Kars'a Kar gerçekten yağdı
Orhan Pamuk'un son romanı ile adeta yeni keşfedilen Kars'ta, vitrinlerdeki iki şey göze çarpıyor:
"Er ve erbaşlara serbesttir" yazısı ile "Kar"ın afişleriYılın 108 günü karların altına gömülen, sıcaklığın 181 gün boyunca sıfırın altında geçtiği koca bir kenti Orhan Pamuk'un son romanı "Kar"la hatırladık. Burası gerçekten de herkesin unuttuğu bir kent miydi yazarın dediği gibi?
Refik Durbaş'ı bile "Yanlışlıkla Berlin'e gelmiş olmalıyım" diyecek kadar şaşkınlığa düşüren Kars'ın sokaklarında sıra sıra dizilmiş süpermarketler, esnaf lokantaları, çayhaneler, berber ve mandıralar düşünün. Her birinin vitrininde "Kelle paça bulunur", "Er ve erbaşlara serbesttir" gibi yazılar dikkat çekiyor. Bir de "Orhan Pamuk, Kar" büyük boy ilanı...
YOKSULLUK AÇIKTA
"Kar" romanının çok satması sonrası, gezginlerin de dikkatleri Doğu'nun Paris'i diye adlandırılan bu kent üzerine çevirildi. Aylık Gezi Dergisi de son sayısında Kars'ı kapak yaptı ve Hande Öğüt'ün kalemenden kenti anlattı. Karın hiç durmadan, büyük bir istekle yağdığı kentte bir iki yıkık bina sıyrılıyor beyazlığın arasından. Gerisi bembeyaz ve uçsuz bucaksız ovadan başka bir şey değil. Kars'taki kar kusurları örtüyor, hataları bağışlıyor ve her şeyi anlamlandırıyor. Saf ve güzel bir yanı var. Ama karın örtemediği bir şey var ki o da yoksulluk. Kentlilere sorarsanız, Kars modern ama yoksul. Öyle modern ki, çağdaş yaşamı yakaladığı tasarımıyla da şaşırtıyor. 150 yıldır benzersiz dokusunu, 8 caddeden oluşan ızgara planına dayalı olarak koruyor.
Kar'ın kahramanı Ka'nın dününü ve bugününü irdelediği kent, en son 80'li yıllarda yapılan bir haberle dikkatleri üzerine çekmiş. Orhan Pamuk'un kitabında anlattığı gibi küçük bir ofiste hazırlanan yerel Serhat Kars gazetesinin sürmanşetten attığı başlıkmış, ses getiren: "Kars, 50 milyara satılık". Gazetenin sahibi Fikri Durgun'a sorarsanız, o yıllardan bugüne hiçbir şey değişmemiş, kent hâlâ toparlayamamış kendini. Iğdır ve Ardahan'ın ayrılması, devletin de Kars'a 'analık' gözüyle bakması, bir de Karabağ olayı...
Kentlinin kendince attığı adımlar da yok değil. Kars'ın girişinde bir pano. Üzerinde "Kars ile ABD Albany kardeş kent olacak" yazıyor. Ermenistan'ın Gümrü ve Azerbeycan'ın Gence kentlerinden sonra sıra ona gelmiş.
YALNIZ VE SESSİZ
Çayhanelerde güngörmüş dedelerin anlattığına bakılırsa duvarları ve tavanları yağlıboya tablolarla süslü evlerde semaverler kaynar; peynirle şarap, votka içilirmiş. Sokaklar balalayka sesleri ile çınlarmış, Kars çayında buz pateni müsabakaları, bayramlarda balolar düzenlenirmiş. Aslına bakılırsa yazar Pamuk'un da anlattığı gibi 1917'de, Bolşevik Devrimi sonucu geri çekilen Rus orduları tarafından boşaltılana kadar başka bir ülkenin topraklarıymış. 40-45 yıl boyunca kente yerleşen Ruslar, Süryani, Ermeni, Yezidi ve Almanyalılar'ın da etkisiyle yaşanmış tüm bunlar. Şimdilerde ise minübüslerinde tüplerin yakıldığı bu serhat kentte yalnızlık var...
İçeceklerin en hası çay
Halkın yüzde 70'inin hayvancılıkla geçindiği Kars'ta halk pazarları, çayhaneler, esnaf lokantaları, bonmarşeler, madıralar, aktarlar sıra sıra... Eski şehrin çekirdeğini oluşturan Kaleiçi Mahallesi, bir-iki tarihi eser dışında Kars'ın varoşu sayılabilir.
Çayhanelerde gazoz ya da başka bir içeçeğe rastlamak mümkün değil. Tek içeçek çay. Meşhur kahvaltıları ise özel salonlarda, tereyağı, bal, ekşimsi süt kaymağı, tekerlek kaşar ile mükellef bir ziyafet sunuyor. Kaz eti makbul, ama restoranlarda bulunmuyor.
Kar, burada yarı fiyatına
Kar'ı yazmak için Kars'ı mesken tutan Orhan Pamuk, Karslılar'ın diline düşmüş bir kere. Metin Traş Salonu'ndaki Faruk Bey gibi çoğu ünlü yazardan açıyor sohbeti. Anlattığına göre Pamuk, burdaki bakır pudra ve kolonya kutularını satın almak istemiş. Ama Faruk Bey, satmamış.
Yazarı takdir eden de var, "Bizde türbanlı, çarşaflı ne gezer" deyip serzenişte bulunan da. Belediye de halk kulaktan dolma bilgilerle kalmasın, okusun diye yayınevi ile anlaşıp, 1000 adet "Kar" romanı getirtmiş Kars'a, üstelik yarı fiyata.
|