|
|
|
|
|
Karanlıkların kahramanı
|
|
Hırvatlar'ın savaş kahramanı, mafyanın adamı Ante Gotovina, 3 Ekim'de Lüksemburg'ta Türkiye'nin yoluna çıktı. Gotovina'yı yakından tanıyanlar onu "Mutluluğu dünyanın karanlık limanlarında arıyor" sözleriyle tanımlıyor.
Karanlık dünyanın kahramanı
3 Ekim'de Lüksemburg'ta Türkiye'nin yoluna bir "hayalet" çıktı: Ante Gotovina. Paralı asker, gangster, gizli servislerin ve mafyanın adamı ve de Hırvatlar'ın savaş kahramanı.
Ante Gotovina'yı yakından tanıyanlar şöyle çiziyorlar portresini: Mutluluğu dünyanın karanlık limanlarında komando kamplarında ve genelevlerde arayan bir serseri Fransız vatandaşı da olan Gotovina'nın Paris'te güçlü dostları var. O kadar ki Fransa'nın Zagrep Büyükelçiliği, 11 Nisan 2001 tarihinde onun süresi dolmuş pasaportunu yeniledi. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tutuklama kararı çıkarmasından hemen önce! Üstelik mahkemenin kararı çok önceden Fransız yetkililere bildirildiği halde
Lüksemburg'ta o bitmek bilmeyen 3 Ekim gecesi Türkiye'ye AB ile müzakerelerin kapısını açan maymuncuğun bir Hırvat savaş suçlusu olacağını herhalde en delifişek beyinler bile düşünemezdi. Ama akla gelmeyen başa geldi. İşte Avrupa'nın her yerinde ayak izlerine rastlanmasına rağmen yıllardır yakalanamayan, Vatikan'dan gizli servislere, Hırvatistan derin devletinden uluslararası mafyaya kadar yığınla 'kalkan'ın korumasında olduğu söylenen esrarengiz adamın portresi. Ya da her türlü kuralı ve sınırı reddeden, vahşi, insanın kanını donduracak kadar acımasız, aklıyla değil kurtlara özgü içgüdüleriyle hareket eden ürkütücü birinin soluk kesen macerası...
KATLİAM HABERİ 1991 ilkbaharının son günlerinde Arjantin'in Misiones bölgesindeki Iguac kasabasının barında 35 yaşlarında bir adam hem içkisini yudumluyor hem de gazetesini okuyordu. İçeriye bir grup yaşlı adam girdi. Ona yakın bir masaya oturdular. Bir süre sonra kulağına Hırvatça konuşmalar geldi. İnanamadı; çünkü anadiliydi bu. Yanlarına gitti, kim olduklarını sordu. Çok yıllar önce Arjantin'e göç etmiş Hırvatlar olduklarını söylediler. "Az önce ne tartışıyordunuz" diye sordu. "Borovo Selo katliamını" dediler. Bilmiyordu, duymamıştı, anlatmalarını istedi. Anlattılar: Birkaç gün önce Sırp milisler çok sayıda Hırvat polisi Borovo Selo kasabasında öldürmüşlerdi. O kadar ayrıntılı naklettiler ki trajediyi, gençlik ile orta yaş arasındaki adamın içinde öfke, kin, intikam karışımı lavlar püskürten bir yanardağ patlaması oldu, "Benim hemen memlekete dönmem şart oldu" diye mırıldandı. İki-üç gün sonra dönmüştü bile. O adam Ante Gotovina'ydı. Şimdi Yugoslavya'daki iç savaş suçlularını yargılamak için Birleşmiş Milletler kararıyla kurulan Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin aradığı ve bir türlü ele geçiremediği en önemli üç katliam sanığından biri. Diğer ikisi Sırp; Radovan Karadzic ve Ratko Mladic. Peki ama 1991 baharında Ante Gotovina'nın Arjantin'in o ücra köşesinde ne işi vardı? Öyle ya; Hırvatistan neresi, Arjantin neresi... Uzun hikaye... En iyisi filmi başa saralım. Ante Gotovina, 12 Ekim 1955'te Hırvatistan Cumhuriyeti'nin Pasman adasında doğdu. O sıralar -bir Hırvat olan- Mareşal Josip Broz Tito liderliğindeki Yugoslavya hem sadece 10 yıl önce noktalanmış İkinci Dünya Savaşı'nın yaralarını sarmaya çalışıyor hem de Batı dünyasına teslim olmadan Sovyetler Birliği'nin yörüngesinden çıkmaya çabalıyordu. "Üçüncü Dünya" ya da "Bağlantısızlar" denilen hareket işte Tito'nun bu "Ne Doğu, ne Batı" politikalarıyla doğacaktı. Mısır Cumhurbaşkanı, "Reis" Cemal Abdülnasır ve Hindistan Başbakanı Jawaharlal Nehru'nun da desteğiyle... Gotovina'nın toplumsal değer, kanun- kural tanımayan maceracı karakteri çok genç yaşlarda kendini belli etti. Henüz 15 yaşında Yugoslavya'dan kaçmaya kalktı. Bir geminin ambarına saklanarak. Niyeti Fransa'ya kapağı atmaktı. İtalya'da yakalandı, geri gönderildi. Ertesi yıl tekrar denedi. Yine düşkırıklığı. Üçüncüde başardı. 