| |
|
|
Önemli Türkler, Başkan Bush'u nasıl dinlediler?
Galatasaray Üniversitesi'nde ABD Başkanı Bush'un, arkasına Ortaköy Camii'ni ve Boğaz Köprüsü'nü alarak yaptığı konuşmayı dinleyenler arasında, bu satırların yazarı da vardı. Buraya bizleri, ABD Büyükelçisi Edelman'ın davet ettiğini biliyorduk. Derken "Hürriyet"te, "Bush'u dinlemeleri için en önemli 120 Türk'ün listesi yapıldı" benzeri bir haber çıktı. Hürriyet böyle "En"li sıralamalar yapmaya meraklı ya... "En iyi 10 lahmacuncu", "En iyi 10 kır kahvesi" veya "En temiz 10 halka açık tuvalet" gibi listeleri, hep yapmıyorlar mı? "En önemli 120 Türk" haberini okuyunca biraz ürktüm... Acaba Amerikalılar, "Önemli" ile "Değerli" arasındaki farkı Çetin Altan'dan öğrenmemişler miydi? Sabah, Galatasaray Üniversitesi'nin rıhtımında toplandık biz Önemli Türkler... Anladım ki, Türkiye'deki önemlilerin ancak bir bölümü buradaydı. Ayrıca davetli sayısı 120 değildi. Benim sayabildiğim kadarıyla, 312 kişiydik. Bir ara Aydın Doğan'la beraber olduk. Sarıldık, öpüştük. Başyazar olarak ilk patronum Aydın Doğan'dı... Milliyet'i yeni almıştı ve 42 yaşındaydı 1980'de... İki önemli Türk olarak o günleri konuşup, hatıraları yad ederken, şıklığına ve kravatının göz alıcılığına işaret ettim. - Galiba buradan çıkıp, Laila'ya gideceksin, dedim. Güldü, - İstersen beraber gidelim. Ama ikimizi aynı masada görünce, Babıali'de dedikodular başlar hemen, dedi. Ben de, - Dedikodulara aldırma. Olsa olsa, Aydın Doğan Sabah'a transfer oluyor, derler dedim. Özetle, bizim katıldığımız "Resepsiyon" 11.30'da başladı. Bush'un gelip konuşmasını yaptığı 14'e kadar, önemli Türkler olarak aramızda bol bol konuştuk. Gazeteciler, işadamları, generaller, bakanlar, sivil toplum örgütleri yöneticileri, diplomatlar, politikacılar vardı 312 davetli arasında. Güneş de alabildiğine aydınlatıp, yakıyordu herkesi... Baktım bir tentenin altında, Şarık Tara'nın yanındaki sandalye boş. Oraya oturdum ve Şarık Tara'nın koltuk değneğini alıp, çeneme dayanak olarak onu kullandım. Gelen geçen herkes bana "Geçmiş olsun. Kaza mı geçirdin" demeye başladı. Böyle önemli insan enflasyonun olduğu bir toplantıda, daha da önemli olmak veya dikkat çekmek isterseniz, yanınıza bir koltuk değneği almanızı tavsiye ederim. Derken, bizleri güneşin altında dizilmiş sandalyelere oturttular. Bush'un konuşacağı kürsünün önünde, Galatasaray arması vardı... Çünkü burası Galatasaray Üniversitesi'ydi... Bunun, iki anlamı olabileceğini düşündüm. Birincisi, Türkiye'de Fransız kültürünün simgesi olan Galatasaray'ı, bu şekilde "Pax Americana"ya katmış oluyordu Bush... Bir gün önce "Sen Türkiye ile AB'nin arasına giremezsin" diyen Fransız Cumhurbaşkanı Chirac'a verilmiş bir cevap olabilirdi bu. 1960'lı yıllarda Galatasaray'da De Gaulle konuşurken, 2004'te Bush vardı artık. İkinci mesaj da, belki Fenerbahçe'yeydi. Belki Bush Fenerbahçeliler'e "Siz şampiyon olabilirsiniz ama, bir üniversiteniz bile yok" demek istiyordu. Bu olaydan sonra, Aziz Yıldırım'ın, işe ilkokuldan başlamasını öneririm. Çünkü Galatasaray'ın stadı olmasa bile üniversitesi var. Bunu da, canlı yayınlarda bütün dünya gördü. Bush'un konuşmasına gelince. Beş tane Türk'ün adını geçirdi konuşmasında. Biri tabii ki Atatürk'tü. - Atatürk'ün Batı ile kaynaşma rüyası bu kuşakta gerçek olacak, dedi. Türk toplumunun Amerika'ya katkısına örnek olarak Detroit'in oyuncusu Mehmet Okur'u örnek verdi. Yazar Orhan Pamuk'tan alıntı yaptı. Tabii Tayyip Erdoğan'dan da övgüyle söz etti. Ve "arkadaşım" diyerek andığı "Başkan Sezar"ın adını da zikretti. Ahmet Necdet Sezer'in soyadı, Bush'un ağzında "Sezar" oluvermişti. İyi ki şaşırıp, Neron veya Kaligula falan demedi. Ya da, Doğu Roma başkentinde olduğunu düşünüp, "Başkan Jüstinyen" de diyebilirdi. Bush, Türkiye'nin önemini bize anlattı. Neticede Türk'ün Türk'e propagandası değil, Amerikalı'nın Türk'e propagandası olarak, farklı bir şeydi bu.
|