kapat
06.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Derviş ve ODTÜ'lü öğrenciler

Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ODTÜ'de katıldığı bir sempozyumda bazı öğrencilerin protestosuyla karşılaştığını hepiniz okumuşsunuzdur (Gazeteleri arada sırada okuyanlara sözüm yok zaten..)
Derviş 1973-76 yılları arasında ODTÜ'de öğretim üyeliği de yapmış. Demek ki benim aynı okulda öğrenci olarak bulunduğum sıralarda o öğretmenmiş. Anarşinin had safhada olduğu, öğrencilerin ellerinde kendi hazırladıkları molotof kokteylleriyle gösteriler yaptığı, okulun sık sık siyasi nedenlerle boykot edildiği, derse girmeye kalkan öğrenci ve öğretmenlere boykotçular tarafından baskı uygulandığı dönemler.. ODTÜ'nün içinde silahlı çatışmalar bile olmuştu da yurtta kalan bazı arkadaşlarımı arabamla zor kaçırmıştım. Erdal İnönü'nün de bizzat gösterilere katılarak öğrencileri teşvik ettiği (kibar söyleyelim) de ODTÜ anılarım arasındadır.

Kısacası, sevgili okulum, son sınıfa kadar 5 yıl devam ettiğim sevgili Orta Doğu Teknik Üniversitesi öyle şiddetin falan görülmediği bir okul değildir. Yani Rektör Ural Akbulut "Öğrencimiz tepkisini dile getirir ama şiddet olmaz. Öğrencinin o tarafına çok güveniriz" derken bence fazla iyimser davranıyor olabilir. Bir Bakana "Kürsüyü terkedin..", "Mc Donalds'ı kovduk, seni de kovarız" diyen ve tüm eleştirilerinde saygı sınırını fazlasıyla aşan iki öğrenci (veya başkaları) şiddete de başvurabilirlerdi pekalâ..

Zira bu yapılan sözlü şiddetten başka bir şey değildir. Düşünce ve ifade özgürlüğü de saygısızlık, ölçüsüzlük anlamına gelmez.

Rektör Akbulut "Engellemedi ki çocuklar, sadece kuralı bozdular" demiş. Sayın Rektör unutmamalı ki bu çocuklar artık 20-25 yaş arasındalar. Yani çocuk falan değiller.

Öte yandan bu "koca çocuklar"ın, üstelik ODTÜ gibi Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde "kural bozmaya", bir bakana bu şekilde saygısızlık etmeye ve kötü örnek olmaya da hakları yoktur.

Türkiye'de kurallar işte bu yüzden "bozulmak için" orada duruyorlar.

"En aşırı eleştiri bile hoşgörülmeli", doğru. Ben de her zaman bunu savunurum. Ama en aşırı eleştiride bile bir tutam saygı da bulunmalı.

Bir ODTÜ'lü olarak üzüldüm. Sadece öğrencilerin tutumuna değil, Rektörün sözlerine de.. Öğrencilerinin, Londra'daki konuşmasında Derviş'i sabote edenlerden bir farkı kalıyor mu böyle olunca?

Çin Seddi'nden uzun kuyruk

Cuma günü "Adalet Bakanı'nın zor günleri" başlıklı yazımda Bakan Hikmet Sami Türk ile Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın kadın sivil toplum örgüt temsilcilerine randevu vermediklerini belirtmiştim.

Sayın Özkan hemen ilgilenerek aradı ve aynı gün MGK toplantısı olduğunu, bu nedenle görüşmenin gerçekleşemediğini, kendisinin görüşme talep eden herkese randevu verdiğini belirtti. Büyük ihtimalle önümüzdeki hafta kadın örgütleri Medeni Kanun konusundaki sıkıntıyı Hüsamettin Özkan'la görüşecekler.

Bu arada ben de Sayın Özkan'a MHP'liler dışında bütün milletvekillerinin yeni verilecek bir önergeyi imzalayacaklarını söylediklerini, DSP'nin de büyük ölçüde kendi katkısıyla yapılan bu hukuk hatasını düzeltmesi gerektiğini anlattım. Verdiği cevaba göre, bu hatayı düzeltecek kanun teklifinin yine Adalet Bakanı'nın kendisi tarafından yapılması en uygun çözüm olacak.

Hukukçular, mevcut evliliklerde eşlerin notere giderek bir mal rejimini seçme hakkı için "Çin Seddi'nden uzun kuyruk olur" diyerek alay ediyorlar. Umalım da Adalet Bakanı bu alayları duysun artık!

Artist uzaylı, belediye Türk

Geçen hafta içinde bir akşam Cem Yılmaz'ı izlemeye Beşiktaş Kültür Merkezi'ne gittim. Önce yanlış bir sokağa girdik zannettim, her yer çamur içinde, yolun ortasında vinçler ve ortada apartman derinliğinde dev bir çukur.. Yanlış değilmiş ve o çukur da tam Kültür Merkezi'nin önündeymiş..

