kapat
08.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bir Fenerbahçeli'nin ölümü..

Türkiye, bir Fenerbahçeli'nin ölümünü, bu ülkenin belki de en iyi Galatasaraylısı Alp Yalman'dan duydu.. Türkiye bir Fenerbahçelinin ölümü üzerine yazılmış ikinci yazıyı da gene bir Galatasaraylının kaleminden okudu..

Osman Coşgül, büyük, çok büyük atlet, büyük, çok büyük bir Fenerbahçeliydi ve Fenerbahçe camiasınının, başta başkan olmak üzere "Ölüm sessizliği" sürdürmesini anlamak mümkün değildi..

Osman Coşgül heykeli dikilecek, adı, yaşatmak için tesislere verilecek bir Fenerbahçeli idi.. Arkasından tek Fenerli üzülmedi.. Çünkü tek Fenerli onu hatırlamadı. Galatasaraylılar olmasa, ölümünden kimsenin haberi olmayacaktı..

Bu çok ama, çok iyi değerlendirmeniz, çok ama çok iyi yorumlamanız gereken bir durumdur sevgili okurlar..

***
O zamanlar Fenerbahçe ile Galatasaray gerçekten ezeli rakip ve ebedi dosttular..

Fenerbahçe-Galatasaray Bayramı yapılırdı, inanır mısınız, mini Olimpiyat havasında.. Atletler yarışırdı, kürekler çekilir, yelkenler açılır, kulaçlar atılırdı.. Ne küfürü.. Sevgi, coşku, kucaklaşma bayramı idi bunlar.. Bu sevginin, bu dostluğun simgesi de, atletlerdi.. Ekrem Koçak ile Cahit Önel.. Ekrem müthiş bir yetenekti.. Cahit müthiş bir taktik dehası.. Onların ezeli rekabet formaları altında her yarışları efsane olurdu.. 1980'lerin Coe- Ovett mücadelesi neyse, oydu, Ekrem-Cahit yarışları.. Birlikte milli takımda koştuklarında da, takım ruhunun en büyük örneğini verirlerdi.. Koşunun taktiğini Cahit belirler, son tura kadar Ekrem'i kollar, sonra ikinci kulvara taşıp arkadan gelenleri perdelerken Ekrem'in sırtına vururdu: "Haydi!.."

Cahit Ekrem'in kendisinden çok güçlü olduğunu bilir, milli yarışları asla riske etmezdi. Ama Fener-Galatasaray yarışmalarında Ekrem'i geçmek için herşeyi yapardı. Çoğu zaman geçerdi de.. Ve Fenerli Ekrem'le, Galatasaraylı Cahit, kardeşten yakın dosttular.. Fener-Galatasaray dostluğunun simgesiydiler.

İşte Osman Coşgül, atletizmin zirvede, Fener-Galatasaray rekabetinin en güzel olduğu dönemlerde, Fener'in ve Türkiye'nin en iyi uzun mesafe koşucusu idi..

10 bin metrenin daha yarısında başını iki yana öylesine sallamaya, nefes nefese bir görüntüde, iki adımda bir tükürerek öyle bitkin bir görünümde koşmaya başlardı ki, her defasında aldanır, "Bitiremeyecek" derdiniz.. Ama o sadece tribünleri ve rakipleri aldatan bir görünüş olurdu.. Müthiş bir finişle ipe gelirdi, Osman.. O İnönü Stadında yapılan rüya gibi Balkan Oyunları, Türk atletizm tarihinin en büyük takımsal başarısında, iki koşuyu ölsem unutmam.. Birisi efsane atlet Todori Yordanidis'in başlatıp, o güne dek adı bilinmeyen gencecik Fahir Özgüden'in dillere destan son adam koşusu ile bitirdiği, nefesler kesen, akıllar durduran ve Türkiye'ye takım zaferini getiren, oyunların son yarışı 4x400 ve Osman Coşgül'ün zaferde büyük payı olan, gene son dört beş turunu aynen kafasını sallayarak, heran düşecek görüntüsü vererek, ama akıllara durgunluk verecek şekilde ip yaklaştıkça hızlanıp, herkesi peşine takarak birinci olduğu 10 bin.. Tıklım tıklım dolu İnönü Stadının tribünlerindeydim o gün..

Sadece Atletizm mi?.. Binicilik, konkurhipikler yapılmıştı, İnönü Stadında da, onda da seyirci rekorları kırılmıştı. Türkiye'de spor yaşanır ve yazılırdı o günlerde..

Gelişim yayınlarında iken, 80'li yıllarda uğrardı. Tatlı tatlı, o güzel, o bir daha geri gelmez günleri konuşurduk. Atletizmin hızla gerilemesi, basının atletizmi yazmaz olması onu nasıl üzerdi.. Sonra kayboldu. Meğer, Edirne'ye taşınmış..

Osman, harika bir atlet, harika bir insan, harika bir Fenerbahçeliydi..

Ölümünü ne kulüp, ne üye, ne taraftar, hiçbir Fenerbahçeli umursamadı.. Bir üzüntü mesajını bile çok gördüler..

