|
|
|
|
Gelecekte evlerden çok otomobilde yaşayacağız
Bilimadamları eğer özel araç talebi yavaşlatılmazsa İstanbul trafiğini hafifletmek için yapılan çalışmaların boşa gideceğini söylüyor. Trafiğin kilitlenmesi işten bile değil.
Trafik İstanbul'un en önemli sorunlarından biri. Özellikle okulların açılmasıyla birlikte başlayan ve 300 farklı noktada devam eden yol çalışmaları şehrin trafiğini felç etmiş durumda. Yetkililer İstanbul trafiğinin sıkıntıya girmesinin en önemli nedeninin yeni yol yapımları ve bunlar için kurulan şantiyeler olduğunu belirtse de uzmanlar gelecek yıllarda trafiğin daha kötüye gideceğini söylüyor. Geçmişte İstanbul Belediye Başkanlığı'na aday olan Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp "Böyle giderse, 10 yıl sonra arabamızda yaşayacağız, yiyip içip, yatacağız..." sözleriyle bir kabus senaryosu da çiziyor. Trafiğin yapılan yeni yollara ve kavşaklara rağmen daha da kötüye gittiğini söyleyen Alp, hergün 600 yeni aracın trafiğe çıktığını ve bir süre sonra mevcut yolların bu yükü kaldıramayacağını belirtiyor: "10 milyon İstanbullu, 2 bin 800 otobüs ve 7 bin minibüsle taşınmaya çalışılıyor. 2 milyon 400 bin araca karşı sadece 300 bin park alanı bulunuyor. Köprülerden hergün 300 bini aşkın araç geçiyor. Deniz yolu neredeyse hiç kullanılmıyor. Ulaşım için yüzde 90 karayolu, yüzde 7 raylı sistem yüzde 3 denizyolu kullanılıyor. Olimpiyatköy, Formula 1, büyük konut siteleri gibi yeni projelerle şehir dört yönde sürekli genişletiliyor. Doğa ve tarih kaybediliyor. İklim, ekolojik denge bozuldu. Yollar delik deşik, insanlar isyanda, ulaşım felç. Önümüzdeki yıllarda bu daha da kötüye gidecek." Yol yapım çalışmaları boyunca sıkıntı çekileceğini ancak bu inşaatlar bittikten sonra İstanbulluların rahata kavuşacağını belirten yetkililerin aksine bu konuda çalışma yapan bilim adamları oldukça umutsuz. Eğer İstanbul nüfusu bu seviyede kalır ve araç sayısı artmazsa bu yolların çözüm olacağını herkes söylüyor. Ancak herkesin bildiği gibi İstanbul sürekli göç alıyor, refah seviyesi arttıkça otomobil alımı artıyor. Bu da ne kadar yeni yol, kavşak ve otopark yapılsa da sorunun çözülmeyeceğine işaret ediyor. Uzmanlar, sorunun çözümünü toplu taşımadaki kalitenin artırılmasında görüyor. İstanbul Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehircilik ve Bölge Planlaması Bölümü Şehircilik Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mesture Aysan Buldurur, "Kamu ulaşım sistemleri yetersiz. Ulaşımın yüzde 80'i karayolu ile yapılıyor. Deniz yolu da yeterli kullanılmıyor. Trafikteki araçların yüzde 60'ını özel araçlar oluşturuyor. Üstelik bu araçların taşıdıkları yolcu sayısı ise sadece yüzde 20. Bu yüzden toplu taşımanın kalitesi artırılmalı. Raylı sisteme ağırlık verilmeli ve raylı sistemlerle deniz ve karayolu arasındaki aktarma noktaları çok iyi planlanmalı. Aktarma alanlarına geniş otoparklar yapılmalı ki insanlar araçlarını park edip toplu taşımadan yararlanabilsin." Aysan İstanbul trafiğinde şimdilerde büyük sorunlar yaşandığını ancak bunun geçmişten gelen bir birikimin sonucu olduğunu da belirtiyo ve eğer nüfus ve araç sayısı aynı kalırsa yapılan yeni çalışmaların İstanbul trafiğini rahatlatacağını da vurguluyor.
OTORİTE YOK! İTÜ Şehir ve Bölge Planlama öğretim üyesi Prof. Dr. Tülay Kılıçarslan da sorunun nedenlerinden bir tanesinin çok başlılık oluduğunu vurguluyor: "Şu an İstanbul'da ulaşım kararlarını veren tanınmış kurumsal bir yapı yok. Dünya metropollerinde bağımsız bir ulaşım otoritesi karşınıza çıkıyor. Kararı alıyor, uygulamayı takip ediyor ve detaylandırıyor. Belediyenin bu uygulamadan haberi var ama hala eski yapısını sürdürüyor. Bu şekilde sistemin doğru işlemesini beklemek doğru değil." Ahmet Vefik Alp de aynı konuda şikayetçi. İstanbul Belediyesi'nin şehre bu anlamda sahip çıkmadığını belirten Alp çözümün toplu taşımanın kalitesinin artırılmasından geçtiğini söylüyor. Alp; "İstanbul'un genleriyle oynanıyor.Altyapısının kaldırabileceği yükün en az 4 katı daha fazla yüklü. Ulaşımda tek bir otorite yok. Çok başlılık var ve bunlar kendi aralarında koordine olamıyor. Faturası halka çıkıyor. Toplu taşımada raylı sisteme ağırlık verilmeli. Daha ucuz yöntemler kullanılmalı. Deniz ulaşımından daha fazla yararlanılmalı. Araç arzı yavaşlatılmalı. Park yeri göstermeyene plaka verilmemeli. Yoğun ve tarihi bölgelere ise hiç araç sokulmamalı" diyor. Alp Birleşmiş Milletler'in (BM) sağlıksız büyüyen kentleri insanlığa karşı tehdit olarak gördüğünü hatırlatıyor ve "İstanbul da bu kentlerin arasında. BM sorunların artarak yaşanacağını, salgınlar, etnik çatışmaların olabileceğini, felaketin beklendiğini haber veriyor." diyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|