1972 sonunda Liberya bandıralı Jela Topic şilebinde iş buldu. Marsilya'ya varınca "Haydi bana eyvallah" dedi. Onun için orası son duraktı. Neden? Çünkü Fransız ordusuna lejyoner, yani paralı asker toplama merkezi Marsilya'daydı. 1 Ocak 1973'te Lejyon'a kabul edildi. Aslında yaşı tutmuyordu; yeni kimlik yaratıldı. Artık adı İvan Grabovac'tı. Yaşını büyütmüştü sicilinde 10 Aralık 1953'te doğduğu yazıyordu. Gotovina sıradan bir lejyonerlikle yetinmek niyetinde değildi. Zor işlerde görevlendirileceklerin yetiştirildiği merkeze başvurdu. Eğitim sonunda 120 adaydan 37'si başarılı olabildi. Tabii biri, hatta birincisi Gotovina'ydı. Gözü pekliğinin yanı sıra ihtiyat, hızlı karar verme, başının çaresine bakma, susmasını bilme, özel yaşamıyla işini asla karıştırmama gibi özellikleriyle de komutanlarının gözüne girmişti. Katlanması güç fiziki ve psikolojik sınavları, eğiticilerini bile korkutan kararlılıkla geçti. O kadar ki, bir öğretmen eğitim sırasında onu hedef alarak gerçek mermilerle atış yaparken gözünü kırpmadan, izleyenlerin kanını donduran soğukkanlılıkla üstüne üstüne yürüdü. Sonunda "Özel ve gizli operasyonlar için tam aradığımız adam" dediler komutanları. Bitmedi; ayrıca denizlerde köpekbalığı, göklerde de kartal kadar yırtıcı olmayı kafasına koymuştu. Dalış kurslarından geçti, ardından da paraşütle atlama eğitiminden. Böylece artık Lejyon'un her türlü misyonunda göreve hazırdı. Korsika'daki 2'nci paraşütçü birliğinde işe başladı. Arada erkeklik sınavlarını da Marsilya barları ve genelevinde vermişti. O kızların, kadınların gözünde ve gönlünde ondan yaman biri daha çıkmadı bugüne kadar. Uzatmayalım; Gotovina, Lejyon'un Afrika ve Latin Amerika'daki operasyonlarında, çocukluğunda kurduğu tüm macera hayallerini fazlasıyla gerçekleştirdi. 1978'te son "görev"i de kusursuz yerine getirip üssüne döndükten sonra Lejyon'dan ayrıldı. Ertesi yıl Fransız vatandaşı oldu. Sözleşmesinde bu hakka sahip olduğu belirtiliyordu. Fransız ordusunun da "iş" verdiği "Comex" özel güvenlik şirketinde profesyonel dalgıç olarak çalışmaya başladı. Şirketin dünyanın dört bir yanında müşterileri de vardı. Gotovina bu sayede epey yer gördü. Ancak onun bir de "paralel" hayatı vardı: Fransız aşırı sağ çevrelerine girdi. Ulusal Cephe lideri Jean-Marie Le Pen'in çoğunluğunu eski lejyonerlerin oluşturduğu "askeri birim"inin seçkin üyesi oldu. Ayrıca Cezayir'in yitirilmesini hâlâ kabullenemeyen eski Özel Harpçiler'in kurduğu gizli Sivil Eylem Servisi'ne (SES) katıldığı da söyleniyor. Tüm illegal örgütler gibi SES de gelir sağlamak için her türlü yasadışı işe el attı, Gotovina bu işlerin hepsinde seve seve görev aldı. Ve de birçok ülkede: Arjantin, Paraguay, Kolombiya, Yunanistan. Hatta Türkiye'ye bile uğradığı söyleniyor. 1980'lerden söz ediyoruz. Özellikle de ilk yarısından. Dava için mücadeleden arta kalan zamanda da nispeten küçük ama ceplerini dolduracak işleri de ihmal etmiyordu: Kuyumcu soymak, adam kaçırıp fidye istemek, sendikaları ve işçileri yıldırarak grev kırıcılığı yapmak gibi Sonunda Gotovina bardağı taşırdı, hakkında tutuklama emri çıkarıldı. Kimilerine göre 1983'te, kimilerine göre ise 1986'da. Biraz karışık, flu.
