| |
|
|
Amerika Irak'ta yenilip kendi içine kapansaydı?!.
Lisedeyken problemleri "Olmayana ergi" yöntemiyle çözmeye kalkmaz mıydık? Neden bunu iç ve dış politikanın problemlerine de uygulamayalım ki? New York Üniversitesi (NYU) tarih profesörü Niall Ferguson, "The Wall Street Journal"de, "Süper güçler olmasa ne olurdu" sorusuna cevap aramıştı geçen hafta. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu çöktükten sonra, Ortadoğu'daki boşluğu 1'nci Dünya Savaşı ertesinde, İngiltere ve Fransa doldurmaya çalışmamışlar mıydı? Veya 1'nci Dünya Savaşı sonrasında Amerika Avrupa politikasından çekilip "İzolasyonizm"e girince, olay Hitler'in doğumuna ve 2'nci Dünya Savaşı'na dayanmamış mıydı? Biz Türkiye'de siyaseti değerlendirirken, genel olarak "Bilinen"e ergi yaparız. Bunun Dışişleri'ne yansıması da, "Pozisyon belirlemek"tir. Dünyadaki şartlar hiç değişmeyecekmiş gibi, kendimizce bir pozisyon belirleriz. Sonra her şey değişir, bizim pozisyonumuz sabit kalır. Bu yüzden biraz geriden katılırız gelişmelere. Örneğin bu yavaşlık "Kıbrıs Pozisyonu"nda, çeyrek yüzyıl devam etti. Sonunda Kıbrıs Rumları AB'ye katılırken, son 15 günde pozisyon değiştirdik. Berlin Duvarı yıkılır ve iki yıl sonra Sovyetler Birliği çökerken, bunlar bizim devlet politikası açısından sadece "Haber" değil miydi? "Soğuk Savaş"ın bittiğini biraz geç kabullendik. Bu değişimi hiç algılamayan Saddam Hüseyin ise, perişan oldu. Şimdi Bush Türkiye'deyken ve NATO Zirvesi de İstanbul'da toplanmışken, şu "Olmayana Ergi" yöntemine yine başvursak, ilgi çekici sonuçlar elde edebiliriz. Diyelim ki, Sadr'ın fedaileri ve El Kaide'nin militanları, Amerika'yı yendi. Amerika Vietnam'dakine benzer bir yenilgiye uğradı... Ve Lübnan'dan çekildiği gibi, Irak'tan da çekilmeye karar verdi. Böyle bir gelişmenin bir gün sonrasını (The Day After) hayal edebiliyor musunuz? Artık Amerika, süper güç olmak niteliğini kaybetmiş ve dünyanın jandarması rolünden sıyrılmış. Sade Ortadoğu'da değil, Afrika'da, Uzak Doğu'da nasıl bir ortama girileceğini tahmin ediyor musunuz? Güney Kore ve Japonya, Kuzey Kore'nin nükleer başlıklı füzeleri ile karşı karşıyalar. Veya Hindistan ile Pakistan'ı barışa zorlayacak bir üstün güç kalmamış. Keşmir yüzünden, iki ülke de nükleer güçlerini harekete geçirmiş. Afganistan'da artık Amerika yok ve Taliban yine Kabil'e girmeye hazırlanıyor. Ortadoğu'da Irak'taki Kaos, Suudi Arabistan'a sıçramış. Bölgede ağırlıklı güç, Irak'lı Şiilerle ittifaka giren İran... Dünya petrol rezervlerinin yarıdan fazlası, kaos dönemi yönetimlerinin elinde. Amerika'nın dünya siyasetinden yenilgi ile çekilmesi, borsaları sarsmış. Ekonomik kriz, başta Çin olmak üzere tüm gelişen ekonomileri vurmuş... Çeşitli borçlu veya yabancı sermaye alıcısı ülkeler, moratoryum ilan ediyor. Diyorum ki... 1950 veya 1960'lardaki söylemleri, Amerika'ya ve NATO'ya "Hayır" kampanyalarında seslendirirken, ses telleri kadar beyin hücreleri de çalıştırılsa, mutlaka daha ilgi çekici davranışlara tanık olunurdu.
|