kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Mayıs 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Ağar'dan TÜSİAD'a sitem: "Zamanında arkamda durmadınız"

Yeni Haber
Demokrat Parti Genel Başkanı Mehmet Ağar, TÜSİAD üyelerine hitaben Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'ni (TÜSİAD) 2006 yılından beri dillendirdikleri erken seçim ve Kürt sorunu konusundaki açılımlara zamanında arka çıkmadığını söyledi.

DP lideri Mehmet Ağar ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, TÜSİAD'ın düzenlediği "Siyasi Parti Genel Başkanlarıyla Toplantı Dizisi"nin ikincisine katıldı. Toplantıda TÜSİAD üyeleri ve DP yöneticilerinin yanı sıra, TURKONFED VE KAGİDER üyeleri de hazır bulundu. Ağar, burada TÜSİAD üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, kendilerinin 2006 yılından beri erken seçim kararı alınmasını ısrarla dile getirdiklerini, erken seçim kararının geç alınmış olmasının Türkiye'yi mevcut gerilimli duruma taşıdığını söyledi. Bu süreçte TÜSİAD'ın da erken seçim istemine "istikrar bozulur" gerekçesiyle destek vermediğini hatırlatan Ağar, "Zamanında seçim yapılmamasının ülkede ne sorunlar çıkardığını hep beraber görüyoruz. Millet iradesinin yegane güç olduğunu görmek lazım. Seçim istikrarı bozucu değil kuvvetlendirici bir unsurdur" dedi.

Ağar, son günlerde gündeme oturan "Kuzey Irak'a operasyon" tartışmalarına da atıfta bulunarak, bölgede güven ve istikrarı sağlamak için öncelikle bütünlükçü bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu vurguladı. Ağar, "Zamanında bu konuda cesur açılımlar getirdik. TÜSİAD olarak sizin o dönemde arkamda durmadığınızı hatırlatmak isterim size" diye konuştu.

BRECHT'İN OYUNUNA GÖNDERME YAPTI

Konuşmasında sosyalist Alman tiyatro adamı Bertold Brecht'in "Kafkas Tebeşir Dairesi" adlı oyununa gönderme yapan Ağar, Türkiye'yi bir tebeşir dairesi içinde çekiştirilip duran çocuğa benzetti. Ağar, "Türkiye, adeta tebeşir dairesinin içerisindeki çocuğun ızdırapları gibidir. Herkes bir tarafından çekmek suretiyle Türkiye'nin enerjisini tüketmeye, varlığını acıtmaya çalışmaktadır" yorumunu yaptı.

"LAİK-DİNCİ SİYASETİ 22 TEMMUZ'DA SON BULACAK"

Türkiye'deki siyasetin bir çatışma zeminine doğru sürüklendiğini vurgulayan Ağar, bunun nedeninin de syasetin önemli ölçüde güçsüzleştirilmesinden kaynaklandığını savundu. Siyasetin Türkiye'nin temel meselelerini tartışma içine alamadığını belirten Ağar, Türkiye'de bir tarafın laikliğin bir tarafın da dinin muhafızlığına soyunduğunu ifade ederek, "Biz bu değerler üzerinden yapılan siyasete karşıyız. Bu oyunu sürdürenlerin son günü 22 Temmuz olacaktır. O günden sonra siyaset yeniden temel fonksiyonlarını ifa eden bir hale gelecektir" dedi.

"SİYASET, VERİLEN KARARLARIN SESSİZ TAKİPÇİSİ KONUMUNDA"

"Bir doğru herkes için doğrudur" şeklindeki bir düşünce tarzının ancak dayatmacı rejimlerde olabileceğini ifade eden Ağar, şöyle konuştu:
"Bugüne baktığımızda, toplumdaki kaynakların paylaşımı konusunda siyasetin bir ağırlığı görülmektedir. Siyaset, bu noktalarda verilen kararların sadece sessiz takipçisi biçiminde meseleyi taşıyabilmeye çalışmaktadır. Farklı sosyal kesimlerin öncelikleri olduğu gerçeğinin yeterli ölçüde görülemediği farkedilmektedir. Kimilerinde etnik kökende çatışmalar ve farklılıklar, kimilerine de dini kökende farklılıklar oluşturmak suretiyle siyaseti Türkiye gibi bir ülkede olmaması gereken bir mecranın içerisine oturtmaktadırlar."

"SOKAKLARIN SESİYLE SİYASET YAPILMAZ"

Türkiye'nin temel sorununun, Cumhuriyet ile beraber modern yaşam tarzını seçmiş insanların kendi hayat tarzlarının tehdit altında olduğu algılamalarına karşılık, muhafazakar hayat tarzını seçmiş ancak Türkiye'nin sürekli modernleşmesine itirazı olmayan insanların yönetenlerce kırıldıklarına dair algılama olduğunu dile getiren Ağar, DP geleneğinin merkez sağın modernleşme sürecinin taşıyıcısı ve AB sürecinin yürütülmesinde önemli rolü olduğunun altını çizdi. Son aylarda aksayan AB üyelik sürecinin seçimler sonrasında eski hızına kavuşacağını belirten Ağar, De Gaulle'in "Sokakların sesiyle siyaset yapılmaz" sözünü hatırlattı. Ağar, "İç politikanın duyarlılıklarına göre söylemler değişmemelidir. Sokakların arkasına takılan değil, sokakları arkasına takan bir siyaseti yapmak mecburiyetinde olduğumuzu fevkalade net bir şekilde biliyoruz" diye konuştu.

"PROGRAMIMIZI 4 HAZİRANDAN SONRA AÇIKLAYACAĞIZ"

Ekonominin içinde bulunduğu sorunlara da değinen Ağar, hükümet tarafından sürekli dile getirilen "Ekonomi iyiye gidiyor" sözünün gerçeği yansıtmadığını savundu. Reel sektör nezdinde ortaya konması gereken revizyonların gerçekleştirilemediğini ve avantajlı koşullara rağmen yargı, kamu yönetimi, sosyal güvenlik, vergi gibi makro yapısal dönüşüm planlarının hayata geçirilemediğini aktaran Ağar, bu konularda DP'nin hazırladığı programı 4 Haziran tarihinden itibaren kamuoyu ile paylaşacaklarını kaydetti.

"AKP KENDİNİ 1946'NIN TEK PARTİ HÜKÜMETİ SANDI"

Konuşması sonrasında TÜSİAD üyelerinin sorularını da yanıtlayan Ağar, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin bir soruya karşılık olarak, "Biz halkın hakim olduğu her yerde oluruz. Ama mesele bir inat çerçevesine oturtulmuştur. İsim üzerinde yüzde 100 bir uzlaşma olmaz ama bir tartışma zemini yaratılmalıydı. AKP kendini 1946'nın tek parti hükümeti sandı. Sene 2007. Dayatmaları kabul etmemiz mümkün değil" yanıtını verdi. Ağar, "Milli savunma harcamalarında radikal bir azaltma yapmayı düşünüyor musunuz?" şeklindeki bir soruya ise, Türkiye'nin güçlü bir orduya sahip olması gerektiğinin bir realite olduğunu, sayısal olarak daha az ama daha fonksiyonel bir orduya ihtiyaç duyulduğunu belirterek karşılık verdi. Yunanistan ile Türkiye arasındaki silahlanma yarışına değinen Ağar, Türk Silhlı Kuvvetleri'nin dış politika üzerindeki etkisine dikkat çekti.

"IRAK, BUGÜNDEN YARINA ÜÇE BÖLÜNMEZ"


Bir soru üzerine Kuzey Irak'a yapılacak olası bir operasyon ihtimalini de değerlendiren Ağar, şunları söyledi:
"Geçmişte Kuzey Irak'taki olumsuz gelişmelerin Türkiye tarafından savaş sebebi sayılacağı beyan edilmişti. Türkiye, kendi bölgesinde bütüncül politikalar izlemek zorunda. Orada ortaya çıkan fiili durum, Türkiye'ye rağmen kalıcı olamaz. Irak'ın bugünden yarına üçe bölüneceğini beklemek yanlış olur. Kuzey Irak'ı dikkatle izlemeli ama konuyu risk algılamasının dışına çıkaracak politikalar üretmeliyiz."

(ANKA)