ŞARTLI TAHLİYE Aynı fluluk sonrasında da görülüyor. Fransız polis yetkilileri onun yargılanıp 4 yıl hapis yattığını söylüyorlar. Bağımsız kaynaklar ise sadece bir yıl sonra, "şartlı tahliye"den yararlandırılıp sessiz sedasız salıverildiğini. Daha sonra Gotovina, Guatemala ve Kolombiya'da ortaya çıktı. Hitler'i iktidara getiren SA'ların komutanı Ernst Roehm'in 1930'ların başında yaptığı gibi, aşırı sağcı örgütlere komando eğitimi veriyordu ama "boş zamanlarında", hırsızlık, soygun gibi sevdiği "sporları" yapmaya da devam ediyordu. Ve bu kez uluslararası tutuklama emriyle aranıyordu. Buna rağmen Fildişi Kıyısı'ndan Paraguay'a kadar geniş coğrafyada yıllarca hiç korkmadan dolaştı. Sonunda bir süre ortalıkta görünmemesi gerektiğini söyleyen dostlarının uyarısıyla Arjantin'e geçti. Misiones bölgesindeki Iguac kasabasına. Ve tarih ona 1991 ilkbaharının sonunda o kasabanın bir barında randevu verdi. Kader kasırgalarının Arjantin'e savurduğu bir grup yaşlı Hırvat'ı bir barda karşısına çıkararak... Zagrep'e döndüğünde Yugoslavya'yı oluşturan parçalar arasında iç savaş rüzgarları esiyordu. Diğer cumhuriyetlerde, özellikle de Sırbistan'da yaşayan yüzbinlerce Hırvat, Sırp milislerin saldırılarından yılmış, evini barkını bırakıp "anavatan"a sığınmıştı. Ayrıca saldırılarda en az 13 bin Hırvat da hayatından olmuştu. Gotovina "yetenekleri" ve uzun yılların birikimi olan "deneyimi" sayesinde Split bölgesindeki savunma güçlerinin başına getirildi. Ancak fırsat buldukça soygun, fidye gibi "işler" için Fransa'ya gidip gelmeye devam ediyordu. Fransız polisi Gotovina'nın artık iyice kabarmış olan dosyasını yeniden açmak zorunda kaldı. 6 Aralık 1995'te gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. O karardan 4 ay önce ise Krajina bölgesindeki "operasyon" sayesinde Hırvatistan'da "ulusal kahraman" ilan edildi. Operasyonun adı "Oluja" ydı, yani "Fırtına"... Hırvatistan'ın dörtte biri büyüklüğünde olan ve önemli Sırp nüfus barındıran Krajina, 1991'den beri Sırp ordusunun işgalindeydi. 7 Ağustos 1995'te Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman'ın emriyle, Gotovina komutasındaki birlikler saldırıya geçti ve Krajina birkaç günde kurtarıldı. Ne var ki Hırvat ordusunun gelmesinden önce 120 bin Sırp, bazı tarihçilerin "gönüllü etnik temizlik" dedikleri "planlı boşaltma" ile bölgeyi terk etti. Krajina'nın geri alınmasından sonra Hırvat güçleri, Boşnak ordusuyla birlikte Batı Bosna'nın kurtarılması harekatına katıldı. Srebrenika katliamından sadece bir ay sonra yapılan bu saldırıyla 3 yıldır kuşatma altında olan 230 bin Boşnak kurtarıldı. Gotovina'nın generalliğe terfi etmesini sağlayan bu çifte operasyonun ardından eski Yugoslavya'da 4 yıldır süren savaş bitti ve Dayton-Paris anlaşmalarıyla her cumhuriyet kendi yoluna gitti. Ancak... Gerisini Gotovina hakkında "Etnik temizlik" suçlamasıyla dava açan Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Carla Del Ponte'nin iddianamesinden aktaralım: "Gotovina, aralarında Cumhurbaşkanı Tudjman'ın da bulunduğu bir grup üst düzey Hırvat yetkiliyle birlikte tek amacı Krajina'nın Sırp nüfusunu zorla ve bir daha dönmemek üzere topraklardan sürmek olan caniyane bir girişimi planlayıp uyguladı. 4 Ağustos- 15 Kasım 1995 tarihleri arasında Gotovina komutasındaki Hırvat güçleri Krajina'da en az 150 Sırp'ı öldürdü." Yine de Srebrenika'da katledilen 8 bini aşkın Boşnak'ın yanında oldukça hafif bir suç sayılır.
HİÇ KORKUSU YOK Başsavcı Carla Del Ponte'nin 2001 Mayıs'ında büyük bir gizlilik içinde başlattığı soruşturmayı geniş ilişki ağı sayesinde öğrenmeyi başaran Gotovina kayıplara karıştı. O günden beri gören yok. Daha doğrusu o istediği herkese ulaşıyor ama ona ulaşmak isteyenler hiçbir ipucu yakalayamıyor. Onunla temas kurmayı başaran Hırvat gazetecilere göre, Gotovina isterse ömrünün sonuna kadar Avrupa'nın her yerinde cirit atarak hayatın tadını çıkarabilir. Zerrece yakalanma korkusu duymadan. Öylesine güvenilir dostları var. Ne var ki Gotovina kabağı Hırvatistan'ın başında patladı. AB'nin Türkiye'ye tam üyelik müzakerelerine başlanması kararını verdiği 16-17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi'nde de Hırvatistan'a da kapı açıldı. Üstelik Türkiye'den de önce masaya oturacaklardı: 15 Mart 2005'te. Tek koşulla: Gotovina'nın yakalanıp Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne teslim edilmesi. Müzakerelerden hemen önce Carla Del Ponte, "Gotovina'nın teslim edilmediğini, tam tersine bazı güçlerin onu gizlediklerini" açıkladı. Carla Del Ponte'nin raporu üstüne Hırvatistan'ın AB ile 15 Mart randevusu süresiz ertelendi. İskandinav ülkeleri, İngiltere ve Hollanda'nın başı çektiği bir grup, bu konuda sonuna kadar gitmeye kararlıydı. Ama... Türkiye ile müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim'in arefesinde Viyana'dan farklı rüzgarlar esmeye başladı: Türkiye'ye ancak Hırvatistan'la da müzakerelerin açılması karşılığı vize verilebilirdi. Gerisi malum; Carla Del Ponte tam da Gotovina'yı Katolik Kilisesi'nin sakladığı iddiasıyla Vatikan'ı karıştırdığı günlerde Zagrep'e gitti ve temasları sonunda "Derin bir düşkırıklığı içindeyim, değişen bir şey yok" dedi. Ancak Avusturya'nın Türkiye direnişinin kırılamayacağı anlaşılınca 3 Ekim'de Lüksemburg'ta bambaşka bir açıklama yaptı: "Hırvat hükümeti bizimle tam işbirliğine başladı." İyi mi! Sonuç: Hırvatistan'la da görüşmeler derhal başlayabilir. Başladı da zaten. Türkiye ile eş zamanlı olarak. Ama Gotovina hala ortalıkta yok. Dalga geçer gibi, "Hırvatistan'da yargılanmak koşuluyla teslim olmaya hazırım" haberleri gönderiyor. Ve de Zagrep bilbordlarını "Ulusal kahramanımız Gotovina" afişleri süslüyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|