Basın - İktidar İlişkisi
Berlusconi, olumsuz yayınlar yüzünden başarısının anlaşılmadığını iddia ediyor
Corriere della Sera gazetesinin köşe yazarlarından Beppe Severgnini, İtalyan basınının belki de siyaset dünyasının önemli bir yarasına parmak basmış. Aslında hepimizin yarası şu basın- iktidar ilişkileri. Başbakan Silvio Berlusconi'nin bir cümlesinden yola çıkmış. Berlusconi, hükümetinin başarısının dışarda yeterince algılanmamasına neden olarak kendisine karşı yapılan enformasyonu göstermiş. İtalya Başbakanı'na göre yazılı basının yüzde 85'i sola bakıyor. İtalyan meslektaş, hayatında gazetelerden memnun bir siyasi lider tanımadığını söylüyor. Gazetelerin siyasetçileri memnun etmek gibi bir görevi olduğu düşünülmezse sağlıklı bir durum olduğu söylenebilir.
Başbakanlığı döneminde sık sık karşılaştığımız eski başbakan Massimo D'Alema, "Burada herkes ne isterse yazıyor, sizin ülkenizde bu kolay değil?" diye bir serzenişte bulunmuştu. Aslında laf etrafımızdaki İtalyan gazetecilereydi. Dehşete düştüm. Avrupalı, ilerici bir lider ülkesinde basın özgürlüğünün fazla olduğundan şikayet ediyordu. D'Alema'ya "İyi ki de yazabiliyorlar" dedim. Uygun bir biçimde bazen çizmeyi aştıklarını söyledi. Burada uluslararası görüşmeleri, iki taraflı anlaşmazlıkları izleyen gazetecilerin iki taraftan da deliler gibi eleştiri yağmuruna tutulunca "İki taraf da eleştiriyorsa işimi iyi yaptım demektir" dediklerini duydum.
POZİTİF HABER ARAYIŞI Berlusconi de bir süre eski İngiliz Başbakanı Margaret Thatcher'ın öğüdünü dinlemiş. Kendisine sadece pozitif yazı ve haberlerin gösterilmesini istemiş ve 2 hafta boyunca Berlusconi'nin önüne ne bir yazı ne de haber gelmiş. Fıkra gibi... Sadece Berlusconi, D'Alema mı basından yakınan? Yine İtalyan meslektaşın yazısına dönüyorum. Romano Prodi başbakanlığı sırasında hem Economist hem de Corriere della Sera'nın yazarı olan Severgnini'ye iki basın organının da kendisine iyi davranmadığından şikayet etmiş. Meslektaşım tam tersini iddia etse de ikna edememiş. Sonuçta Severgnini'nin yorumu şu "Onlara kalsa basın bültenlerini yayınlayalım yeter".
Eski İtalyan Dışişleri Bakanı Lamberto Dini uluslararası bir basın toplantısında "Kıbrıs'ta de facto iki toplum' var, bu değiştirilemez" dedi ve hazır bulunan İtalyan dışişleri temsilcileri tatlı bir telaş aldı. İtalyan diplomasisinin o zamanki basın sorumlularından birinin İtalyan ajans muhabirlerini çağırıp bu cümleyi düzelttirdiklerini gözlerimle gördüm. İtalyan yazılı basını bu bomba gibi haberi ertesi gün Türk ve Yunan basınından alıntılamak zorunda kaldı. Çünkü kendi ajansları tek kelime geçmediler.
Alıntılamaya devam ettiğim Severgnini, yazısında "Bir lider için dost-gazete hafif uyuşturucu gibidir, keyif verir ancak uzun vadede adamı mahveder" diyor. Komünist rejimlerde bile iktidarın bültenini yayınlayan basından yine de tam olarak memnun olmadığını vurguluyor.... Tanıdığım bir büyükelçi sohbet esnasında, bazı diğer basın mensuplarına nazaran kendileri açısından benim tek kusurumun "başına buyruk olmam" olduğunu söylemişti. Sevinçten havalara uçmuştum. Bir gazeteci için daha güzel bir iltifat var mı? Tabii herkesin iltifat anlayışı farklı.....
|