kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sezer'in Erdoğan'la uyuşmadığı biliniyor
Sezer'in Erdoğan'la uyuşmadığı biliniyor


İktidarda istemediği bir başbakan gören ilk cumhurbaşkanı Sezer değil. Evren de ilk görüşmelerinde kendisini öpen Özal'ın başbakanlığını hiç beklemiyordu
İleride bugünün siyasi tarihi yazıldığı zaman, herhalde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki pek sıcak olmayan ilişkilerin yansımaları da derinine incelenecektir. Cumhurbaşkanları, bizdeki sistemde, halkın seçtiği iktidarları nedense pek kolay kabullenemezler. Ecevit'in Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı seçilen Sezer için de bu böyle oldu. Gerçi, Ecevit'in Başbakanlığı sırasında da Çankaya ile Hükümet'in arası çok iyi değildi. 18 Şubat 2001'deki MGK toplantısı sırasında, Sezer'in anayasa fırlatması ve Ecevit'in yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın "Nankör kedi" diye tepki göstermesi sonra basına da yansıdı. Bu toplantı ertesinde Ecevit'in "Bu bir devlet krizidir" şeklindeki açıklaması ile patlayan ekonomik kriz ise Türkiye'de yüzbinlerce insanın işsiz kalmasına, bankaların batmasına, topyekün yoksullaşmaya sebep oldu. Ama yine de Ahmet Necdet Sezer ile Bülent Ecevit, "rejim" açısından aynı titreşim katsayısına sahip, "Ankaralı"lardı. Cumhurbaşkanı Sezer'in Hükümet'le siyasal uyuşmazlığının asıl başlangıç tarihi 3 Kasım 2002'de AK Parti'nin iktidar olduğu gündür. AK Parti sözcüleri istedikleri kadar değiştiklerini söylesinler... Başörtüsünden, dış politikanın çeşitli konularına kadar uzanan hemen her alanda, Sezer'in CHP'ye daha yakın olduğu, danışmanlarının CHP kökenlilerden oluştuğu bilinmekte. Ama bu ilk değil. İktidarda hiç istemediği ve hatta ummadığı bir partiyi ve bir başbakanı gören ve bunu kabullenmek zorunda kalan ilk cumhurbaşkanı da değil Ahmet Necdet Sezer. 1983 yılında, 12 Eylül askeri müdahalesi ertesindeki ilk genel seçime gidilirken de dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, iktidarda Turgut Sunalp'ın MDP'sini göreceğini ümit etmekteydi. Hatta seçim yasağının başlamasına bir gün kala, televizyonlara çıkıp, ANAP'a ve Özal'a tepki koymuş ve adeta "onlara oy vermenizi istemiyorum" demek istercesine, Özal'ın 1980'den beri yapılan her olumlu işi kendisine mal ettiği suçlamasını seslendirmişti. 1983'ün 6 Kasım günü seçimlerde tek başına iktidara ANAP gelince, Cumhurbaşkanı Evren'in ne yapacağı merakla beklenmeye başladı.

