|
|
Kutsal aile ittifakı
Geçen haftaki metreslik mevzuu küçük çaplı bir infiale yol açtı.
Bir takım okurlar arkadaşlarımla tanışmak isterlerken, (Ne kadar ayıp... Ben size yol yordam gösteriyorum, siz beni ne yerine koyuyorsunuz...) bir takım bekar okurlar, "Önce biz bulalım, sonra fazladan kalanlar metres olsun" şeklinde itirazlarını yükselttiler. Fakat tabii en yoğun gelen tepki "kutsal aile ittifakı"ndan geldi. Kutsal aile kurumuna karşı takındığım bu pervasız tavrımla acaba maksadımı aşmış olmuyor muymuşum... Olabilir... Tabii. Pardon neydi? Neyi aşmışım? Maksat... Ha evet. Valla şimdi şöyle... Maksat... Evet maksat tabii. Buna ne cevap vereceğimi bilemiyorum... Okurlarım üzerinde hazır "maksadı var bunun" intibaını yanlışlıkla uyandırmışken... Şimdi imajı da bozmadan... Neyse...
Şener Hanım! İltifatınız için çok teşekkür ediyorum, ancak sizi hayal kırıklığına uğratmak durumundayım. Ben maalesef maksatsız bir insanım. Bu güne kadar çok uğraştım, bir maksadım olsun istedim, ama olmadı. Kısmet değilmiş. Pazar günleri sizleri bir parçacık eğlendirmek eğer maksattan sayılırsa, eh işte o kadar var. Bundan dolayı aştığım herhangi bir şeyim de olamıyor haliyle. Ama isterseniz kutsal aile olayına girebiliriz.
Siz beni yanlış anlamışsınız. Daha doğrusu metres olmak isteyen arkadaşlarımı. Bu kızcağızların "yuva yıkmak" gibi bir maksatları yok. İnsanların kutsal yuvalarında inanın hiç gözleri yok. Siz kutsal yuvanızda istediğiniz kutsallığı yapmaya devam edebilirsiniz. Kutsal kutsal sevişin, kutsal kutsal çocuk yapın, kutsal kutsal kafa koparın, kutsal kutsal kavga edin... Hiçbir itirazımız yok. Bizim kızların savundukları metreslik müessesesinin serbest piyasa kurallarıyla ilgisi yok. Yani iyi olan kazansın, erkek kimi seviyorsa ona gitsin demek yok. Metres metresliğini bilecek, öyle olur olmaz saatlerde aramayacak, benim ol diye manasız bir talebi olmayacak. Hatta adamın evdeki sorunları çözmesi için yardımcı bile olacak. Adam metresin evine yerleşmek isterse eğer, şiddetle karşı çıkılacak.
Para pul işlerine itiraz etmişsiniz, "evdeki çocuğun rızkını elalemin kadınlarına mı yedirsin" demişsiniz ve tabii çok ayıp etmişsiniz. O elalem dedikleriniz benim arkadaşlarım. Ayrıca burada bir "artizan"lıktan söz ediyoruz. Sanat ve edebiyat desteğinden... Bir çeşit sponsorluk. Tarihte yok mu? Var. Bir sürü sanatçı böyle doğmuş. Zaten istenen de çok fazla bir şey değil ki. İşte bir tuval, iki fırça, bir-iki tüp boya, durumu iyiyse elden düşme bir laptop... Adamın durumu iyi değilse zaten kimsenin gözü olmaz ki onda. Parası fazla gelenler sözünü ettiğimiz. Ne kadar da malgözsünüz yani Şener Hanım... Bırakın zenginliği paylaşalım. Memleket de kazanır.
Göz üstüne kaş yorumu...
BBG'nin yaş ortalaması yükselse ne kadar iyi olurdu, katılımcılar Murat Belge, Mete Tunçay falan olsa ne biçim izlerdik diyorduk ki Coşkun Bey çıktı karşımıza. İlk defa birini seviyoruz karı koca. Murat, sistemi çözebilse oy bile verecek. Öyle her sabah jimnastik yapmalar, şarkı söyleye söyleye temizlik yapmalar. Gerçi her geçen gün morali bozuluyor sanki. Fakat yine de iyi gidiyor. Ne ezdiriyor, ne eziyor. Ancak geçen gün bir yorum yaptı, yerlere yuvarlanıyordum. Diyor ki bir bezelye beyinli kıza "Öyle her şeye itiraz edilmez ki. Her şeye tepki verilmez ki.. Bırakın zamana. Sabredin... Her şey yerleşir. Gözünün üstünde kaşın var diye kavga çıkartılır mı? Birden bire yok edemezsin. Ne yapacaksın peki? Tek tek kopararak, kıl kıl yok edeceksin o kaşı!!!!"
Vay be... Sakin makin.. Meğer içinde ne volkanlar varmış.
İsviçre'de gibi hissetmek
Bizim evin altındaki pavyon yine bangırdatmaya başladı. Beyoğlu Emniyet Amirliği'ne telefon edip şikayet ettim. Memur Ahmet Bey sağolsun 'İlgileneceğim' dedi ve telefonu kapadı. On dakika sonra ekip arabası geldi. Uzun uzun işlemler yaptılar. Pavyon sahibi geldi uzun uzun bağlama çekti, ben değil çocuklar çok açmış sesini şeklindeki en bayat yalanını sundu, polisler 'Bir daha olmasın' dedi ve gürültü kesildi. 'Allahım, yoksa İsviçre'de miyim' dedim. 'Yoksa bu ihbarlar artık işe yarayacak mı' dedim. Bir Alman gururu taşıdım ve o şevkle tekrar Beyoğlu Emniyeti'ni aradım. Ve neredeyse gözüm yaşlı teşekkür ettim. Memur bey, "İyi akşamlar" dedi sadece.
Yarım saat sonra, saat 01.30 dolaylarında pavyon yine böğürmeye başladı.
Kendimi günün salağı ilan ettim.
Bari teşekkür etme. Dur iki dakika bekle...
Allahım karakolda kim bilir nasıl dalga geçmişlerdir benimle...
|
|
|
|