kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Haziran 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Millet adalet istiyor demokrasi istiyor

Yeni Haber
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İstiklalimizin sembolü olan bu Meclis bugüne kadar hiçbir vesayeti, hiçbir gölgeyi kabul etmedi, bundan böyle de kabul etmeyecektir'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısına, ''Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türk milletinin, 70 milyon vatandaşımın iradesinin tecelli ettiği kutlu çatı. 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' ilkesi 23 Nisan 1920'de burada hayat buldu'' sözleriyle başladı.Kurtuluş Savaşını yöneten, Cumhuriyeti kuran iradenin burada şekillendiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

''İstiklalimizin sembolü olan bu Meclis bugüne kadar hiçbir vesayeti, hiçbir gölgeyi kabul etmedi, bundan böyle de kabul etmeyecektir. Zira bu Meclis, hür iradesiyle bu aziz milletin kurtuluş destanını yazdı. Evet, burası milletimizin evidir, harim-i ismetidir (kutsal ocağıdır). Bu evin 70 milyon sahibi vardır.

Bu çatının altında bu ülkenin hiçbir vatandaşı unutulmaksızın, ihmal edilmeksizin, hiç bir ayrıma tabi tutulmaksızın herkesin hukuku savunulur, korunur; herkesin iradesi burada temsil edilir. Bu ülkenin izzeti için, bu milletin şerefi için aklı selimin, sağduyunun yolundan ayrılmadan, metanetle ve vakarla bir ve bütün olarak milletimizin hukukunu ilelebet koruyacağız, milletimizin iradesini hakkıyla temsil edeceğiz, birliğini, beraberliğini savunacağız bu çatının altında.Bunu hep birlikte yapacağız. Kendimizi geri çekmeden, başkalarını da dışlamadan milli irademize, müşterek hukukumuza her birlikte sahip çıkacağız. Milletimizle aynı üslubu kullanacağız, milletimizle aynı vefa ve kader çizgisinde yürüyeceğiz.

Ne milletimizin bir adım ilerisinde olacağız ne milletimizden bir adım geride kalacağız. Hiç şüphesiz, milletimizin istisnasız tamamı adaletten yanadır, hakkaniyetten yanadır.

Siz, saygıdeğer milletvekillerini de bu milletin emanetine sadakatle sahip çıktığınız için yürekten kutluyorum.''

ÜLKE BİRLİĞİ, DEMOKRASİ İÇİN

Başbakan konuşmasının bu bölümünde diğer partilere de seslenerek, şöyle konuştu:

''Yeri gelmişken, burada yalnızca kendi grubumuzu değil, yalnızca AK Parti'ye oy verenleri değil; bu ülke için, bu toplumun düzeni için, bu ülkenin birliği için, demokrasi için, adalet için, refah ve huzur için hakkaniyetten ayrılmayan,daima vicdanının sesine kulak veren diğer parti gruplarını ve kişileri de bu millet kürsüsünden aynı duyguyla anıyorum, aynı samimiyetle selamlıyorum.

Unutmayalım, sorunlarımızın hiçbiri ama hiçbiri çözümsüz değildir. Arızi olaylar, dönemsel sorunlar istikametimizi çeviremez. Zira, biz konjonktüre göre, özellikle esen rüzgarlara göre yönümüzü belirlemiyoruz. Bu istikamet milletindir, sizindir, bu siyaset milletindir, bunu böyle bilin. Rotamızı da milletimiz belirlemiştir.Bizler burada, milletimizin tarihi yürüyüşüne ortaklık ediyor, milletimizle beraber yürüyoruz. Milletimizin umutlarını, rüyalarını, özlemlerini temsil ediyoruz. Milletimiz kendi ülkesinde, kendi bayrağı altında, kendi devletini yönetenlerden adalet istiyor, demokrasi istiyor. Ne bir eksik, ne bir fazla; adalet ve demokrasi...''

MİLLETİN BAŞARISI


Hiçbir zaman bulundukları makam ve mevkileri kendi mülkü zannetmediklerini, zannetmeyeceklerini vurgulayan başbakan Erdoğan, ''3 Kasım seçimini kazandığımız gün de 28 Mart seçimlerini kazandığımız gün de 22 Temmuz seçimlerinin akşamı da biz, kendimiz ilan ettik ve dedik ki: Bu başarı milletimizin başarısıdır. Milletimizin bu başarısı asla başımızı döndürmeyecek'' diye konuştu.