Binanın kenarında keçi yolu gibi daracık bir yol bırakmışlar, çukura düşüp ölmemek için duvarlara tutuna tutuna oradan geçerek içeri giriyorsunuz. Çocuğu olanlar ise çığlık çığlığa. Hani güzel ülkemizde her türlü ihmale, çılgınlığa alışığız alışık olmasına da bu kadarı fazla. Tam 25 gündür çukur o vaziyette durmaktaymış. Tebrikleri Beşiktaş Belediyesi mi kabul ediyor acaba, yoksa 'Ana arter' filân hikâyesinden Büyükşehir Belediyesi mi merak ettim. Neyse öğreniriz yakında..

Gelelim 'Muhteşem Yılmaz'ın gösterisine.. Önce şunu hemen söyleyeyim, ben Cem Yılmaz'ı çıktığı günden beri takdir eden sanat (ve yetenek) severlerden biriyim. Onu sinema sanatçısı olarak da, şovmen olarak da ('stand-up'çı demiyorum) takdir ediyorum. Bence bu sanat dallarının her ikisinde de 'iyi' değil, kusursuz. Dört dörtlük bir sanatçı o..

Kendisi gibi iki iyi 'tek kişilik şov' sanatçısı daha var; Yılmaz Erdoğan ve Beyaz'ın da çok yönlü yetenekler olduğuna inanıyorum ama Cem Yılmaz'ı şu son gösterisinde izleyince bir kez daha emin oldum ki güldürüde, özellikle tek kişilik şovda bir deha, bir ustadır. (Tamamen benim görüşüm tabii..)

Tam 2,5 saat, dünyanın en doğal haliyle, hiç zorlanmadan 800 kişiyi aralıksız güldürdü. Beni bir ara koltuğun altından filân topladılar, olmaz böyle şey.

Bu gösterinin özelliği iki perdenin de önce beyazperdede başlaması. Perdede Cem Yılmaz'ın dünyaya görevli gönderilmiş ama böyle şöhrete kavuşunca yapacaklarını unutmuş bir uzaylı olduğunu görüyoruz. Sonra perde kalkıyor ve Cem ortaya çıkıyor: İlk cümle şu; "Dışarıyı gördünüz.. Ne yapacaksınız.. Artist uzaylı ama belediye Türk.." Daha o dakika salon yerlerde. Devam ediyor "Ne aradıklarını biliyorum, kasayı arıyorlar ama, kasada para mara yok, herkes kredi kartıyla ödüyor." Kahkahalar da devam.. "Babam bize hep 'ne yaparsanız yapın, insanları kendinize güldürmeyin' der dururdu, şu hale bakın.." Böylece sürüp gidiyor. Saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Bazı bölümlerde, örneğin Sivaslı erleri ve 'Business Class'ı anlatırken aynı anda birkaç karakteri birden oynaması, mimik ve jestlerle olmayan bir perdenin varlığını hissettirmesi müthiş.. Kendisi "Gösteri bittikten sonra hiçbir şey hatırlamayacaksınız. İşin güzelliği orada" diyor ama birçok şeyi hatırlıyorsunuz.

Cem Yılmaz'ın şovu muhteşem. İmkânınız varsa görün diyeceğim ama duyduğuma göre birkaç aylık biletler bitmiş durumda..

Yine de deneyin. Belli olmaz!

"Sigara içilmez"!

Kısa süre önce Samson ve Dalila operasını ikinci kez görmek üzere AKM'deydim. Devlet Sanatçısı Yekta Kara'nın sahneye koyduğu ve sesiyle, oyun gücüne hayran olduğum bir başka Devlet Sanatçısının, Mete Uğur'un "Dagon Başrahibi"ni oynadığı oyunu aynı heyecan ve zevkle izledim. Sadece onlara değil Samson rolünde Efe Kışlalı'ya, Dalila'da Aylin Ateş'e, 'Yaşlı Yahudi'de Necat Pınaroğlu'na da hayran kaldım.

Dünya çapında takdire lâyık harika bir eser çıkarmışlar ortaya. Gurur duyulacak bir başarı..

Bu arada, o akşam AKM'nin duvarında gördüğüm bir tabela beni çok güldürdü.

"Burada sigara içilmez. Cezası 189 milyon" yazıyor. Esaslı bir para cezası koymuşlar, ayrıca bir de bozuk para arama cezası veriyorlar.

180 değil..

190 değil.. 189 milyon. Ara da bul, bulabilirsen. Sigarayı bıraktırmak için yeterli ceza doğrusu. Kim bulduysa bravo!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır