|
|
Akıl verme huzur ver
Bırakın her şey sizin istediğiniz gibi olmasın. Kontrolü bırakıp takıntılarınızdan kurtulduğunuz zaman, ne kadar rahat ettiğinizi göreceksiniz.
Bu sabah Amerikan Üniversitesi'ndeki dersime gitmek üzere evden çıkmadan Türkçe CD'lerime bakıyordum. Tarkan'ın en sevdiğim albümü gözüme takıldı, hemen yanıma aldım arabaya biner binmez CD Player'ın sesini iyice açıp çalmaya başladım. İçinde bulunduğum nostalji ile şarkıların sözlerine bağıra bağıra eşlik ederken bir yandan da gözlerim dolu dolu bu haftanın yazısını kafamda yazmaya başladım. Bu arada kırmızı ışıkta yanıma gelip duran arabalardaki Amerikalılar konuştuğum lisanı anlamadan şaşkın şaşkın bakıyorlardı, 'Ne söylüyor acaba bu kadar içli içli' diye. Ama ben çoktan kendimden geçmiştim bile... İçime öyle bir özlem girdi ki bir anda gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Annem, ailem, arkadaşlarım, ahtapot salatası, simitle edilen uzun kahvaltılar, hepsi benden binlerce kilometre uzakta, çok uzakta... Geçmişimde ağırlığının altında kişiliğimin ezildiğini hissettiğim, beni en rahatsız eden şeylerden birinden uzağım seçtiğim yaşantımda. Bana hayatımı nasıl yaşamam konusunda akıl verenler... Bu arada 12. parça çalmaya başlıyor: "Sebebimden doğmuş oldum seçmeden, Çekeceğim derdim nedir bilmeden Yüklediğin yükle yıkıldım kaldım Vereceksen akıl verme istemem Verme, verme, verme, akıl verme Vereceksen huzur ver, vereceksen huzur ver.." Bizler söz dinleyen insanlar değiliz. Genlerimizde otoriteyi sorgulamak için programlanmışız. En yakın arkadaşınızla, eşinizle, annenizle, patronunuzla derdinizi paylaşırken "akıl" vermeye başladıkları anda o karşı koyma, direnme ihtiyacımız hemen nasıl ortaya çıkar. Sesimizin tonunda bile hissedilir.
YARGILAMADAN YAŞAYIN Ama yine de hepimiz birbirimize ne yapmamız gerektiğini söyler, akıl veririz. Kontrol etme arzumuz ve her şeyin nasıl olması gerektiğini yalnız kendimizin bildiğine inanmamız, başkalarının "akıl vermeye" nasıl karşı koyduklarını farketmeyi bastırıyor. Problem anında birisini kritik etmeyi, kontrol etmeyi bir an bıraktığımızı düşünelim. Bu düşüncenin yarattığı reaksiyon muhtemelen "eğer yönlendirmeyi durdurursam ortalık kaosa dönüşür, kimse kendisine düşen sorumluluğu gerçekleştirmez. Bulaşıklar birikir, ortalık toplanmaz, ev ödevi yapılmaz, ev yıkılır, uyuşturucu kullanılır, genç yaşta hamile kalınır, ben hatırlatmasam her şeyi unutur... Kısaca hayat boyu sürecek suçlar ortaya çıkar. Buna izin veremem" olur. Bu kadar derinden gelen negatif görüş doğamızın içinde. Peki, problem olan karşımızdakinin verdiğimiz aklı anlamaması mı, yoksa tekrarlanan negatif, zorlayıcı ilişkinin doğası mı? Hep aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemek kadar anlamsız bir şey olamaz. Yargılama alışkanlığımızı değiştirmek bilinçli bir çaba ister. Genelde alışkanlığımız olan davranış şeklimize devam etmek kolayımıza gelir, bir işe yaramadığı açıkça ortada olsa bile... Etrafındakileri kritik etmeden, yönlendirmeye çalışmadan yaşama fikri çok kişiye yabancı ve tuhaf gelebilir. Fakat bu kontrol güdümüzle ancak başarısızlık korkumuzu ve belirsizlik endişemizi etrafımıza alacak bir enerji ile yayıyoruz. Etrafımızdakiler de korku ile belirlenen o ortamın bir parçası oluyor. Özellikle çocuklarımızla ilişkimizi bir düşünün... Bu belirsiz dünyada her şeye rağmen bir şekilde mutlu olunabileceğini ve onlara bu ümidi vermeyi kesemeyiz. Kendi hayatımızda optimizmi, kararlılığımızı gösterirsek, kendimize düşeni yaptık demektir.
ELVAN DEMİRKAN
|