Erdoğan, bugün de aynı şeyleri söylediklerinin ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Diyoruz ki: Bize oy versin-vermesin istisnasız, bütün vatandaşlarımızın hukukunu koruyacağız. Bütün vatandaşlarımızın emanetini, emanetimiz bileceğiz. Bu sözlerimizi siyaseten söylenmiş sözler olarak görenler, hissiyatımızı paylaşmayanlar pekala olabilir, olacaktır.

Çoğulcu demokrasinin gereği de zaten farklılıklarımızın ahenk içinde bir arada olmasıdır. İşte bakın, 6 yıla yakın zamandır iktidarımızın icraatı ortadadır. Hükümetimiz döneminde milletimizin, ülkemizin, devletimizin zarar göreceği yanlış adım atmamaya gayret ettik, aksine Türkiye bir kaostan çıkarılmış, emniyete kavuşmuş, güven ve istikrarı yakalamıştır.Evet, yürüyüşümüz milletimizle birlikte devam ediyor, devam edecek. Dün de sorunlarımız vardı, bugün de sorunlarımız var. Evet ama, şu kısacık hayatımızda bile gölgelerin üstümüze geldiği en sıkışık, en zor zamanlarda güneşin doğuşuna binlerce kez şahit olduk.Ümitlerimizi taze tutmak, heyecanımızı diri tutmak zorundayız. Zor zamanlarda defalarca sınanan bu milletin aklına, vicdanına, sağduyusuna güveniyoruz, güveneceğiz. Bu güven zemininde siyaset yapıyoruz, bu güven esasında milletimizin ufkunu açmaya çalışıyoruz.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ayrıca, kanun koyma yetkisinin sadece ve sadece seçilmiş meclislere ait olduğunu belirterek, ''Anayasa tarafından verilen bu yetkiyi kimse Yüce Meclisimizden alamaz; kendini yasa koyucu yerine koyamaz. Aynı şekilde anayasamıza göre, TBMM de yasama yetkisini devredemez'' dedi. Erdoğan, 'Ben yaptım, oldu' anlayışını demokratik rejimlerin kaldırmayacağını vurgulayarak, bu yaklaşımın ''demokratik hukuk devletlerinin kimyasını bozacağını'' belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Cumhuriyetin nitelikleri arasında ayrım yaparsak, Anayasanın maddelerinden bazılarını gözardı edersek, kurum ve kuralları aynı hassasiyetle koruyamazsak, en büyük kötülüğü ülkemize, milletimize yapmış oluruz. Bu yüzden sorumlu davranmak, sağduyulu olmak, sistemimizi sağlıklı şekilde işletmek durumundayız. Unutmayalım ki yasama da yargı da bu millet için var. Ne yasamanın ne de yargının yıpranmasına, yıpratılmasına razı oluruz. Her ikisini de güçlendirmek hepimizin ortak sorumluluğudur'' dedi.

''HİÇ KİMSENİN TÜRKİYE'NİN KALKINMASINA, BÜYÜMESİNE
KASTETME HAKKI YOKTUR''


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''AK Parti hükümeti olarak sorumlu davranmaya,
sağduyuyla hareket etmeye, yalnızca ve yalnızca milletimizin çıkarlarını
korumaya devam edeceğiz. Demokrasiden, hukuktan, adaletten ayrılmadan millete hizmet yolunda kararlı adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz'' dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, gündemdeki konulara
değindi. Demokrasilerin, açıklık rejimleri olduğunu belirten Erdoğan,
kamusal yetkiyi kullanan her kişi ve kurumun eleştiriye de denetime de
açık olduğunu, açık olmak durumunda olduğunu kaydetti.

Erdoğan, ''Yasama organı, denetime tabidir. Yürütme, denetime tabidir.
Hem milletin denetimine tabidirler, hem de yargısal denetime tabidirler.
Doğrudan milletten aldıkları temsil yetkisiyle görev yapan yasama ve
yürütme organları, kamuoyunda en ağır eleştirilere tabi tutulurken,
yargı organlarının kararlarından dolayı eleştiri dışı tutulması
beklenemez. Bu da Anayasada hükme bağlanmıştır'' diye konuştu.
Her kurumun, karar ve işlemlerinin sonuçlarından mesul olduğunu, bu
sorumluluğu taşımak durumunda olduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunun aksi, ancak kamu yetkisi kullananların layüsel olduğu, başına
buyruk, keyfi davrandığı kapalı dikta rejimlerinde söz konusu olabilir.
Hukuk devletlerinde Anayasa, herkesi bağlar. En evvel de bana göre,
yargı kurumlarını bağlar. Bütün kişi ve kurumlar, hukukun üstünlüğü
ilkesine bağlı olmak durumundadır. Mesele, Anayasa hepimiz için
bağlayıcı mıdır, değil midir meselesidir. Hukukun üstünlüğü ilkesine
bağlı kalmak, bu ilkeler çerçevesinde yaşatmak ve korumak, herkesten
önce yargı mensuplarının görevidir. Hukuk, hepimizin güvencesi olmak
durumundadır. Unutmayalım ki hukuka güveni korumak, hukukun üstünlüğünü korumak demektir. Bunun için herkes, ama öncelikle de yargı organları gereken dikkat ve özeni göstermelidir.''

''HER TÜRLÜ KEYFİLİĞE KAPALI...''

Anayasal düzeni ve kuralları başta siyasi partiler olmak üzere tüm kişi
ve kurumların gözetmesi gereğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Biliyoruz ki hukuk devletinin temeli her türlü keyfiliğe kapalı
olmasıdır. Demokratik hukuk sisteminin işleyişini ciddi şekilde
zedeleyecek olan her türlü girişim, milletimizin yüreğinde telafisi zor
yaralar açacaktır. Milletimizin vicdanında, gönlünde, aklında karşılık
bulmayan her işlem, toplumda tartışmalı bir konu olarak kalacaktır.
Anayasa Mahkemesi gibi önemli bir kurumu yıpratmaktan, tartışmalı hale
getirmekten, imajını zedelemekten özenle sakınmak durumundayız. Bu
konuda özen göstermesi gerekenler sadece bizler değiliz. Her kişi ve
kurum, işlem ve kararlarında Anayasaya sadık kalarak bu özeni
göstermelidir. Kurumları yıpratmamak konusunda da kuralları esnetmemek
konusunda da en yüksek duyarlılığı göstermek zorundayız. Aksi halde
bundan Cumhuriyetimiz zarar görür, demokrasimiz zarar görür ve tüm
Türkiye zarar görür. Milli egemenliği de kuvvetler ayrımını da Anayasaya
ve temel hukuk devleti normlarına uygunluğu da demokrasi ve laikliği de
aynı önemde görerek korumak durumundayız.''

Cumhuriyetin hiçbir niteliğinin, Anayasanın hiçbir maddesinin diğerinden
daha önemsiz olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Eğer
Cumhuriyetimizin nitelikleri arasında ayrım yaparsak, Anayasanın
maddelerinden bazılarını gözardı edersek, kurum ve kuralları aynı
hassasiyetle koruyamazsak, en büyük kötülüğü ülkemize, milletimize
yapmış oluruz. Bu yüzden sorumlu davranmak, sağduyulu olmak, sistemimizi sağlıklı şekilde işletmek durumundayız. Unutmayalım ki yasama da yargı da bu millet için var. Ne yasamanın ne de yargının yıpranmasına,
yıpratılmasına razı oluruz. Her ikisini de güçlendirmek hepimizin ortak
sorumluluğudur'' dedi.

''5.5 YIL ÖNCE NASIL BİR TÜRKİYE...''

Başbakan Erdoğan, her zaman milletin refahını, ülkenin itibarını artırmayı amaçladıklarını belirterek, çalışanların emeklerinin karşılığını alması, esnafın, çiftçinin alın terinin, göz nurunun karşılığını almasını hedeflediklerini söyledi.

Gayelerinin Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstene çıkarmak
için gece gündüz demeden çalışmak olduğunu anlatan Erdoğan, ''Bütün
parametreler açık, net ortada. İşte, 5.5 yıl önce nasıl bir Türkiye, 5.5
yıl sonra nasıl bir Türkiye...Bütün bunlarla birlikte istikrarlı bir
ekonomi, güven ortamında kararlılıkla ilerleyen, büyüyen bir ekonomi
oldu'' diye konuştu.

Mayıs ayında ihracatın, aylık bazda 12,3 milyar dolar olarak
gerçekleştiğine dikkati çeken Erdoğan, bu rakamın, Cumhuriyet tarihi
boyunca bugüne kadar aylık bazda ulaşılan en yüksek rakam olduğunu
söyledi. Başbakan Erdoğan, şu anda geriye dönük 12 aylık ihracatın 120,6 milyar dolar seviyesine yükselmiş durumda olduğunu kaydetti.

''YAPTIKLARIMIZI KABUL EDEMEYENLERE 'BİZ' DİYEMEM Kİ...''

Göreve geldikleri 2002 yılında, Türkiye'nin yıllık toplam ihracatının,
79 yılda 36 milyar dolar seviyesinde bulunduğunu, bugün gelinen noktanın 121 milyar dolar olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bütün bunlar, 79 senede 36 milyar dolar iken, 5 yılda bunun üzerine 85
milyar dolar ilave eden bir iktidar işbaşında. Bu iktidarın bütün bu
gayretine rağmen, bunları hayal bile edemeyenler, lütfen bu gerçeklerle
oturup kalksınlar. Bu seviyeleri ulaşılamaz görenler vardı, bir
zamanlar. 2002 yılında biz 100 milyar dolar ihracat dediğimizde, buna
hayal diyenler oldu. Türkiye bugün, onların hayallerinin bile
ulaşamadığı seviyelere ulaştı. Bu rakamların bazıları için hiçbir anlam
ifade etmediğini biliyoruz. Türkiye 121 milyar dolar ihracat yapmış ya
da hiç yapmamış bunlar umurunda değil. Türkiye, 26. büyük ekonomiyken
17. büyük ekonomi durumuna gelmiş, bunların umurunda değil. Bunların
derdi başka...Şimdi sormaya başladılar; 'Niye Başbakan biz ve onlar
diyor' Ya, tanımlayacağım tabii...Evet, biz bunları bunları yaptık, ama
bizim bu yaptıklarımızı kabul edemeyenlere ben, biz diyemem ki...'Onlar'
diyeceğim tabii. Onlar. Çünkü bu çalışmayı, bu performansı yakalamak,
onların karı olmadı. Onlar bu ülkede iktidar da oldular; tek başına
iktidar da oldular, koalisyon ortakları olarak da oldular. Ama benim
ülkemi nereye getirdikleri, bizim ülkemizi nereye getirdikleri çok açık,
net ortada. Unutmayın o delikli paralara muhtaç olduğumuz zamanları.''

''İSTİKRARA ÇOMAK SOKMANIN PEŞİNDELER''

Erdoğan, Türkiye'nin ihracatı süratle yükselen bir ülke olduğunu
belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü.

''Bunların, bütün gemilerini her hal ve şart altında yürüten tabii ki
tuzu kurular için hiçbir mana taşımadığını da biliriz. Onun için sürekli
engel çıkarmanın gayreti içerisinde olduklarını de biliyoruz. Onun için
sürekli istikrara çomak sokmanın peşinde bunlar. Onun için ülkeyi
karamsarlığa itmenin, moralleri bozmanın çabası içindeler. Onlara
kalırsa Türkiye'nin etrafına duvar örecekler; hammadde girmesin, ürün
çıkmasın, uluslararası yatırımcı gelmesin, bizim girişimcimiz hiçbir
yere gitmesin. Onların mantığı bu...İşte, bizden önceki iktidarı da
gördük. 'Yabancı, yabancı, yabancı' derken, IMF'den borç alanlar
belliydi, dünyanın parasını borçlandılar IMF'ye....IMF'den biz
devraldığımız zaman ne kadar borçla devraldığımız ortada, 23.5 milyar
dolar borçla devraldık. Şimdi son geldiğimiz nokta, 6.9 milyar dolara
kadar düştük. Son yapılan anlaşmayla artık işi bağlıyoruz ve 9 küsur
milyar dolardayız. Buraya kadar iş düştü. Ancak bu rakamlar onlar için
yine anlam taşımıyor. Merkez Bankamız; devraldığımızda 23.5 milyar
dolardı döviz rezervi, şimdi 77 milyar doları aştı. Buraya geldik.
Bunlar durup dururken olmadı ki... Güçlenen bir Türkiye var. Eğer bu
durumumuz olmamış olsaydı dünyadaki bu gelişen krizler unutmayın bizi de ciddi manada vururdu.''

İfade ettiği rakamların birileri için anlam taşımasa da yoksullar,
ülkenin geleceği, genç nesiller, küresel ölçekte güçlü, ağırlığı ve
itibarı olan bir Türkiye için anlam taşıdığını ifade eden Başbakan
Erdoğan, ''Bunu dert edinen bizler için, AK Parti için anlam taşır. Bu
rakamlar istikrar, güven, refah, kalkınma için anlam taşıyor. Hiç
kimsenin, ama hiç kimsenin bu rakamlara, bu sevindirici
göstergelere kastetmeye hakkı olamaz. Hiç kimsenin Türkiye'nin
kalkınmasına, Türkiye'nin büyümesine kastetme hakkı yoktur'' dedi.

''VEBALİNİ KİMSE TAŞIYAMAZ''

Dün petrol fiyatının yeni zirve yaptığını, varilinin yaklaşık 139 dolara
kadar yükseldiğini, kendileri göreve geldiğinde 22 dolar olduğunu
hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bakınız şu rakam, nereden nereye geldi? Yaklaşık bire altı bir katlama
var. İki de bir önümüze çıkıp, 'Cari açık' diyorlar. Gel, sadece şu
petrolün fiyatlarındaki artışı bir masaya yatır. İnsan sahibi olarak bu
hesabı yap. Biz bu ihtiyacımızı petrol kuyularımız var da oradan temin
etmiyoruz ki bunların hepsini biz dışarıdan ithal ediyoruz. Yoksa ithal
etmeyip zatıallerinin Enerji Bakanlığında olduğu gibi bu ülkede petrol
kuyrukları mı yapalım? Yani karanlık bir Türkiye mi ülkede yine tesis
edelim? Bu ülke artık karanlık olmayacak, aydınlık bir Türkiye'yi
kuruyoruz. Şartlarımızı sonuna kadar zorluyoruz. Milletçe bu aradaki
farkı birlikte paylaşıyoruz. 5 yıl elektriğe zam yapmayan bir iktidar,
ama bu kadar artış karşısında elektriğe şu son yılda yaptığımız zamanlar
sebebiyle, -ki bunu artık tamamen otomatiğe bağlıyoruz- Bu otomatikle
dünyada ne kadar etkilenirse o kadar buraya yansıyacak. Bu şekilde bunu
sürdürüyoruz.
Örneğin benzin fiyatlarının hükümetle yakından uzaktan alakası yok, bunu
tamamen kendi borsası belirliyor. Kendi borsası belirlediği halde ne
yazık ki muhalefet burada da dürüst davranmıyor. Çıkıyor, 'Hükümet
benzine zam yaptı' diyor. Bu firmaların sahibi artık Hükümet değil.
Bunlar tamamıyla kendi borsasında fiyatını belirler hala geldi. Devamlı
bunları devlet sübvanse etsin, bu mantıkla yürüdüler. Bu mantıkla bu
ülkede milletimize dünyanın paralarını ödettiler. Şimdi böyle bir
konjonktürde Türkiye'nin önüne yeni sorunlar çıkarmanın vebalini hiç
kimse taşıyamaz. Artan faizlerin hesabını kimse veremez. Artan faiz
yoluyla Türkiye'ye bedel ödetmeye hiç ama hiç kimsenin hakkı olamaz. Bu
bedel çiftçinin, esnafın, çalışanların, işçinin, memurun cebinden
ödeniyor. Milletim bunu görsün, milletim bunu çok iyi değerlendirsin. AK
Parti hükümeti olarak sorumlu davranmaya, sağduyuyla hareket etmeye,
yalnızca ve yalnızca milletimizin çıkarlarını korumaya devam edeceğiz.
Demokrasiden, hukuktan, adaletten ayrılmadan millete hizmet yolunda
kararlı adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz.''

Başbakan Erdoğan'ın konuşması, milletvekilleri ve dinleyiciler
tarafından sık sık ayağa kalkılarak alkışlandı.