İstanbul'a acil eylem planı
Bir kentin en kalabalık semtinin, en gözde mekânlarından birinde bir genç hunharca öldürülüyor ve bu olay hâlâ çözülemiyorsa, o kentin yaşam kalitesi hiçbir zaman Batı standardını yakalayamaz.
Barış Dönmez cinayetinin "faili meçhul" kalma ihtimali var. Bu Beyoğlu'nda bir ay içinde işlenip faili belirlenemeyen ikinci cinayet oluyor. Bir ay önce de Önder Babat öldürülmüştü aynı semtte ve fail olarak "yorgun bir kurşun" yakalandı! İstanbul'da faili meçhul kurşunlamalar, herkesin hesabını kendi görme çabası giderek artıyor. Kapkaç, uyuşturucu, adam vurma olayları çoğalıyor. Başkent, Kıbrıs, Avrupa Birliği, Büyük Ortadoğu Projesi gibi dev sorunlara gömülmüş, her zaman olduğu gibi, bizim günlük yaşamımızı yakından ilgilendiren bu sorunları uzaktan izliyor. Oysa burası Türkiye'nin en büyük kenti. Ve bu kent giderek faili meçhullerin arttığı bir suç merkezi haline geliyor. Eldeki polis sayısı ve mevcut yönetim yapısının milyonlarca doların döndüğü böylesi büyük bir suç pazarını denetim altına almaya yetmediği açıkça görülüyor. Polisler her suç sonrası "uyum yasaları"nı suçluyor. Kibarca, zanlıları hırpalayamadıkları için suçları çözemediklerini ileri sürüyor. Oysa, New York kenti, hukuka saygı içinde bir suç imparatorluğunun güvenli bir kente dönebileceğinin en güzel örneği. Eğer insanlar İstanbul'da cinayet suçunun bile cezasız kalacağı hissine kapılırsa, bu kentte yaşamak olanaksız hale gelir. O zaman hukuk sistemi dışına çıkma baskısı karşısında kimse duramaz. İstanbul henüz böyle bir noktada de- ğil. Ancak gerekli önlemler alınmazsa o yönde hızla ilerleyebilir. Bir kentin en kalabalık semtinin, en gözde mekânlarından birinde bir genç hunharca öldürülüyor ve bu olay yeri yerinden oynatmıyorsa, o kentin yaşam kalitesi hiçbir zaman Batı standardını yakalayamaz. Son ekonomik krizin en ağır biçimde vurduğu İstanbul, giderek yoksullaşan varoşlarla kuşatılmış durumda. Kendi kaderine terk edilmiş bu bölgeler çok miktarda tetikçi, çete elemanı, uyuşturucu kaçakçısı, kapkaççı üretiyor. Avrupa Birliği bölgelerarası gelir dağılımı eşitsizliğinden söz ediyor ama en büyük adaletsizlik İstanbul'da yaşanıyor. IMF programları enflasyon hedefini, çiftçiye sübvansiyonu ölçüyor ama mum ışığında ders çalışırken uyuyakalıp yanan çocukları görmüyor. İstanbul'un göbeğinde binlerce gencin umutsuz, bıkkınlık içinde suça itildiğini de görmüyor. Bunu görmesi gereken bizim hükümetimiz, bizim Meclisimiz, bizim bakanlarımız. Hükümetin İstanbul için bir an önce acil bir eylem planı yapması şart. Zor ama zorunlu bir mücadele bu. Bir yandan yoksullukla mücadele edilirken, bir yandan da hiçbir suçun cezasız kalmayacağı duygusunun hâkim kılınması şart. Son dönemlerde yolsuzluklar, sisteme müdahaleler yüzünden adalet duygusu sarsılan insanlara adi suçların bile ceza görmeyeceği inancı vermek, bu toplumun temeline dinamit koymak olur. İstanbul'da trafikten uyuşturucuyla mücadeleye, cinayetten kapkaça kadar polisin varlığını her an hissettirmek bir zorunluluk. Polise sadece üniversite kapısında yaşlı kadınları, Beyoğlu'ndaki göstericileri coplama görevi verir, daha ağır suçları cezasız bıraktırırsanız ülkeye büyük kötülük edersiniz. Ankara, dev sorunların yanı sıra bizlerin günlük yaşam kalitesiyle de ilgilenmek zorunda. Çünkü rejime güveni sağlayan aslında sıradan insanların günlük yaşamları. Ona sahip çıkmazsak, sistemi sarsarız.
|