Passaporta'nın İlk Konuğu
Uluslararası Edebiyat Evi'nin ilk sakini Fransa'da yaşayan Nedim Gürsel oldu. Darısı diğer yazarların başına
Brüksel yeni bir edebiyat evine kavuştu. Üç yıl önce Orhan Pamuk'u Brüksel'e davet eden 'het Beschrijf' adlı derneğin çatısı altında kurulan PassaPorta kapılarını bir Türk yazarla açtı. Uluslararası Edebiyat Evi açılışını, Fransa'da yaşayan, tanınmış Türk yazar Nedim Gürsel ile yaptı. Yoğun seyahat trafiğinin dışında Paris'te yaşayan Nedim Gürsel hem Türkçe bir şiir hem de Fransızca yayınlanan 'Balcons sur la Mediterranee' eserinden bir öykü okudu. "Bir gün bir dostum Fransız yazar Proust'un, bir eserinde Fatih Sultan Mehmet'e değindiğini söyledi. Benim gözümden kaçan satırları buldu ve okuttu. Kitapta Sultan Fatih, Harem'indeki bir Yunan kadınına kapılıyor. Ve aklını ondan arındırıp dikkatini imparatorluğunun idaresine odaklamak için öldürüyor onu. Gaddar olarak tanımlanıyor Fatih Sultan. Araştırdım. Aslında hikaye, Proust'tan çok daha eski bir oyunda sahneleniyor. Ve Avrupa'da 'Gaddar Türk' imajının oluşmasına neden oluyor. Halbuki bence böyle bir hikayenin doğruluk şansı yok denecek kadar düşük. İlk nedeni, Fatih'in erkeklerden daha çok hoşlanması. İkinci nedeni de, kendisi her ne kadar zevke düşkün olsa da Padişah. Devlet işlerine her zaman büyük önem vermiş ve kadınlara yenik düşebilecek bir yapısı yoktu. Ancak böyle efsaneler Avrupa toplumlarının kolektif bilinçaltına yerleşiyor ve sonuçta biz Türkler de bundan etkileniyoruz. Çünkü bireyler ve toplumların kimlikleri, biraz da'ötekilerinin algılamaları'yla oluşuyor. O yüzden uzun yıllar Türkler hep savaşçı, acımasız ve gaddar olarak bilindiler. Avrupa sürekli bir Türk istilası korkusu içinde yaşadı" diyen Nedim Gürsel, toplumların, kültürel kimliklerini belirlemelerinde büyük önem taşıyan 'öteki' kavramına da değindi; iki lisan ve kültürün hem seyircisi hem de başrol oyuncusu. Nedim Gürsel ile Passa- Porta'da karşılaşan benim sevgili dostum, Gürsel'in okuru Erdem Resne, "Hani derler ya, 'Nerede o eski İstanbul beyfendileri?' Bakımlı hali, düzgün Fransızca'sı ve yumuşak sesiyle tam bir 'Paris efendisi' duruyordu karşımda. İçtenlik hissi uyandırıyor ilk bakışta. Aynı zamanda da sadelik duygusu. O içtenlik konuşmasına da yansıdı. Sohbetin açılışı, çocukluk yıllarını ele alan 'Sağ Salim Kavuşsak' adlı otobiyografik eserine ayrılmıştı. Alçakgönüllülük işareti midir bilmem, kendi hayatından bahsederken bile kendini biraz olsun gizledi Nedim Gürsel. Daha doğrusu hayat hikayesini, geniş kapsamda insanlığın bir parçası olarak sunabildi. Yaşadıklarının ve yazdıklarının ötesinde, tarihi ve edebi birçok bilgi aktardı dinleyenlerine. O denli ki, bazen kendinden bahsettiğini unutturdu bana" sözleriyle özetledi ilk izlenimlerini. Etkinliklerin geniş bir yelpazede ve farklı bir bakışla sunulması hedeflenen PassaPorta'da değişik ülkelerden yazarların, bir taraftan Brüksel'de konaklayarak çalışmalarını sürdürmeleri sağlanırken, diğer taraftan çeşitli söyleşilerde başka yazarlar ve edebiyatseverler ile buluşmaları da gerçekleştirilecek. İçinde, yazarlarla okurlarının karşılaşmalarına olanak sağlayan okuma-sohbet bölümü, pek çok dilde kitapların satıldığı satış noktası, sergi salonu gibi bölümlerin bulunduğu PassaPorta'nın, yazarların ikametine ayrılan bölümünün ilk sakini Nedim Gürsel oldu. Darısı diğer yazarların başına... Nedim Gürsel'i tanımama şanssızlığına sahip okurlara bir not: Öykü, roman ve incelemeleri 12 dile çevrilen, bu yıl Fransız Hükümeti tarafından 'Sanat ve Edebiyat Şövalyesi' unvanı verilen Nedim Gürsel, Fransa Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nde Araştırma Müdürü olarak görev yapıyor. Ayrıca Sorbonne Üniversitesi'nde Türk edebiyatı dersleri veriyor.
|