|
|
|
|
|
Hukukun cesur kadınları
|
|
Türk kadınının hukuk ve adalet alanındaki korkusuz adımları Cumhuriyet'le başladı. O günden bu yana çıkarlarını öne çıkartan hukukçumuza rastlanmadı
Kadın işçilerin düşük ücretlerle ve ağır koşullarda çalışmaya başlaması ile birlikte kadınların bu koşullarla mücadele tarihi de başladı. Amerika'da dokuma işçisi kadınların şiddetle bastırılan ve birçok kadının yaşamına malolan direnişlerinin anısına, II. Enternasyonal'in 1910 Kongresi'nde Clara Zetkin'in önerisi ile 8 Mart "Dünya Emekçiler Günü" olarak kabul edildi. Kadınların eşitlik için verdikleri mücadelenin simgesi haline gelen bugün, 1975 yılında farklı bir konuma gelecek ve Birleşmiş Milletler tarafından "Dünya Kadınlar Günü" olarak kabul edilecekti. Türkiye'de ise ilk Kadınlar Günü 1921 yılında kutlandı.
Ülkemizde Tanzimat'ın ilanıyla başlayan kadın hareketleri Cumhuriyet'in ilanı ile değişik bir boyut kazanmıştı. 7 Şubat 1924'te İstanbul'da kurulan Türk Kadınlar Birliği'nin kurucu üyeleri arasında Nezihe Muhittin, Şükufe Nihal, Makbule Ömer, Muhsine Salih, İffet İhsan ve Seniye Emrullah Tuğrul Hanımlar vardı. Birliğin yayın organı ise Nezihe Muhittin tarafından çıkarılan "Türk Kadın Yolu" dergisiydi.
17 Şubat 1926'da Medeni Kanun'un kabulüyle kadınlarımız içinde bulundukları ortamdan kurtularak önemli ölçüde yasal haklarına kavuşmuşlar ve Türk Kadınlar Birliği 10 Mayıs 1935 tarihinde çalışmalarına son vermişti. Türk Kadınlar Birliği 14 yıl sonra yeniden Ankara'da ikinci kez kurulacaktı. Mevhibe İnönü, Latife Bekir Çeyrekbaşı, Makbule Dıblan, Mebrure Aksoley, Kamile Erim, Neriman Sirer, Aliye Beyazıt, Lamia Fenmen, Mediha Eldem ve Necile Biren kurucu üyeleriydi ve 13 Nisan 1949 tarihinde faaliyetine başlayan birlik amacını "Türk İnkılabının kadına sağladığı hakları korumak, kadınların kültürel ve sosyal alanda yükselmelerini sağlamak" şeklinde açıklamıştı. Birlik 1958 yılına kadar 40 ilde şube açacak ve faaliyetlerine 1980 yılına kadar devam edecekti.
ÜNİVERSİTE KAPILARI AÇILIYOR Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlar eğitim hakkını da mücadele ederek almışlardı. Tanzimat dönemi ile ilk kız okulları açılmaya başlanmış, 1842 yılında Avrupa'dan getirilen ebe kadınların Tıbbiye'de verdikleri kurslarla mesleki eğitim çalışmaları başlatılmıştı.
Ancak kadın öğretmen yoktu ve kız öğrencilerin erkek öğretmenlerle bir arada bulunmaları da hoş karşılanmıyordu. İlk kız öğretmen okullarının açılması 1860 yılında gerçekleşecekti. İstanbul dışında kız liselerinin açılması için 1922 yılını beklemek gerekecekti. İzmir Buca'daki bir villada yüksek eğitim veren "Açık Hava Mektebi" fazla uzun ömürlü olmamıştı.
Okulların açılmasında kadınların, eğitim konusunu devamlı gündemde tutmalarının büyük payı olmuştur. Bazı kadınların kendi imkanlarıyla okul yaptırıp idareciliğini yürüttükleri de görülür. Bir eğitimci olan Aziz Haydar'ın iyi bir aile kadını yetiştirmek üzere kurduğu ana okulu, kişisel imkanlarla kurulan ilk özel okul olarak bilinir. Ahmet Rıza Bey ve kızkardeşi Selma hanımın Kandilli'de bir kız sultanisi yapmak üzere para toplamaları bir başka örnektir.
ŞÜKUFE NİHAL Kız öğrencilerden biri olarak böyle bir okulun özlemini çeken Şükufe Nihal, basında çıkan bir yazısında neden kızların eğitimine önem verilmediğini sorar. Mükerrem Belkis Hanım ise bu alanda mücadele veren bir başka isimdir ve Müslüman kız öğrencilerinin de erkekler gibi Avrupa'da eğitim görmeleri için izin verilmesini istemişti. Bütün bu çabalar sonucunda Darülfünun kapıları kız öğrencilere açılmıştı. (12 Elül 1914) 1868 yılında Fransız Danıştayı örnek alınarak bizim Danıştay, o zamanki adıyla Şura-yı devlet kurulmuştu. Zamanla örnek alınan Fransız Danıştayı geride bırakılacak ve ilk kadın kanun sözcüsü seçecekti. Firdevs Menteşe bu göreve getirildiğinde yalnız Türkiye'de değil, dünyada "İlk kadın Danıştay Daire Başkanı" olarak adını tarihe yazdırmıştı.
Melahat Ruacan da önce ilk kadın hakimlerimizden biri olarak adını duyurdu. Sonrasında "Dünyada ilk temyiz azası kadın!.." 1923 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Erenköy Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra bir yıl felsefe eğitimi gördü. Daha sonra Hukuk Fakültesi'nde okuyan Melahat Ruacan mezun olduktan sonra iki buçuk yıl Devlet Şurası Mülazimliği'nde çalıştı. Hakim olarak göreve başlaması Mahmut Esat Bey'in Adliye Vekilliği döneminde oldu. Böylece Melahat Ruacan, Nezahat Göreli ve Beyhan Hanım'la birlikte Türkiye'nin ilk kadın hakimlerinden biri oldu.
Ruacan önce birinci sınıf hakimliğe, sonra da Temyiz Azalığı'na getirilmişti. Adliye mekanizmasında Temyiz Azalığı'na kadar yükselen Ruacan bu alanda ilk kadınlarımızdan biri olacaktı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|