|
|
|
|
|
|
Savaşın nedeni "kutsal" görev
ABD Başkanı George W. Bush, sabahın erken saatlerinde kalkıp dini kitaplar okuyor. Kabine toplantıları da dualarla başlıyor. Bush kendisine sorulan basit soruları bile İncil'den örnekler vererek cevaplıyor. "Yaradan" kelimesini dilinden düşürmeyen Başkan, görevinin kendisine Tanrı tarafından verildiğine inanıyor.
*** Yaradan böyle istedi
Irak Savaşı Birleşmiş Milletler'e rağmen nasıl başladı? Amerika İsrail'i niye savundu? Büyük Ortadoğu Projesi neden isteniyor? Aylardır dünya gündemini meşgul eden bu soruların yanıtlarını açıklıyoruz! Mutlaka okuyun
Fransız Le Nouvel Observateur Dergisi Amerika Başkanı George W. Bush'un dünya üzerinde yaşayan 500 milyon "Evangelist"in en önemli dini liderlerinden biri olduğunu yazdı. Dergi Bush'un dünyayı yeniden şekilllendirme programının da bir evangelist düşünce olduğunu öne sürdü. Dünya üzerinde yaklaşık 500 milyon Evangelist bulunuyor. Dünyadaki tüm Hıristiyanlar'ın 4'te birini oluşturuyorlar. Onlara göre İncil Tanrı'nın kitabı, İyi ve Kötü arasındaki savaş (Armageddon) dünyanın dengesini oluşturuyor, dünyanın sonu geliyor, dünyada yaşanan her şey, yapılan her savaş Tevrat'taki efsanelerde, İncil'de anlatılıyor, İsrail vadedilmiş toprak ve günün birinde tüm Museviler İsrail'e dönüp Evangelist olacak... Onlar protestanlığın Evangelist mezhebine bağlılar...
Amerika ve İngiltere'de 19'uncu yüzyılda ortaya çıkan Evangelist hareket, ilk önce Hıristiyan din otoriteleri tarafından dikkate alınmasa da, şu anda Hıristiyanlık'ın en güçlü kolu konumunda. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası güç kazanmaya başlayan hareket, dünyanın birçok yerine yayıldı. Evangelistler, Hıristiyanlık'ın vaftiz töreniyle çocuğa geçmediğine inanıyor. Onlar bir an gelip, büyük ihtimalle bir yol gösteren (Evangelist rahip) sayesinde kişinin yeniden doğacağına inanıyor. Bu sayede de insanın İsa ile buluşup tekrar dirileceğini düşünüyorlar. Buna da Born Again (Yeniden doğma) diyorlar. Bu isimle üniversitelerde dernekler kuruyor; televizyon başta olmak üzere radyo, internet, gazete, hatta bilgisayar oyunları yoluyla kendilerine daha çok yandaş arıyorlar. Hedefleri dünyayı kurtarabilmek için, dünyayı yönetmek...
Dünyayı yönetme arzuları neredeyse yerine gelmiş durumda... Çünkü Evangelistler'in en büyük destekçisi, dünyanın en büyük güçlerinden Amerika'nın başında; Amerika Başkanı George W. Bush... Bush, niyetini Irak Savaşı öncesi Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a yazdığı mektupta da diye getirmişti.
AMERİKA'YI YÖNETEN HAREKET Amerika'yı yönetmek, dünyayı yönetmekle eş, diyor birçok siyasi uzman... Şu anda ise Amerika'yı yöneten Evangelist ideolojiyi tam olarak hayatına uygulamış, Bush... 1970'li yıllarda verdiği çılgın bekar partileriyle tanınan, alkolik olduğu bütün çevresi tarafından çok iyi bilinen Bush ne oldu da, ağzından "The Almighty" (Yaradan) kelimesini düşürmeyen dindar bir Hıristiyan'a dönüştü? Bush'taki bu köklü değişim Amerika Ticaret Bakanı, ayrıca Başkan'ın en yakın arkadaşı Don Evans'ın Bush'un sorununa el atmasıyla başladı.
Evans, 1985 yılında Bush'u üniversitedeki "İncil Grubu"yla tanıştırdı. Bu grup tarafından sıkı bir dini eğitime alınan Bush, yine bu yıllarda daha önce birçok Amerika Başkanı'nın yanında yer almış Evangelist düşüncenin en büyük savunucusu, Evangelist rahip Billy Graham ile tanıştı. Yıllarca süren alkol bağımlılığından da sadece bir sene içinde kurtuldu. O yıllardan sonra tamamen Evangelistler'den oluşan bir çevre içinde yaşamaya başladı. 1993 yılında Texas valiliği yarışına katıldığında da söylemleri siyasiden öte dinsel bir boyut taşımaya başlamıştı. Bush'un kürtaj ve eşcinsel evlilik karşıtlığı da daha o zamanki söylemlerinde en çok dikkat çeken konular arasındaydı. Çünkü geleceğin Başkanı Bush, seçmenine kafasından geçenleri ya da kendi düşüncelerini değil Evangelist kilisesinin öğretilerini aynı bir "vaiz" gibi anlatmaya başladı.
O yıllarda Bush'u tanıyanlar onun kendisi hakkında "kutsal bir görev aldığını" söylediğini anlatıyorlardı. Zaten konuşmalarından bir kısmı da Evangelist kilisesinin ateşli savunucularından Michael Garson tarafından yazılıyordu. Vali olarak başarı kazanan Bush için yeni adımlar atma zamanı gelmişti. "Yaratan beni seçti" diyen Bush, Evangelist kilisesinin desteğiyle başkanlık yarışına da büyük bir hızla geldi. Başarısız olması hemen hemen imkansızdı çünkü Bush'a yapılan maddi yardımların dışında medya desteği de inanılacak gibi değildi.
