kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Kasım 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Kimse gitmesin birlikte yaşayalım

Başbakan Erdoğan'ın Hakkâri ve Van ziyaretlerinde kendisine gösterilen tepki ölçüsüz ve anlamsızdı.
Yüzü gözü kapalı militanların kentin bir bölümünde terör havası estirmesi kabul edilebilir bir şey değildir.
Erdoğan'ın bu kentlerde yaptığı mitinglerde binlerce kişiye hitap ediyor olabilmesi de "bir arada yaşama" iradesinin açığa vurulması açısından umut verici ve anlamlıydı.
Halk, kentine gelmiş olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na hoş geldin demekten memnundu.
Üstelik onca baskı ve tehdide rağmen.
Bugün bölgede bir gerginlik söz konusu.
Bu gerginliğin kimi büyük kentlere sıçradığına da tanıklık ediyoruz.
Bu noktada herkesin üslubuna çok dikkat etmesi gerekir.
Bu topraklarda yaşayan insanların ağırlıklı bir bölümü tek bayrak ve tek millet ilkesine inanıyor.
Ama buna inanmayan insanların da bu topraklarda yaşama hakkı var.

Bundan farklı düşünen insanlara "git" dersek, sonunda ülkede bir arada yaşama olanağını kaybetmiş oluruz.
Demokrasinin en başarılı rejim olmasının ardında yatan en büyük neden, "tek bayrak ve tek millete" inananlar kadar, buna karşı çıkanları da koruyup kollamasıdır.
Aynı şekilde sokak olaylarında halkın kendi başına hukuk uygulamaya kalkmasına da hiçbir şekilde hoşgörüyle bakılmamalıdır.
Türkiye son dönemde, devlet organlarının ister Kürt, ister Güneydoğu meselesine aynı açıdan bakamaması sonucu çok zaman yitirdi. Atılması gereken adımlar atılamadı.
Bölgeye yol, okul, hastane yapılması elbette çok önemlidir.
Cumhuriyet tarihi boyunca gördüğü hizmetin fazlasını bölge bu dönemde almaktadır.
Bunların hepsi inkâr edilemeyecek bir gerçektir, yolu Güneydoğu'ya düşen herkes bu gerçeği çıplak gözle görebilir.
Ancak bölgenin tek sorunu yol, okul, hastaneden ibaret değildir.
Bölgenin demokratik hak ve kimlik sorunu da vardır.
Bu konuda ipe sürekli un serilmesi, bölgede umutsuzluğu artırıcı bir etki yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir.
Avrupa Birliği sürecindeki yavaşlama da bölge halkının daha demokratik bir Türkiye beklentisinde umutsuzluğa yol açmış olabilir. Bölgenin sorunu sadece ekonomiyle çözülmekten uzaktır.
Öyle olsa bugün Belçika'dan Kanada'ya kadar dünyanın en gelişmiş ülkelerinde şiddet öğesi hariç benzer sıkıntılar yaşanmazdı.
İnsanların ana dilleri önemlidir, kendi dillerinde televizyon izleyebilmeleri önemlidir.
Siz hem demokratik açılımları ağırdan alır, hem de belirli bir etnik gruba yapılan hakaretleri adalet sisteminde hoş görürseniz, bölgeye yaptığınız önemli yatırımların çok anlamı kalmayabilir.
Evet, etnik kökenimiz, inançlarımız, zevklerimiz, giyimimiz kuşamımız, yediğimiz içtiğimiz farklı olabilir. Ama biz bu topraklarda bir arada yaşaya gelmişiz.
Bundan sonra da böyle gitmemesi için bir neden yok.
Yapacağımız şey, herkesi anayasal yurttaşlık kavramında kucaklamak, kimseyi inancı veya etnik kökeni nedeniyle aşağılamamak, düşüncesinden dolayı kızdığımız insanlara "git" dememek.
Birlikte güçlü ve etkiliyiz.
Bu birlikteliğe güç verecek bir üslupta buluşmamız şart.