"Osman Coşgül mü, o da kim" demişlerdir, içlerinden..

Bu yazı onları biraz utandırır, Osman Coşgül'ü onlara nihayet hatırlatırsa, ne mutlu bana..

Gelelim madalyonun Terim yanına..
Milano'da bir restoran.. Restoranda bir masa.. Masada İnter-Milan maçı öncesi Fatih Terim'e destek, moral vermek için Milano'ya koşan yüzlerce Galatasaraylınının önde gelenlerinden Ali Dürüst var.. Fatih Terim'le birlikte yaşanan efsane dört yılın baş yöneticilerinden.. Eren Talu var. Yeni yönetimi temsilen.. Ve de Fatih Terim tabii..

Fatih Terim, Ali Dürüst'e kızıyor bir ara.. Ayrıntılara gerek yok.. "Sen konuşma, sus" demeye getirmek istercesine "Sizi ben yarattım" diyor..

"Sizi" dediği, Süren yönetimi..

Şimdi, dün..

Fatih Hoca'nın Galatasaray'da ilk yılı.. Galatasaray, hem de Ali Sami Yen'de Fenerbahçe'ye 4-0 yenilmiş.. Kasım ayı geldiğinde, ezeli rakibinin dokuz puan gerisine düşmüş..

Yönetim açıklama yapıyor:

"Sonuna kadar hocamızın arkasındayız. Ona güveniyoruz.."

Lafta kalmıyor, destek de oluyorlar gerçekten ve Fatih Terim, dört Türkiye, bir UEFA Şampiyonluğuna imza atıyor..

..ve bugün..

Fatih Terim'in Milan'da ilk yılı.. Milan ezeli rakibi İnter'i, İnter'in sahasında (O gün San Siro İnter'e ait) 4-1 mağlup ediyor. Kasım ayı geldiğinde liderin beş puan gerisinde ve Milan Yönetimi Fatih Terim'i kovuyor..

Şimdi dünü ve bugünü karşılaştırarak, yorumlayın bakalım, kim kimi yaratmış?.

Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan sorusu değil mi?.. Değil.. Çünkü Mehmet Tezkan dün ne harika yazdı.. Terim'in sözlüğünden "Biz" silinmiş.. "Ben" var hep.. Ben.. Ben.. Ben..

***
Fatih Terim, onu Fatih Terim yapan Galatasaray yönetiminin başkanına ateş püskürüyor, onu her fırsatta aşağılıyor. Fatih Terim, ona İtalya kapılarını açan Fiorentina yönetiminin başkanına da söylemedik laf bırakmıyor.. Siz Forza İtalya gibi bir siyasal partinin başkanı ve ülkenin başbakanı olsanız, birlikte çalışıp ayrıldığı her başkanı yerin dibine sokan, başarının tümüne sahiplenip, geri kalan herkesi ve herşeyi inkar eden bir Teknik Direktörle çalışmaktan mutlu olur musunuz?.

***
Fatih Terim, eşyalarını toplamak için İtalya'ya giderken hava alanında "Şaşırmadım ama, bu yapılan pek ahlaklı, spor etiğine uyar şey değil" diyor.. Yerden göğe haklı.. Bu teknik direktörün iki dakika sonra kendisine "Milli takım için adınız geçiyor" sorusu ile uzatılan mikrofona "Bu soruyu bana sormaya nasıl cesaret ediyorsunuz?. Bugün Türk milli takımının bir hocası var.. Ve bu hoca, şu anda takımını, futbol tarihimizin en kritik playoffuna hazırlamak için kampta.. Bu dönüm maçına üç gün kala, böyle bir lafı ortaya atmak, peşine düşmek, hainlik değil de nedir" demesini bekliyorsunuz değil mi?.. Yanılıyorsunuz. Fatih Hoca "Bana böyle bir teklif gelmedi" diyor.. "Kimseyle konuşmadım.."

***
Fatih Terim, İstanbul'da iş adamlarına "Başarı" formülleri veriyor.. 1 numaralı madde: "Bu bir takım oyunudur. Ekibinizi iyi kurmalısınız.."

Fatih Terim ekibinin bir numaralı adamı Müfit Hoca..ydı.. Galatasaray döneminde, sadece Florya'da değil, özel yaşamında da yapışık kardeşi, kolunun ve beyninin yarısı Müfit Hoca.. Floransa'ya onunla gidiyor. Milan'a giderken, adını ağzına almıyor.. Çünkü küs.. Çünkü Müfit Hoca, Fatih Terim'e ihanet etmiş. Hagi'nin jübilesi için gittiği Bükreş'te, Galatasaray Başkanı Faruk Süren'in masasına oturmak küstahlığında bulunmuş.. Ne ekip ruhu.. Önemli olan Terim'in duyguları..

