Uluslararası jest
Kıbrıs'ta referandumdan sonra ortaya çıkan tabloya dönük gerçekleşmesi gereken uluslararası jestin dinamikleşmesi gerekiyor. Çok uzun zaman boyunca, suçlu olarak nitelenen Türk tarafı, korumaya alınmış olan Rum tarafının kurduğu denklemi ters yüz etti. Uluslararası iradenin ortaya koyduğu çözüm yöntemine Kıbrıs Türk tarafı destek verirken, Rum tarafı açık bir karşı duruş almıştır. Bu, uluslararası irade tarafından öncelikle kendi prestiji açısından değerlendirilmelidir. Bunun değerlendirilmesi ise, sadece Türk tarafını sözlü takdir, Rum tarafını sözlü eleştiri düzeyinde kalmamalıdır. Bu noktada hem AB, hem de ABD yeterince dinamik davranmamaktadır. AB'nin uluslararası iradeye karşı gelmiş olan Rumlar'ı AB'ye alma konusunda angaje olmuş olması bir çelişkiyi ortaya çıkarmıştır. Rumlar'ın AB'ye alınması ile bu çelişkinin yönetilmesi konusunda AB'nin başarılı olamadığı görülmüştür. Kıbrıs Rum kesiminin alınmasından sonra ise, AB'nin Kıbrıs Türk tarafına dönük iyileştirici adımlar atma konusunda yeterince dinamik davranmadığı görülmektedir. İçine aldığı Rumlar'ı belli bir denge içinde götürme temkinliliği, AB'nin, uluslararası irade lehine tavır belirlemiş olan Türk tarafının iradesini takdir etme konusunda geri kalmasına yol açmaktadır. Bu da aslında uluslararası iradenin prestijini riske sokmaktadır. Kıbrıs Türk tarafını daha çok destekleyen adımların gecikmesi, sorunların diplomasi yoluyla çözülmesi ve ortak irade çerçevesinde yönlendirilmesi konusunda, dünyanın başka yerlerindeki beklentileri de zedeleyecektir... Kıbrıs sorununun çözümünde aktif biçimde yer almış olan ABD'nin tavrı da son derece önemlidir. ABD; KKTC Başbakanı'nı bir başbakan olarak kabul ettiğini belirten ifadeler kullanarak ileri sayılabilecek adımlar atacağının işaretlerini vermektedir. Bu adımların AB ile belli bir paralellik içinde gerçekleşeceği görülmektedir. ABD, Kıbrıs Türk tarafı lehine atacağı adımları AB ile eşgüdüm halinde atma tutumunu benimsediği izlenimini vermektedir. Bu belli açıdan anlaşılabilir bir durum... Fakat AB'nin iç dengelerinin, Kıbrıs Türk tarafını destekleyen adımların atılmasını yavaşlatan bir işlevi olduğu görülmektedir. ABD'nin AB ile paralel hareket eden bir tutuma çok angaje olması, Kıbrıs Türk tarafının beklentileri açısından doyurucu olmayan bir tutum olarak algılanabilecektir. Bu da bundan sonraki olaylarda uluslararası mutabakatın iş görme yeteneğini zedeleyecek algıların ortaya çıkmasına yol açabilecektir. Gelinen noktada, uluslararası iradenin, kendisi ile uyumlu davranmış olan Türk tarafını desteklemesi, Kıbrıs Türk tarafını ilgilendirdiği kadar kendi prestijini de ilgilendirmektedir. Büyük kırılmaların içinden geçen uluslararası irade ve meşruiyet açısından Kıbrıs Türk tarafını desteklemek bir test alanıdır artık... Uluslararası irade Kıbrıs Türk tarafına yapacağı jestleri, kendi meşruiyetine dönük katkılar olarak yapacaktır. Bu denklemin doğru okunması ve iyi değerlendirilmesi gerekir...
|