Evangelist televizyon kanalı "The Family Channel" (Aile Kanalı) da rahipler, "Yaratanın bana 2004 seçimlerinin tam bir patlama olacağını söylediğini duyuyorum. Bush çok kolay bir şekilde seçimleri kazanacak... Yaradan onu destekliyor çünkü o iyi bir Hıristiyan. Yaratan onun dünyanın başına gelmesini istiyor..." şeklinde konuşuyorlardı. Dedikleri de oldu ve ülkede yaşayan yaklaşık 70 milyon Evangelist Bush'a destek verdi, Bush da Beyaz Saray'ın kapılarını fazla zorlanmadan aralamış oldu. Fakat Bush'un başkan seçilmesi onun söylemini değiştirmedi, aksine daha da belirginleştirdi. 11
EYLÜL DÖNÜM NOKTASI OLDU Bush'un Evangelist düşünceyi aslında ne kadar ciddiye aldığı, dünyayı "İyi Kötü" savaşının yaşandığı ve gerçek inananların yaratana kavuşacakları bir yer olarak gördüğü 11 Eylül saldırılarının ardından ortaya çıktı. 11 Eylül'ü takip eden günlerde Bush'un ağzından "şer", "şer güçler" kelimeleri düşmemeye başladı. Savaşı ise "Terörizmle yaptığımız savaşta Tanrı tarafsız değildir" diyerek açıklamıştı. Bush, Evangelist düşünceye göre "Kötü"yü, İyi'yi (Amerika) ve yapılması gerekeni tanımlamış oldu.
El Kaide lideri Usame bin Ladin'i "ölü ya da diri" istediğini söyleyen Bush, bu teröristlere karşı "Haçlı Seferi" başlattığını söyleyerek dini görüşünü de aslında tüm dünyayla paylaşmış oldu. Bush, terörizmin bitmesi, dünyaya barış gelmesi gerektiğini her fırsatta yineledi ve en sonunda da "Şer Üçgeni" ülkeleri arasında gördüğünü söylediği Irak'a savaş başlattı. Bu savaş için destek istediği ülkelerin başında da Avrupa'nın en etkin ülkelerinden Fransa geliyordu. Fransa'yı bu "iyi-kötü" savaşı için yanında isteyen Bush, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a yazdığı mektupla Cumhurbaşkanı'nı tam anlamıyla şoke etmeyi başarmıştı! "Magog ve Gog" kavramlarından yani İyi-Kötü savaşından bahsetmişti. Chirac, bu felsefeyle bir savaş başlatılamayacağını söyleyip Bush'un yanında yer almayacağını kati bir dille ifade etti.
Peki Bush, bir çoğumuzun anlamadığı bir sebepten, anlamadığı bir zamanda niye Irak'a savaş açtı? Bunun sebebi de dini... Başkent Bağdat'a girerek ilahi bir emri yerine getirdiğini düşünen Bush, aslında "vadedilmiş toprakları" ve Ortadoğu barışını korumuş olacağına inanıyordu. Evangelist düşüncede geniş yere sahip olan Tevrat'taki Babil, günümüzün Bağdat'ı, Kaldani diyarı da Irak'ıydı. Bush da dini hikayaleri kendine kaynak alarak, savaşın yerini ve nedeni belirledi. 11 Eylül savaşın başlama sinyaliydi. Duyulan ses uçakların çarpış sesinden çok Armageddon'un atlarının sesiydi.
Bush aslında Evangelist düşünceye sahip olanların dünya sözcülüğünü yaptı. Çünkü onun "kötülüğe karşı, "Mutlak Adalet Operasyonu"nu başlatmasından önce Evangelist internet siteleri zaten halkı kutsal yerlere gidip savaşmaya çağırıyordu. Pentagon'un ve Evangelistler'in en önemli isimleri, yaptıkları konuşmalarda neredeyse aynı şeyleri söylüyor, "Amerika'nın dünyayı kurtarabilmesi için Amerika'yı kurtarmamız lazım. Saddam ve Bin Ladin'i İsa adına savaşarak yeneceğiz. Yaradan'ı okullardan atarak, kürtajın önünü açarak dünyanın sonunu getirdik. Şimdi bu sonda Yaradan'a kavuşmak için savaşmak gerek"... Bush da kendinden isteneni yaptı ve "kötülüğün ordusuna" savaş açtı. Bağdat'a giden Amerikan askerlerine de Tanrı'nın onların yanında olduğu söylendi ve hepsine İnciller dağıtıldı.
BİR TEK ONLAR ANLIYOR Olay aslında sadece Bağdat-Babil bağlantısıyla da sınırlı değildi. Kutsal mekanların kurtarılması gerekiyordu. Ayrıca dünyanın bir gün tamamen Evangelist olması için Müslüman topraklarına da girilmesi şarttı. Ve bütün Museviler'in İsrail'e dönüp, Evangelist olup yeni bir dönemi başlatması da gerekiyordu. Yani Irak Savaşı aslında hiç de görüldüğü gibi değil, ardında birçok dini etken olan bir savaştı. Ve olup bitenleri sadece Evangelistler anlıyordu. Evangelistler Amerika'yı tamamen ele geçirdikten sonra asıl hedefe yani dünyayı evangelistleştirmeye yönelmişti. Bu da onların inanışına göre durdurulamaz bir dönemdi. Bu dönem tamamlanacak, bu uğurda ölünerek de İsa'nın yanına yükselinecekti.
İdil Demirel
|
|
|
|
|
|
|
|
|