***
Fatih Terim'in Floransa'dan erken ayrıldığını söyledik.. Takımı o hayranken, tribünler ona taparken, kupada finale kalmışken, başkanı adeta sırtından vurarak istifasını açıkladığında "Hiç değilse, Samet Aybaba gibi kupayı kazanmayı bekleseydi.. İtalya'daki ilk senesinde İtalya Kupasını kazanan Teknik Direktör olsaydı, öylesine güçlenirdi ki" dedik.. Hoca her eleştirimize olduğu gibi buna da kızdı. Çünkü o zaten fazlası ile güçlü olduğuna inanıyordu..

Şimdi tabloya bakın.. İtalya'da iki sezon.. İkisi de tamamlanmamış..

***
Fatih Terim'e anlatmaya çalıştık.. "Sen Galatasaray yönetiminden şikayet ediyorsun. Herşeyi sana bıraktılar oysa.. Sen Türk medyasından şikayet ediyorsun. Oysa seni eleştirmekten çekinmeyen bir iki kalem dışındakiler seni ilahlaştırmak için herşeyi yapıyorlar.. Aralarında 'Padişahım çok yaşa' diye haykırmak dışında başka şey yapmayan palyaçolar da var. Florya'da despotsun. Kızdığın gazete ve televizyonun muhabirlerini içeri sokmuyor, basın toplantısından kovuyorsun. Buna rağmen Türk medyasına da kızgınsın.. Oysa İtalya'da hem yönetimler, hem medya köpek balıkları ile doludur.. Süs balıkları ile dolu bir akvaryumdan çıkıp, köpek balıklarının kol gezdiği azgın Okyanus dalgalarına gidiyorsun. Buradaki İmparator havalarından vazgeç.. Daha mütevazi, daha diplomat ol" dedik.. Dediğimizle kaldık..

***
İnzaghi, Fatih Terim'in istediği Rui Costa, Ümit Davala benzerleri gibi değil, ona sorulmadan, yönetim tarafından transfer edilmişti. Terim, onu hemen her maçta oyundan alarak, tepkisini gösterdi. Ezeli rakip İnter maçında zaferi getiren gollerden birini atan İnzaghi, tam gol coşkusunu yaşarken, sırt numarasının saha kenarından kaldırıldığını gördü.. Terim'in hesabını kesen penaltıyı dışarı atan adam oydu.. Japonya'ya giderken, kendisini durmadan değiştiren hocasına da laf attı:

"11 kişiyi değiştirmek mümkün değil. O zaman bir kişi değişir.."

Men dakka, dukka!..

SPOR DUVARI
Terim kovulduğunu, İstanbul'da "Takımdaşlık felsefesi"ni anlatırken öğrendi. "Bir takım, teknik direktörünün önüne nasıl daş koyar" onu anlatsaydı keşke.

* Türkiye, Terim'in kovulmasına tepki gösteriyor. Galliani koca bir milleti galeyana getirdi...

* Fevzi iki maçtır acayip goller yiyor. Sinirden kafasını direklere vuruyor. Adını Fevri olarak değiştirse ya...

* Fevzi'nin elinden kaçan top değil aslında, işi, eşi, kariyeri, sağlığı... Esas onları elinde tutamıyor.

* Galatasaraylılar 3'üncü yıldızı hedeflerken 5 yıldızı birden görür oldular. Bursa'dan beri başlarının üstünde dönüyor.

* İspanya'ya giden Fatih Akyel de yuvaya geri dönüyor. Yemen şarkısının Galatasaray versiyonu: "Giden geliyor. Acep ne iştir?"

* Şok Haber! Reklamda Fatih Terim'e akıllar veren Giovanni, Galliani'nin oğluymuş.

* Milan Terim'i kovdu. Haydi millet yine İtalyan ürünlerini protesto edelim.

* Demek ki neymiş, İtalyan çocuklarının sözünü dinleyecekmişsin.

* Takımdaşlık konferansı OUT.

Kalleşlik ve arkadan vurma konferansı IN.

* Fatih Akyel de dönme hazırlığında. Saatli Maarif Takvimleri'nde şu sıralar şöyle yazıyor; "Fatihlerin Avrupa'dan dönme zamanı."

* Cimbom ve Fener'de bu yıl hedef üçüncü yıldızı kapmak. Ezeli rekabetin yeni adı YILDIZ SAVAŞLARI.

* Paradaki sıfır sayısı kimin umurunda? Ülke Fener'in 6'da sıfırıyla Cimbom'un 5-0'ını konuşuyor.

* Galatasaray yönetimi bundan sonra Bursa deplasmanında 5 yıldızlı otelde kamp yapmama kararı almış.

* Lig, Discovery Channel'e taş çıkartıyor. Daha geçen pazar bir timsah bir aslanı param parça etti.

* Kıbrıs, Cimbomluları bu ara daha bir hüzünlendiriyor. Sebebi BEŞparmak dağları...

* 20 yıl evvel de Beşiktaş Bursa'da 5-0 yenilmişti. Demek ki Fener daha 20 yıl rahat.

* Fevzi bir psikoloğa başvursa iyi edecek. Bu iş kale direklerine baş vurmakla olmaz.

* Futbolda bahis dönemi başlıyor. Beklenen ilgiyi görmeyecek. Var mısınız bahse?!

hakanutku@hotmail.com



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır