kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
4 Eylül 2008, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Merkez Bankası'ndan faiz indirim sinyali

Giriş Saati : 04.09.2008 19:07
Yeni Haber
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Para Politikası Kurulu'nun verilere duyarlılığın bir yansıması olarak eylül ayından itibaren ölçülü bir faiz indirimi de dahil olmak üzere bütün politika seçeneklerini dikkate alacağını bildirdi.

Yılmaz, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nda düzenlenen ''Para Politikaları'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, mayıs ayından itibaren gerçekleştirilen parasal sıkılaştırma sonrasında kısa vadeli faizlerin mevcut seviyesinin enflasyondaki düşüşü desteklediğini belirterek, ''Son dönemde beklentilerde ortaya çıkan kötüleşmenin, parasal sıkılaştırmanın etkisiyle durduğu gözlenmektedir'' dedi.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz şöyle konuştu:

"Fiyatlama davranışlarına ilişkin risklerin ve küresel belirsizliklerin devam etmesi, para politikasının temkimli olmasını gerektirmekte ve verilere duyarlılığını artırmaktadır. Merkez Bankası'nın bundan sonraki dönemde alacağı faiz kararları, küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olacaktır.

Bir önceki toplantısında parasal sıkılaştırma eğilimine son veren para politikası kurulu verilere duyarlılığın bir yansıması olarak, eylül ayından itibaren ölçülü bir faiz indirimi de dahil olmak üzere bütün politika seçeneklerini dikkate alacaktır.
İçinde bulunduğumuz yüksek küresel belirsizlik ortamında para politikasında temkinlilik, faiz kararlarının ölçülü olmasını ve artırım veya indirim seviyelerinden ziyade, her toplantıda ortaya çıkan yeni duruma göre şekillendirilmesini gerektirmektedir. Para politikasında veri bağımlılığı enflasyon hedeflemesi rejiminin doğal bir sonucudur. Enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin merkez bankasının geleceğe yönelik duruşunu gözden geçirmesine neden olacağı önemle vurgulanmalıdır.''

"ENFLASYONU KURAKLIK VE ENERJİ FİYATLARI TETİKLEDİ"

2007 yılının ilk üç çeyreğinde enflasyonun ön görüldüğü şekilde kademeli olarak gerilediğini kaydeden Yılmaz, 2007 yılının son çeyreğinde ise kuraklık ve enerji fiyatlarındaki artışlar, arz yönlü şoklar ile yönetilen, yönlendirilen fiyatlarda gerçekleşen ayarlamaların, enflasyondaki düşüş eğiliminin duraklamasına neden olduğunu söyledi.

Hizmetler grubu enflasyonunun, 2008 yılı içerisinde mal grubu enflasyonunun altında seyretmesinin, bu grupta uzun yıllar boyunca gözlenen enflasyon katılığının kırılmaya başladığını göstermesi açısından umut verici olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Ancak arz şoklarının gecikmeli etkileri hizmet fiyatlarını da olumsuz etkilemektedir. Mal grubu enflasyonu ise dışsal ve arz yönlü etkilerle daha dalgalı bir gelişme göstermektedir. Gıda, enerji ve yönetilen, yönlendirilen fiyatlar gibi para politikası etkisi alanı dışında kalan kalemlerin yıllık enflasyona katkısı, 2004-2006 arası dönemde yüzde 51 iken, 2008 yılı ağustos ayında yüzde 69'a yükselmiştir'' diye konuştu.

Yılmaz, uzun bir süredir devam eden arz yönlü şokların enflasyondaki düşüşü geciktirdiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Bununla birlikte petrol fiyatlarının temmuz enflasyon raporundaki varsayımların belirgin olarak altında seyretmesi ve diğer emtia fiyatlarının da düşüş eğiliminde olması, yakın dönemde enflasyonu olumlu etkileyecektir. Bu çerçevede enflasyonun kademeli bir düşüş eğilimine gireceği öngürülmektedir. Mayıs ayından itibaren gerçekleştirilen parasal sıkılaştırma sonrasında kısa vadeli faizlerin mevcut seviyesi enflasyondaki düşüşü desteklemektedir.
Enflasyon beklentileri incelendiğinde, son dönemde gözlenen bozulma eğilimi, fiyatlama davranışlarına ilişkin riskleri artırmıştır. Yıl sonu beklentileri yüzde 11,04, 12 aylık beklentiler yüzde 8,72, 24 aylık beklentiler yüzde 7,36. Gıda ve enerji fiyatlarındaki birikimli artışlar, bir yandan enflasyondaki düşüşü geciktirirken, diğer yandan beklentilerdeki iyileştirmeyi engellemiştir. Ayrıca özellik yılın ikinci çeyreğinde döviz kuru hareketleri ve risk algılamasındaki bozulma da, enflasyon beklentilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Son dönemde beklentilerde ortaya çıkan kötüleşmenin parasal sıkılaştırmanın etkisiyle durduğu gözlenmektedir.''

ENFLASYON HEDEFLERİ

2009-2010 ve 2011 enflasyon hedeflerinin sırasıyla yüzde 7,5, yüzde 6,5 ve yüzde 5,5 olarak belirlendiğini bildiren Yılmaz, temmuz ayının sonunda yayımlanan enflasyon raporunda yenilenen bu hedeflerin ulaşılabilir olduğunun tespitinin yapıldığını söyledi.

Yılmaz, emtia fiyatlarındaki gelişmeler ve enflasyonun mevcut görünümünün, önümüzdeki dönemde enflasyonun Temmuz 2008 tarihli enflasyon raporunda belirtilen iyimser senaryoya yakın bir gelişme gösterebileceğine işaret ettiğini ifade ederek, şunları söyledi:

''Söz konusu senaryoya göre kısa vadeli faizlerin bir müddet sabit tutulduktan sonra kademeleri olarak düşürüldüğü varsayımı altında enflasyonun bu yılın sonundaki tek haneli seviyelerde, 2009 yılı sonunda yüzde 6,1 civarında, 2010 yılının sonunda ise yüzde 4,9 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir."

"TÜRK PARASININ DEĞERLENMESİ AMAÇ DEĞİL SONUÇTUR"

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türk parasının değerinin amaç değil, sonuç olduğunu, uygulanan politikanın düşük enflasyon için gereken faiz politikası olduğunu da söyledi.
Para politikası duruşunun sıkılaşması, enflasyon görünümünün iyileşme göstermesi ve risk priminin azalması ile birlikte temmuz ayından itibaren piyasa faizlerinin tekrar düşüş eğilimine girdiğine dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:

''2002 yılından bu yana istikrarda alınan mesafeye bağlı olarak nominal ve reel faizlerin önemli ölçüde düştüğü görülmektedir. Politika faizleri ile piyasada oluşan faizlerin temel belirleyicileri farklı olduğundan, anılan iki faiz düzeyinin her zaman birlikte hareket etmesi beklenemez. Örneğin Amerikan Merkez Bankası'nın eylül 2007'den bu yana uyguladığı parasal gevşemeye rağmen özellikle risk algılamalarındaki bozulmanın etkisiyle konut ve ticari kredilere uygulanan faiz oranları, yüksek seviyesini korumuştur. 2004-2006 yılları arasındaki dönemde ise Amerikan Merkez Bankası'nın politika faizlerini artırması, piyasa faizlerini etkilememiştir.''

Yılmaz, kurun değerinin, piyasa koşulları altında belirlendiğini, ekonomik ve siyasi tüm politika uygulamalarının sonuçları ve beklentilerini yansıtmakta olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Faiz oranları, döviz kurlarının tek belirleyicisi değildir. 2001 yılı sonrası dönem incelendiğinde reel faizlerin ve Türk parasının değerinin ters yönde hareket ettiği görülmektedir. Bu harekette temel belirleyici Türkiye ekonomisine yönelik risk priminin izlediği seyir olmuştur. 2002 yılı sonrası dönemde risk priminin düşmesi ile birlikte bir taraftan reel faizler gerilerken, diğer taraftan Türk parası değerlenme sürecine girmiştir. Yüksek faiz, düşük kur şeklinde bir politika uygulaması yoktur. Türk parasının değeri amaç değil, sonuçtur. Uygulanan politika düşük enflasyon için gereken faiz politikasıdır.''

EKONOMİK GÖRÜNÜM

Durmuş Yılmaz, GSYH'nın 2008 yılının ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,6 oranında artış gösterdiğini hatırlattı.
Üretim yönünden incelendiğinde, büyümeye en yüksek katkıyı hizmet ve sanayi sektörlerinin yaptığının görüldüğünü, tarım ve inşaat sektörlerinin katkısının sınırlı kaldığını belirten Yılmaz, ''Harcama yönünden ise büyümenin özel kesim talebinden kaynaklandığı görülmektedir. Buna karşılık, ihracattaki hızlanmayla birlikte net dış talebin büyümeye yaptığı negatif katkı önceki iki çeyreğe kıyasla daha sınırlı olmuştur'' dedi.

Yılmaz, son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetlerdeki yavaşlamanın sürdüğüne işaret ettiğini ifade ederek, ''Uluslararası kredi koşullarındaki ve küresel ekonomideki sorunların toplam talebi sınırlamaya devam edeceği, buna karşılık yurt içi belirsizliklerin azalmasının iç talebi destekleyeceği tahmin edilmektedir. Mevsimsellikten arındırılmış veriler sanayi üretiminin yılın ilk yarısında yatay bir seyir izlediğine işaret etmektedir. Kapasite kullanım oranı son dönemde bir miktar gerilemiştir'' diye konuştu.

Tüketim talebine ilişkin göstergelerin yılın ikinci çeyreğinde yurt içi talebin ilk çeyreğe kıyasla daha zayıf seyrettiği yönünde işaret vermekte olduğunu anlatan Yılmaz, tüketici güven endekslerinin ikinci çeyrekte yılın ilk çeyreğine kıyasla daha düşük düzeyde gerçekleşirken, reel tüketici kredisi kullanımındaki yavaşlamanın sürdüğünü söyledi.

Yılmaz, mevsimsellikten arındırılmış verilerle tüketim endekslerinin, yurt içi otomobil satışları ve tüketim malları ithalatında yılın ilk yarısında düşüş eğilimi gözlendiğini, buna karşılık yurt içine yapılan beyaz eşya satışlarında yılın ilk çeyreğinde toparlanma görülürken, sektörün üretiminde önemli bir değişim gözlenmemekte olduğunu vurguladı.

''YENİ PARALAR BASILIYOR''

Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin bir para reformuna girdiğini, bunun ilk aşamasını 2005 yılında gerçekleştirildiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Bu 2 aşamalı bir gelişmeydi. İlk aşamada paramızdan sıfırları attık. Çünkü sıfırları atabilmek, istikrarı göreceli olarak öteki yıllara göre sağlamıştır. Yine bu programın ikinci aşaması olarak sıfırları attıktan sonra YTL olarak adlandırmıştık. Şimdi asıl adına TL ile dönüyoruz. Bu çerçevede bir tanıtım kampanyası başlattık. Şu anda yeni paralarımızın ebatları, dizaynları yapıldı. Belli miktarda kupürler basıldı. Diğer kupürler basılmaya devam ediyor ve şubelerimize de dağıtmaya başladık. Paralarımızın ebatları, üzerindeki güvenlik özellikleri ve üzerinde nelerin olacağı, nelerin kamuoyuyla paylaşılacağını 3 Ekimde Sayın Başbakanımız ile yapacağımız basın toplantısında sizlerle paylaşacağız. Bu konuda herkesin bu kampanyaya destek vermesini talep ediyorum.''