25 üyeli siyasi güç?
Cumartesi günü İrlanda'da yapılan törenle, AB'nin 25 üyeli bir birlik haline gelmesi kutlandı. Böylece dünyanın en büyük siyasi birliği oluşmuş oldu. Pat Cox, AB'nin 25 üyeli bir birlik haline gelmesi konusunda hafızalara yer edecek şeyler söylemişti: "Yüzlerce yıl acı savaşlara sahne olmuş yaşlı kıtamıza artık barış çok daha kesin bir biçimde yerleşiyor. Dün birbirine kar- şı olanlar, bugün gönüllü olarak bir araya geliyorlar. Bizleri zorlama ya da tüfek bir araya getirmiyor. Akıl, inanç ve gönüllülük esasında bir birlik oluşturuyoruz." Bir bakıma, AB, bu sözlerde de anlatıldığı gibi, "akılcı siyaset"in en parlak zaferlerinden biri olarak görülebilir. Çok yakın zamanlara kadar savaş ve dehşet dengesiyle şöhret bulmuş Avrupa'nın pekçok yeri şimdi siyasi ve ticari birliğin dönemeçleri haline geliyor. Kültürün ve teknolojinin tek başına asla yapamayacağı şeyin siyaset yoluyla gerçekleştirilmesidir bu. Siyasetin kültürü ve değer kodlarını dönüştürmesidir. Kültürel olarak birbirine karşı on yıllar hatta yüzyıllar boyunca bileylenmiş pekçok halk, bugün aynı çatı altında sinerji üretmek üzere bir birlik haline geldi. Siyaset akılcı bir biçimde bu formülleri kurmamış olmasaydı, kültürel fay kırıklarının ve karşılıklı husumetlerin yüzyıllar boyunca giderilmesi mümkün olmayacaktı. Çoğu kez sanıldığı gibi ekonomik ilişkilerin giriftleşmesi ya da ticari çıkarların etkisi de bu birliği oluşturmaya yetmezdi. Bu, siyasetin zaferidir. "Akılcı siyaset"in tarihten gelen husumet dengelerini dönüştürmesidir.
AB, 25 üyeli olarak büyük bir viraj aldı. Bundan sonra hem daha güçlü, hem de daha sorunlu hale geldi. Sorunların başında bu derece büyük bir organizasyonu yönetmeye ve ilerletmeye dönük zorluklar geliyor. Giderek dinamikleşen bir dünyada, yönetim teknikleri süratle hantallaşıyor. Bunu gidermek için çok daha etkili modeller oluşturmak gerekiyor. AB gibi çok devletli ve dinamikli bir siyasi entegrasyonun bu sıkıntılarla daha yoğun başbaşa olduğu açıktır... Bu bir sorundur kuşkusuz ama bundan daha büyüğü değerler alanında yaşanmaktadır. 25 üyeli olma törenini üç büyük dinin temsilcilerinin yaptığı dualarla açan AB, dünya üzerindeki siyasi duruşu ile medeniyetler arası buluşmayı sembolleştirecek bir etkinlik üretememektedir. 25 üyeli olduktan sonra, Bulgaristan ve Romanya sıradadır. Hırvatistan'a ise yeşil ışık yakılmıştır. 25 üyeli AB ve sırada olanlar tek bir siyasi kültürü ve toplumsal gelene- ği yansıtmaktadırlar. Bu da AB'yi hala coğrafya ve din eksenli tanımlamayı çağrıştırabilmektedir. Farklı olan tek sıradaki aday ise Türkiye'dir. AB ile Türkiye'nin ilişkisi, AB'nin gelecek stratejisinin hangi de- ğerleri kapsayacağı bakımından bir "ölçü" haline gelmiştir. O sebeple, Türkiye'nin AB ile ilişkisinin "siyasal" anlamı, 25 üyeli olmasının "sayısal" anlamından çok daha büyüktür. AB dünya üzerinde değerler temelinde genişleme iddiasındaki tek küresel güçtür. 25 üyeli oluncaya kadar içerdiği değerler ise görece tek tip olmuştur. Değerler temelinde gerçek bir genişleme stratejisi olduğunu gösterebilecek tek fırsat, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda net bir yol haritasına sahip olmasının sağlanmasıdır. 25 üyeli AB'nin "medeniyetler arası soğuk savaş" tehlikesinin olduğu bir dünyada, gerçek bir güç olabilmesinin yolu budur.
|