ÖPÜŞMELİ BULUŞMA
Adet olan, Cumhurbaşkanı'nın, seçimi kazanan partinin liderini Çankaya'ya davet edip, hükümeti kurmakla onu görevlendirmesiydi. Ama Çankaya'dan bu konuda hiçbir ses gelmiyordu. Ben o sırada Milliyet'in başyazarıydım. Çankaya'da, Evren'in Basın Danışma Ali Baransel'i aradım. Özal'ın Çankaya'ya çağırılmasının düşünülüp, düşünülmediğini sordum. Pazartesi akşamüstü Baransel beni aradı. Evren Paşa, ertesi sabah, yani salı günü Özal'ı Çankaya'ya davet edeceğini söyledi. Artık buna "müjde" mi demek gerekir, bilmiyorum. Ama Özal'ı arayıp, ertesi gün Çankaya'ya davet edileceği haberini ilk ben verdim. Sonra olanlara, basın ve televizyonlar aracılığıyla, kamuoyuna yansıdı. Saat 10'da, bir kameraman ordusu ile dolu odada, Turgut Özal, elini sıktığı Evren'i, sarılıp yanaklarından öptü. Özal bu davranışına gerekçe olarak, "Türkiye'nin eski ve yeni bütün kavgalarını geride bırakmayı amaçlıyordum, O kucaklaşma ile bizde hiçbir yara kalmadığını anlatmak istemiştim" demişti bana Anılar'ını anlatırken. Kenan Evren ise Anılar'ında, o günü şöyle anlatır. - Saat 10'da Turgut Özal geldi. Benim küçük odam, basın mensupları ve televizyonlarla dolmuştu. Özal kapıdan girince bana doğru beşuş bir çehreyle geldi, elimi uzattım. Niyetim elini sıkarak tebrik etmekti. Fakat Özal sevincinden ve benimle 22 ay çalışmanın verdiği yakınlıktan, öpüşmek için tavır alınca, ben de mecburen yanaklarından öperek kutladım. Aslında bu hareket, doğru bir hareket tarzı değildi. Sanki ben de bu sonuçtan çok memnun olmuşum da, canı gönülden öperek kutlamışım manası çıkıyordu. Ancak Özal bana öpmem için yanaşınca itmem gerekirdi ki bu da doğru olmazdı.

KABİNE PAZARLIĞI
Neticede Özal'a başbakanlık görevi verilmişti bu öpüşme ertesinde. Devletin çarkı dönmeye başlamıştı. Sonra hükümete ve diğer görevlere dönük pazarlıklar başladı. Örneğin Evren, 12 Eylül'ün Başbakanı Bülent Ulusu'nun, TBMM Başkanı olmasını istedi. Özal ise "Ulusu ANAP'lı değil, olamaz" dedi. Evren'in Dışişleri Bakanı adayı, emekli Büyükelçi Vahit Halefoğlu'ydu. Özal ise Prof. İhsan Doğramacı'yı Dışişleri Bakanı yapmak istiyordu. Sonuçta, Vahit Halefoğlu Dışişleri Bakanı oldu. Daha önce askeri yönetimin veto ettiği Hüsnü Doğan'ın bakan olmasını Evren kabul etti. Ama diğer vetolu isim Adan Kahveci'nin bakanlığını istemedi. Aynı şekilde Mehmet Keçeciler'in bakan olmasını da kabul etmedi Evren. Evren'in Cumhurbaşkanı ve Özal'ın Başbakan olduğu 1983-89 arasındaki altı yılı, bir gazeteci olarak çok yakından izledim.

EVREN CİDDİ BİR KİŞİYDİ
Evren'in de prensipleri ve Özal'la görüş birliğinde olmadığı konular vardı. Ama Evren, hamurunda "Devlet Adamı" nitelikleri bulunan bir eski askerdi. Özal yönetimindeki reformlarda, hiç engel çıkartmadı. Genelkurmay Başkanlığına dönük ve Necdet Öztorun'un emekli olması ile sonuçlanan operasyonda, Özal'la birlikte hareket etti. İstanbul'da Bedrettin Dalan'ın Belediye Başkanlığı döneminde başlatılan atılımda, Dalan'a, en az Özal kadar destek oldu. Öfkelerini ve hatta küskünlüklerini, kamuoyuna ve devlet çarkına yansıtmadı. Örneğin Fatih Köprüsü'nün temel atma töreninde, Evren vardı. Ama bu Köprü'nün açılışı, Evren'in bir yurtdışı gezisine rast getirildi ve açılışı Özal yaptı. Evren buna çok kırıldı ve Cumhurbaşkanlığı bitene kadar, Fatih Köprüsü'nü hiç kullanmadı. Özal'ın başbakanları ile ilişkilerine gelince... Hatırlıyorum. 1991 yazında, Cumhurbaşkanı Özal'ın anılarını teybe almak için, Okluk'taydım. Özal müthiş sinirliydi. Sordum "Ne oldu? Neden sinirlisiniz?" diye. Sabah Başbakan Mesut Yılmaz'la, Maliye Bakanı Ekrem Pakdemirli gelmişler. - Bunlar beni yok sayıyor. Hiçbir konuda söylediklerime değer vermiyorlar, diye öfke içinde anlatmıştı. Birinci Körfez Savaşı sırasında Başbakan olan Yıldırım Akbulut'un da, olayı TBMM'ye yansıtma biçiminden mutlu olmadığı anları yaşamıştı. Ama Mesut Yılmaz'ın artık "Özal'ın ANAP'ı"nın Başbakanı olmadığını, kesinlikle düşünüyor ve bunu seslendiriyordu. Demirel 1991 seçimleri ertesinde Başbakan olunca, Çankaya-Hükümet ilişkileri iyice gerildi.

BİR KOMPLO
Demirel'in çok yakını olan bir eski Bakan, o dönemin olaylarını bana anlattı. Örneğin o gün, Özal'ın mimarlığını yaptığı Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirvesi, İstanbul'da toplanacaktır.Rusya'nın, Yunanistan'ın ve tüm komşu ülkelerin liderleri, Çırağan'dadırlar. Sabah kahvaltıda, olayı bana anlatan bakan, Başbakan Demirel'e şöyle diyor: - Ağbey... Şu Özal'ı delirtecek bir şey yapalım. Senin bu Karadeniz Zirvesi'nde imza yetkin yok diyelim. Bakalım ne yapacak? Ve kahvaltı sofrasındaki bu komployu, gerçekleştiriyorlar. Özal da buna kızıp, Zirve'ye katılmıyor ve uçağa atlayıp, Göcek'e gidiyor. Bütün bunları yaşadık. Şimdi "Ahmet Necdet Sezer acaba Kıbrıs konusunda, kendi hükümetine mi, yoksa Rauf Denktaş'a mı yakın" diye durumu sorgularken, geçmişi de hatırlayalım. "Türkiye'de tepedeki çekişmeler ne zaman bitecek ve yelkenleri yarına açacağız sorusu", hiç dudaklarından düşmedi ki.
DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 Kendimi bazen dev aynasında görüyorum
 CHP'ye gitseydim eşim boşardı
 Onun tek aradığı, namuslu insanlar ülkesi gerçek ABD
 Sertleşme sorunu mutlu bir yaşama engel değil
 Dünyayla yarışan göz hastanesi
 Önce ceza sonra ödül
 Otuzumda kanseri bekliyordum 4 yıl sonra iki göğsümü...
 Gelecek kokulu telefonlarda
 Bu Bayhanca bir albüm, ne pop ne arabesk
 Çocuklarını kalbinde büyütüyor
 Pozitif ayrımcılık herkese gerekli
 Haliç'e cam köprü
 8 yıl önce bu kadar şuurlu değildim ve bu beni utanmaz...
 Ahmet Uluçay
 Şımarıklıktan hoşlanmam
 Arabesk deyimi beni tanımlamaya yetmez
 Çok iyi kol böreği açarım
 İki yılda yedi yakınımı kaybettim nasıl aşk albümü...
 Kan Kokulu Topraklar
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
İstanbul'a eğlenmeye gelecekler
İstanbul'a eğlenmeye gelecekler
Bir Fransız turizm şirketi İstanbul'a eğlence turları başlattı. Hafta...
Onun silahı yalnızca fotoğraf makinesi
Onun silahı yalnızca fotoğraf makinesi
Türkiye'nin ilk kadın savaş foto muhabiri Bikem Ekberzade, 1995'ten...
Osmanlı Kudüs'teki kahveyi kontrol ediyordu
Açıkçası "Türk kahvesi" ilk uluslararası markamız. Hem biz...
Bodrum'da tatil başkadır
Göltürkbükü'ndeki Divan Palmira, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu...
Gökyüzünde saniyelerle yarışıyorlar
Belçika'da 1800'lü yıllarda başlayan ve dünyaya yayılan posta güvercini...
Fethiye'ye ilk marina
Ülkemizin en modern marinalarından biri olan Fethiye Körfezi'ndeki Ece Saray...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.