Cinebonus salonları'; yıllardır çözülemeyen, hatta AKM'deki salonun perdesinde o koca perdeyi tam ortasından ikiye bölen çizginin bile giderilemediği bu kentte başlı başına bir devrim sayılır. Bu güzel ve çağdaş salonlarda filmler tam saatinde başladı, programda, altyazılarda hiçbir aksama olmadı. Binanın yanı başındaki çok sempatik kafede birçok filmin yönetmeni ve diğer sanatçılarla röportajlar yapıldı. Antalyalılar yaşlısıyla genciyle hemen her filme ilgi gösterdiler ve korktuğumuz gibi filmler boş salonlara oynamadı. Gelelim ünlülere... Woody Harrelson ve Michael Madsen'ın ağız dalaşından dün söz ettik. David Carredine ise sanki Kung-Fu dizisinden hatırlanan bilgeliğini kullandı ve hem o kavgayı önledi, hem de güzel eşiyle birlikte Antalyalıların yakını, gözdesi adeta arkadaşı oldu. Onunla bu konuda sanki tüm Antalyalı gençlerle konuşmak konusunda rekor kırmaya kararlı gözüken Woody Harrelson rekabet edebilirdi. Özellikle genç sinemaseverlerin ilahı olan Koreli büyük usta Kim Ki-Duk da sonunda geldi ve son filmi "Yay"la ve buna eklenen basın konferansıyla gerçekten heyecan yarattı. "Arabistanlı Lawrence" Peter O'Toole da sonunda geldi ve o da bir anıt sanatçı olarak festivale neşe kattı. Fransız sanatçı Mathilda May ve Almanya'dan gelen Sibel Kekilli ise festivalin son ünlü konukları oldular.
ÇIPLAK AYAKLA DANS Antalya geceleri muhteşemdi. Birbirinden güzel mekanlarda, Türkiye'nin turizm merkezinin göğüs kabartacak kuruluşlarında, son derece iyi düzenlenmiş harika geceler yaşandı. Örneğin Belek'teki yirmi milyon dolara mal olduğu söylenen görkemli Rixos Oteli'ndeki gecede yukarda adını andığım ünlü konuklar saat 1'den sonra hala eğlenip pistte dans etmeyi sürdürüyorlardı. Hillside Su Oteli'nin sahildeki kulübünde her gece şenlik vardı... Örneğin, bir gece ünlü müzisyenler Mercan Dede, İlhan Erşahin ve perküsyon ustası Burhan Öçal bir arada, sabaha kadar çaldılar ve yabancı konuklar dans etti, üstelik bazıları da çıplak ayakla dans etmeyi sürdürdü. Bu açıdan Antalya 2005 küçük çapta bir Cannes provası yaptı sayılabilir. Bütün bu uluslararası görkemin yanında bizim sinemamız da hiç ezilmedi, filmlerimiz yine dolu salonlara oynadı. Bu yıl Antalya'da ilk kez gösterilen filmler için yapılan kokteyl, gösterim ve sohbetle tamamlanan galalar da büyük ilgi gördü, filmlerin çoğunun sanatçıları tam kadro halinde gelip seyirci karşısına çıktılar. Kortejin akşam saatlerine alınması da bu olaya şimdiye kadar hiç tanık olmadığım son derece yoğun bir ilgi ve adeta bütün Antalya'yı sokağa döken bir merak boyutu ekledi. Bu yazıyı cuma günü Antalya'dan yazdım. Siz dün gece belli olan ödülleri bugün gazetelerden öğrendiniz. Ben şu anda bilmiyorum ama Gönül Yarası, Eğreti Gelin gibi bildiğimiz başarılara eklenen Reha Erdem'in çok sevdiğim "Korkuyorum Anne" ve Memduh Ün'ün "Sinema Bir Mucizedir" filmlerini ve onların sanatçılarını ödül listesinde görmek hiç sürpriz olmayacak. Bu arada adını andığım sonuncu filmle Kadir İnanır'ın bugüne dek alamadığı Altın Portakal'a ilk kez ve bileğinin hakkıyla uzanmış olacağını umuyorum. AB'ye hazırlanan Türkiye'de artık her kurumun yerel ve yöresel boyutlardan çıkıp evrensel bir düzey ve niteliğe ulaşma çabasına ve hatta zorunluluğuna, Antalya bu yıl kendi festivalini bu düzeye çıkararak katılmış oldu. Emeği geçen sayısız insan var. Ama özellikle TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil, genç ve enerjik Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel ve kurum olarak da bu olaya büyük imkanlar sağladığı anlaşılan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na teşekkür etmek ve bu festivalin bu anlayış içinde her yıl daha da iyileşerek devam etmesini dilemek gerekir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|