Güney macerası (2)
Geçtiğimiz hafta Bodrum'a iniş maceramızın Çanakkale'ye kadar olan bölümünü yazmıştım. Denizci dostlarımın bu kısa gezi anılarında bir takım bilgiler bulabilmelerini umuyorum. Çanakkale'den sonraki durağımız Ayvalık oldu. Ayvalık'a uğrama nedenimiz yatçı ve yazar dostumuz Haldun Sevel'i görmekti. Ustura Kemal'in yaratıcısı gönül adamı Sevel resimlerinden sonra deniz yazılarıyla da etrafında büyük bir hayran kitlesi yarattı. Sohbetleri ve dostluğuyla da... Öyle ki birçok denizci dostumuz güneye inerken Ayvalık Marina'daki Rüzgar Baba Haldun Sevel'e uğramadan yapamıyorlar. Bu gidişle Rüzgar Baba lakabı, Ziyaret Baba'ya dönerse hiç şaşırmayacağım... Ayvalık limanı girişi- çıkışı tehlikeli bir yerdir. Ancak sığlıkları işaretleyen şamandıraları takip ederek içeriye girebilirsiniz. Ama uğrak limanı, ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Ayvalık'ın girişindeki şamandıraların halleri içler acısı. Hele kardinal şamandırasının üzerindeki üçgenler koptu kopacak. Hatta biri eğilip görünmez olmuş bile. Herşey resmen dökülüyor... Ayvalık'tan sonraki uğrak noktamız Çeşme'ydi. Geceyi Eşek adası kış limanında geçirerek Altınyunus'a uğradık. Evimiz gibi gördüğümüz Altınyunus Marina'nın bizim gönlümüzde çok başka bir yeri vardır. Yıllarca kaldığım için şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Altınyunus "butik marinasının dışında" tekneler için müthiş teknik imkanları olan bir bakım noktasıdır da. Hatta Türkiye'nin en geniş imkanlı birkaç noktasından biridir... Burada dizel makinanıza da bakım yaptırabilirsiniz, takma motorunuza, elektrik ve elektronik sistemlerinize de... Biz de bir iki saat içinde teknedeki kıvır zıvır tüm eksiklikleri giderdik. Elektrikçi Mazlum bir adamını göndererek ırgat ve kontrol panelindeki arızayı düzeltti. Müjdat kardeşim de takma motordaki sıkıntıyı. Uğur'dan da ithal katlanabilir mükemmel bir admiralti çıpa aldık. İki arada bir derede Marina Müdürü Hakan Tellioğlu ve eşi, Müjdat'la bizi Çeşme'deki İmren lokantasına götürdüler. "İşte bir tavsiye daha" Çeşme'ye giderseniz İmren'e mutlaka uğrayın. Gerçekten çok düzgün bir Türk lokantasıyla karşılaşacaksınız... Altınyunus'tan akşam üzeri yola çıktık. Bilmeyenler için söyleyeyim; Boyalık önlerinde çok tehlikeli döküntüler vardır. Ve işin kötüsü bu sığlıklar çok geniş bir sahaya yayılmıştır ve üzerlerinde de herhangi bir işaret bulunmaz. Bu sığlıkları geçebilmek için iyice kuzeye yükselmeniz gerekir ve bu da katedilen yolu ciddi biçimde uzatır. Aslında sığlıkların arasında temiz bir geçit vardır. Ben geçidi bilemediğim için her zaman işi sağlama alıp biraz uzun yol yapmayı tercih ederim. Bu kez de öyle yapmayı düşündüm. Fakat bir de baktım, Eşek adasından dönen bir tur teknesi bize doğru geliyor. Yaklaşmasını bekleyip Poseidon adlı bu tekneyle telsiz teması kurdum. "Geçidi bilmiyorum" dedim "peşine takılacağım ama benden yollu gidiyorsun". "Düş peşime. İcap ederse ben yol keserim" diye cevapladı. Ve Poseidon'un dümen suyunda kayaların arasında parabol çizerek şıp diye sığlıkların ötesine geçiverdik. Sağolsun, Poseidon'daki denizci kardeşimiz bize neredeyse bir saate yakın zaman kazandırdı. Bu kazanç bizi geceleme için de yeni bir plan yapmaya sevketti... Haftaya gezinin üçüncü ve son bölümünü sizlere aktaracağım.
|