kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Şubat 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Ebru Çeliktuğ: Acı hatıralar denizi

Sinema dergisi
Giriş Saati : 06.02.2009 09:22
Güncelleme : 06.02.2009 22:49
Yeni Haber
Katıldığı festivallerde büyük beğeni toplayan İsrailli yönetmen Ari Folman’ın belgesel-animasyonu "BEŞİR'LE VALS" (Vals Im Bashir) nihayet gösterimde. 1982’de henüz 20 yaşında bir askerken, Lübnan İç Savaşı sırasında tarihin en kanlı katliamlarından birine tanık olan ancak hiçbir şey hatırlamayan Ari Folman, hafızasını toplamaya çalışırken çıktığı zihinsel yolculuğu anlatıyor filminde..
Büyüklerimiz boşuna, "Hafızayı beşer nisyan ile maluldur" dememişler; yani hafızanın unutmak gibi bir sakatlığı, zayıflığı var. Aslında bazen faydalı bir zayıflık bu, adeta ruhumuzun savunma mekanizmalarından biri. Pek çok üzücü travmayı "unutarak" alt edip hayatlarımıza devam ediyoruz. "Beşir'le Vals", işte bu dertle uğraşan, unuttuklarını hatırlamaya çalışan Ari Folman'ın belleğinin derinliklerine yaptığı yolculuğu anlatıyor. İsrailli senarist ve yönetmen Folman, 1962 yılında Hayfa'da doğmuş. 20 yaşında İsrail ordusunda piyade birliğinde görev yaparken kendisini Lübnan Savaşı'nın içinde bulmuş. Askerliğini bitirdikten sonra da, o dönem ülkesindeki pek çok gencin neredeyse artık klişeleşmiş hayalini yaşamak üzere, sırt çantasını alıp dünya turuna çıkmış. Ama iki hafta geçtikten ve ikinci ülkeye adım attıktan sonra seyahatin kendisine göre olmadığının farkına varıp, Güneydoğu Asya'da yerleştiği bir yerden arkadaşlarına hiç gitmediği yerler hakkında hayali mektuplar atmış ve dünyayı gezmiş kadar olmuş! Kendi hayalgücü karşısında o kadar şaşırmış ki, döndüğünde, hayatta ne yapması gerektiğinin artık farkındaymış ve sinema okumaya karar vermiş. Bundan beş yıl önce, 40 yaşına bastığında, her yıl belli tarihlerde katıldığı İsrail yedek ordusundaki pozisyonundan ayrılmak istemiş. Yaklaşık 20 yıldır orduda kısa filmler ve reklamlar yazıp yöneterek geçirdiği bu süreci sona erdirmek isteyen Folman'a, ordunun terapistine gözükme ve yaşadıklarını anlatma şartı ile izin verilmiş. İşte bu terapi sürecinde, şaşırtıcı bir şey olmuş: Folman yıllardır kendisinden bile sakladığı, kimselere anlatmadığı anılarıyla karşı karşıya kalmış. Hiç konuşmadığı, anlatmadığı, yıllardır bilinçaltına bastırdığı hatıralarının peşine düşmeye, bunları yazmaya ve hatta filme çekmeye karar vermiş. Beş yıla yayılan bir çalışmanın ardından da ortaya çarpıcı renkleri, görüntüleri ve anlatımıyla "Beşir'le Vals" çıkmış.

(...)

Korkunç gerçeğin peşinde

Film, tıpkı Folman gibi 1982'de Lübnan İç Savaşı'nda görev almış olan arkadaşı Boaz'ın anlattığı rüya sekansıyla başlıyor: 26 tane azgın köpeğin sokakları çılgınca koşarak evinin önüne geldiğini gören Boaz'ın bu kabusu, İç Savaş'ta yaşadığı bir travmaya dayanıyor. Kendisi de aynı zamanlarda, aynı savaşta piyade birliğinde asker olan Folman'ın, nasıl olup da hiçbir şey hatırlamadığını kendine sormasıyla macera başlıyor. Belleğinden kopup gelen görüntüler Folman'ın, aynı dönem askerlik yaptığı arkadaşlarının ve en yakın dostlarının anılarına yönelmesine yol açıyor. Geçmişin bu karanlık döneminden gelen görüntülerin en güçlüsü, bir gece, Beyrut sahilinde, şehri aydınlatan fişeklerin ışığında arkadaşlarıyla denizde yüzmeleri ve çıkıp giyinmeleri. O gece o sahilde denize girdiği arkadaşlarıyla yaptığı röportajlar, yavaş yavaş Folman'ın bilinçaltına itip baskıladığı anılarını tazelemeye başlıyor. O tarihte, Sabra ve Şatila kamplarında bulunan Filistinliler'e karşı, en büyük insanlık suçlarından biri işleniyor aslında. Bugün hala tam sayı bilinmese de 3000 civarında Filistinli, Hıristiyan Falanjistler tarafından vahşice öldürülüyor. Bu noktada biraz tarih bilgisine ihtiyaç duyuyoruz. Sonuçta "Beşir'le Vals", Ari Folman'ın kişisel anılarından yola çıkan (daha doğrusu anılarına yol alan) bir film ve çok net bir politik gerçeklik sunmayı amaçlamıyor. Lübnan'da on yıllardır süren politik karışıklığı ve iç savaşı, oradaki tüm fraksiyonları, bugün bile hala belirsizlik taşıyan olayları anlatma konusunda ortalama bir film süresi de yeterli olmayacaktır muhtemelen ve Folman'ın niyeti de bu değil. Filmin ismindeki Beşir, yani Beşir Cemayel, Lübnan'da Hıristiyan kesim tarafından seçimle başa gelen, ABD ve İsrail destekli, milliyetçi bir politikacı. Onun şaibeli bir suikaste kurban gitmesinin ardından (CIA'nin parmağı olduğu da söyleniyor, Müslüman kesimlerin de) misilleme olarak, Ürdün'den Kral Hüseyin tarafından Lübnan'a sürülen Filistinliler'in yaşadığı Sabra ve Şatila kampları Hıristiyan Falanjistler tarafından ablukaya alınıyor. İsrail Ordusu da kentin dışında, en dış halkada varlığını gösteriyor ve aslında katliam başladığında, her şeyin farkında olduğu halde müdahalede bulunmuyor. İşte Ari Folman, o günleri hafızasının en derin yerlerine gömmüş, Boaz'ın kabuslarının kendisinde açtığı yoldan bu anıları geri getirmeye uğraşıyor. "Ne yazık ki filmlerin dünyayı değiştireceğine inanmıyorum" diyor yönetmen. "Ancak, diyelim ki bir film seyrettiniz ve eve döndüğünüzde hayatla ilgili yeni bir şey öğrendiğinizi düşünüyorsunuz. Eğer buna bir katkım olursa işimi yapmışım demektir. Şimdiye kadar neyi bilip bilmediğinizin önemi yok. Önemli olan "şimdi" ne bildiğiniz. Öğrendiğiniz şey artık ortak hafızanızda yer alıyor ve bundan sonra duyacağınız katliamlara gerçekleşen ya da önlenen- referans olacak. Sonuçta bunlardan artık haberiniz var!"