|
|
'Türk toplumunun zemini çöktü'
Prof. Dr. Kerem Doksat, son dönemlerde artan linç olaylarını değerlendirdi: "Güvenlik en temel ihtiyaç. Devlete güven kalmayınca herkes kendi hakkını aramaya başlıyor".
Trabzon'da bildiri dağıtan gençler, onlara destek vermek için açıklama yapmak isteyenler, bir avukata tecavüz ettiği suçlamasıyla yakalananlar, bıçakla yaralama olayına karışanlar... İlk bakışta fark edilemeyen ortak noktaları ise "Hepsi de linç edilmek istendi" cümlesinde yatıyor... Türkiye, bir süreden bu yana dozu artan toplumsal şiddeti, linç boyutunda yaşıyor. Neden ve ne zamandan bu yana "yakaladığımız her suçluyu kendi ellerimizle" cezalandırmak istiyoruz? Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Öğretim Üyesi ve Türk Ceza Hukuk Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Köksal Bayraktar ile İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Doksat, toplumsal şiddet ve gerilim üzerine konuştu. Son dönemlerde meydana gelen linç girişimlerindeki artışların siyasi iktidar boşluğuna bağlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Köksal Bayraktar, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin siyasi iktidarının bu olaylar karşısındaki görüşü, tutumu nedir? Bunu bilmiyoruz. Sayın Başbakanımız dedi ki 'Bir sorun var'. Devamı geldi mi? Ben bir Türk aydını olarak bu çözümün ana hatlarını bekler durumundayım. Terörle Mücadele Kanunu'nun kimi maddelerinin değişeceği söyleniyor. Hangi madde, nasıl değişecek? Hukuk açısından çarelerden biri, gizli olarak hazırlanmaktadır." Türk insanının hukuka olan güvenini kaybettiğini anlatan Bayraktar, "Pek çok kişi, cezayı kendisi vermek istiyor, bunu doğru buluyor. Bu durum 'Adalet mekanizması yanlış işliyor, yavaş işliyor, hafif cezalar veriliyor" gibi söylemlere dayanıyor. Bunları ileri sürüyorlar. Bu doğru mu? Yanlış. Linç, bana göre sosyolojik yönden insanın ilkelliğe dönüşüdür. Türk insanının sosyal ve kültürel yönden yozlaşmasını, televizyona bağımlı olmasının, bilgisayarla iletişim kurma çabasının sonuçlarından biridir bu." Prof. Dr. Kerem Doksat ise ihtiyaçlar piramidini hatırlatıyor: "Bütün canlıların ihtiyaçları bir hiyerarşi içerisindedir. Zemin katta güvenlik ihtiyacı bulunur ve bu fizyolojik ihtiyaçları da içerir. Daha sonra sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme gelir. Bunu apartmana benzetirsek, zemin katı çökertirseniz, diğer katları havada kalmayacağı için güm diye çöker. Zeminimiz çöktü."
HER ŞEY BİLİNÇLİ Tüm bunların "bilinçli bir şekilde Batı ve ABD emperyalizmi tarafından" yapıldığını savunan Doksat, şöyle devam ediyor: "Türkiye'de yaşanan, terör yoluyla temel güvenlik duygusunun silinmesi; aidiyet, mensubiyet duygusunun yok edilmesi; Kürt etnisitesinin kaşınması ve merkezi hükümetlere olan bağlılıklarının kaldırılması ve medyanın köşe yazarlarının da içinde olduğu bir hareketin sürekli olarak beyin yıkaması oldu." İnsanların gerçekten haklarının korunduğunu bildiği dönemlerde isyan etmeyeceklerini dile getiren Doksat, şu örneği veriyor: "Karakol basmak çok ciddi bir iştir. O karakoldaki insanlar devletin insanıdır, canını okurlar. Ama devlete güveni kalmadıysa, o güvenliği temin edecek insanlara inancı hiçbir şekilde yoksa o zaman kendi hakkını aramaya başlıyor insanlar." Bu olayların Trabzon'da başlamasının da tesadüf olmadığını düşünüyor Doksat. "Çok çabuk tepki veren, sormadan önce vuran, devletine bağlı" Karadeniz insanının özellikle seçildiğini öne süren Doksat, şöyle devam ediyor: "Daha önce solcu-sağcı, Alevi- Sünni çatışması çıkarıldı. Bunlar tutmadı. Şimdi de Türk-Kürt çatışması üzerine oynanıyor." Doksat, konuya "evrimsel psikiyatri" açısından da yaklaşıyor. Buna göre erkek cinsiyetinin doğuştan antisosyal ve toplumun yüzde 5-8'inde antisosyal tavır bozukluğu görülüyor. "Sistem sağlamsa, hukuk varsa, bu kişiler büyük ölçüde zaptu rapt altında tutulur çünkü yapacaklarından ceza alacaklarını bilir" diyen Doksat, çözüm önerilerine geçiyor: "Yeniden temel güven duygusunun ve devlete olan güvenin tesis edilmesi gerekiyor. Bunu yapmak için bir anda insanları bir gecede eğitimli hale getirmek, polisin maaşını beş misline çıkarmak mümkün mü? O zaman geçiş dönemi yaşamak, milli mutabakat sağlamak gerek."
|