|
|
|
|
İnsanlar... İnsancıklar...
Yolda rastladım. Süslenmiş püslenmiş dolaşmaya çıkmış. "Ne o, bakıyorum yüzünde güller açıyor" dedim. "Keyfim çok yerinde. Benim adam hasta..Yataklara düştü. Ben de bu nimetin tadını çıkarıyorum" dedi. "Anlayamadım" deyince de döktürmeye başladı. "Hep aldattı beni. Hep sürttü dışarlarda. Ben evde bekledim. Dönecek diye bekledim. 'Şimdi gelir, şirkette takılmıştır' diye bekledim. Bir gün inşallah hastalanıp yataklara düşersin. Benim elime bakarsın, bana muhtaç olursun' dedim. Dualarım kabul oldu. Çıkamıyor yataktan. Artık yalnız benim. O evde yatıyor, ben şimdi huzur içinde sokağa çıkabiliyorum" dedi. "Yahu yazık değil mi, sen hep tek başına kalmaktan yakınırdın. Şimdi onu yalnız bırakıyorsun, sürtüyorsun..." dedim. "Yoook, artık anladım. Öyle her dakika dip dibe oturmak bana göre değilmiş. Ruhum daralıyor. Eve giresim gelmiyor. Hem artık nerede olduğunu biliyorum ya... Tamam. İçim rahat..." "Senin adam kafasının içinde ne yolculuklar yapıyordur. Kim bilir zihninde kimlerle sürtüyordur" dedim. Yüzünde açmış olan güller birden soluverdi. "Ay bu hiç aklıma gelmemişti. Hemen eve gidiyorum. Bu erkek milletini yalnız bırakmaya gelmiyor" dedi. "Allahaısmarladık" bile demeden fırladı gitti.
*** Ayrılmak istedin. Tutturdun. Ayrıldık. Yeni birisi varmış hayatında. Gittim adamın dükkanını buldum. Her gün uğruyorum kitapçısına. Ahbap olduk. Benim kim olduğumu bilmiyor. Ben onun kim olduğunu biliyorum. Habire seni anlatıyor bana. Hiç sen değil anlattığı o insan. Demek herkes kendine göre bir şekle döküyor sevdiğini. Benim sevip aşık olduğum kadın değil anlattığı. Başka birinden söz ediyor sanki seni anlatırken. Sevgilin başka bir kadınla beraber olduğuna göre acaba yeniden birlikte olabilir miyiz?
*** Karı koca çok iyi anlaşırlardı. Ev sahibi olmak en büyük hayalleriydi. Bir kat alacak kadar parayı biriktirmek için çalışıp didindiler. Onlar parayı denkleştirdiğinde ev fiyatları beş misline çıkmıştı. Birkaç yıl daha dişlerini sıktılar, çalıştılar çabaladılar. Para topladılar. Ev fiyatları yine almış başını gitmiş. Bir türlü gerekli parayı denkleştiremediler. Baktılar çalışarak olmayacak. "Havadar bir yerden bir aile kabristanı alalım" dediler. Karısı deniz gören mezar istiyor. Koca da "Selvilerin altında, ağaçların arasında düz ayak bir yer olsun" diyor. Karısı "Annem Aşiyan Mezarlığı'nda yatıyor. Sağlığında rahmetli anama doyamamıştım. Ben onun yanında yatmak isterim" diye tutturmuş. Kocası "Benim anam babam da Karacaahmet'te... Karacaahmet Mezarlığı çocuklara da yakın; bayramlarda kolay gelir giderler ziyaretimize" demiş. Karısı "Ben o cadaloz kaynanamla aynı mezarlıkta dünyada yatmam" deyince kıyamet kopmuş. Bu kadar yıl sonra boşandılar. Şimdi ikisi de huzurla yatacakları bir mezar almak için para biriktiriyor.
*** Kocası üstüne sevgili tutmuş. Doldurduğu gibi torbaya kirli çamaşırlarını, donlarını kocasının almış soluğu kadının evinde. Çalmış kapıyı koymuş torbayı kadının önüne... "Madem sefasını sürüyorsun kocamın, buyur boklu donlarını da sen yıka" demiş. Kadın sigarasının dumanını üflemiş suratına... "Hanım hanım, ben de evliyim. Benim kocamın da dostu var. Ama ben kocamın çamaşırlarını yıkar, mis gibi yaparım. Evli kadına kocasını dostuna kirli çamaşırla göndermek yakışır mı? Neler söyler kim bilir orospular" deyince kocasının kirli çamaşırlarını alıp gitmiş. Yıkamış, ütülemiş. Şimdi kocası mis gibi... "N'olacak bu işin sonu?" dedim. "Valla bu çamaşır işinden kurtulmak için, kocayı bırakıp, evli bir erkekle dost oturmayı düşünüyorum" dedi.
Ali Poyrazoğlu
|
|
|
|
|
|
|
|
|