Bir tanık aranıyor
Barış, iyi eğitimli, geleceğe güvenle bakan bir gençti. Tek suçu vatan hizmeti öncesi arkadaşlarıyla bir veda gecesi düzenlemekti. Bunun bedeli canı olmamalıydı...
Geçen cuma gecesi İstanbul'un göbeğinde bir genç hunharca öldürüldü. Yaşamının baharında olan Barış Dönmez, asker üniforması giymeye hazırlandığı gecenin sabahından kefene sarılı çıktı. Barış, iyi eğitimli, geleceğe güvenle bakan bir gençti. Onun tek suçu vatan hizmeti öncesi arkadaşlarıyla bir veda gecesi düzenlemekti. Bir süre göremeyeceği arkadaşlarıyla felekten bir gece çalmak istemişti. Bunun bedeli canı olmamalıydı. Yıllar önce bir Ankara gecesinde benzer bir cinayet daha işlenmişti. Umut Dedeman bugün failini herkesin bildiği ama yine de herkesin susarak katıldığı, özenle örtbas edilmiş bir cinayete kurban gitmişti. Ünlü yazar Marquez'in Kırmızı Pazartesi adlı romanı da herkesin susarak, kenarda durarak katkıda bulunduğu bir cinayeti anlatır. Türkiye, giderek insanların pasif katkılarıyla suça ortak olduğu bir ülke haline geldi. Banka hortumlamalarından gay bar cinayetlerine kadar olay yerinde olan herkesin bir bildiği oluyor. Ancak "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın", "Benim başım derde girmesin" anlayışı insanları suskunluğa itiyor. Ekmeğinden olma korkusundan susan insanların sessizliği, Türkiye'nin milyarlarca dolarının uçmasına neden oldu. Umut Dedeman'ın ölümüne tanık olanların suskunluğu, genç bir insanın katilinin hiçbir ceza görmeden hayatını devam ettirmesini sağladı. Bu kez yine vahşi bir cinayetle karşı karşıyayız. Yine kimse bir şey görmedi, kimse bir şey duymadı. Korku nedeniyle suskunluk olayı çözmekle görevli polisin de işini güçleştiriyor. Aslında bu olayın çözülmesi için gerekli tek şey, genç bir cesur insanın ortaya çıkması. Bir tek tanık, "Ben gördüm" diyebilecek yürekliliğini gösterecek bir tek kişi Barış'ın katilinin elini kolunu sallayarak dolaşmasını önleyeceği gibi, Türkiye'de bir şeylerin gerçekten de değiştiğinin en açık göstergesi olacak. Türkiye artık sessiz tanıkların ortaklıklarıyla cinayetlerin işlendiği, bankaların soyulduğu, devlet ihalelerinde kamunun zarara uğratıldığı bir ülke olmaktan çıkmalı. Bunun için "görgü tanıkları"nın ortaya çıkmasına ihtiyaç var. Yolsuzlukla, uğursuzlukla, cinayetle mücadeleyi bir avuç aydının, birkaç köşe yazarının ve polisin üzerine yıkarak bu ülkeyi düze çıkaramayız. Barış'ın boynu kesilerek öldürülmesine sessiz kalmayalım. Genç bir insanın İstanbul'un göbeğinde boğazlanarak öldürülmesinin "faili meçhul" kalmasına izin vermeyelim. Yaşam zaman zaman bizi kararlara zorlar. Tanıklık böylesi bir olaydır. Bir cinayete tanık olup sessiz kalmak, insanın vicdanının kaldıramayacağı kadar ağır bir yüktür. Umut Dedeman cinayetini görüp susanların nasıl bir vicdan hesaplaşması içinde olduklarını bilmiyorum. Ama onlar, bir cinayete sessiz kalarak iştirak ettiklerini biliyorlar. Bu gerçeği son nefeslerini verene kadar da bilecekler. Dilerim, Barış Dönmez olayı böyle olmaz. Dilerim, bir görgü tanığı çıkar ve gerçeği tüm çıplaklığıyla anlatır. Adaletin yerini bulması sadece polise, yargıçlara düşen bir görev değildir çünkü. Bizler sesimizi yükselterek, hakkımızı arayarak, gerektiğinde tüm tehditlere rağmen tanık olarak ortaya çıkarak adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmakla yükümlüyüz. Aksi halde Barış'ın boğazını kesen katilin suç ortağı oluruz.
|