Sayın Demirel... Konumuz 28 Şubat... Ne oldu, neden oldu, nasıl oldu? - Türkiye, sayın Necmettin Erbakan'ın kurduğu hükümet tarafından yönetiliyordu... Ve asker, kendi içinde, fevkalade rahatsızdı.
Hemen bir "parantez" açalım. Erbakan 28 Haziran 1996'da hükümet kurdu. (Refahyol) 8 Temmuz'da güvenoyu aldı. 278 kabul, 265 ret. Ve "süreç" işlemeye başladı. "Derin devlet" rahatsızdı.
Rahatsızlık, hükümetin güvenoyu alışının üzerinden henüz bir ay bile geçmeden MGK'ya getirildi. 3 Ağustos 1996'da, Deniz Kuvvetleri Komutanı Org. Güven Erkaya MGK'da konuştu: - Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin aydınlık geleceğidir... Şimdi buraya, bizim içimize de el atılıyor. Cumhurbaşkanı sordu: - Kim? Org. Erkaya: - İrtica. Başbakan Erbakan, cevap vermek üzere söz aldı. Başbakan konuşurken, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hikmet Köksal, Prof. Erbakan'a şöyle dedi: - Sizin bu şekildeki beyanlarınız onlara cesaret veriyor. Cumhurbaşkanı Demirel "konuyu kapattırdı."
Derin devlet fokur fokur 1996 böyle geçti. 1997'ye girildiğinde "derin devlet fokur fokurdu." 11 Ocak'ta Prof. Erbakan, Başbakanlık Konutu'nda 55 tarikat ve cemaat liderine iftar yemeği verince... "Gerilim" tırmandı. Artık "derin devleti tutabilene aşkolsun."
Süleyman Demirel: - Genelkurmay Başkanı bana geldi. - Org. İsmail Hakkı Karadayı. - Evet. - Ne dedi? - Bizi bir dinleyin dedi. - Neler söyledi? - Onları dinlemek için Genelkurmay'a gittim.
Brifing - Sayın Demirel... Genelkurmay'da neler oldu? - Ben vardım... Sayın Genelkurmay Başkanı vardı... 2-3 general daha vardı... Hepimiz 5-6 kişiydik... Bana brifing verdiler. - Ne dediler? - Türkiye'nin iç huzuru... İrtica... Laik Cumhuriyet'e yönelik tehditler. - Siz ne dediniz? - Ne biliyorlarsa söylemelerini istedim. - Söylediler mi? 55 olay anlattılar... Yer, zaman göstererek... Kanuna aykırılık belirterek.
55 olay Süleyman Demirel: - İşte o gün, orada derin devlet kavramının nasıl birşey olduğunu, bütün açıklığıyla, bir kez daha gözledim. - Nasıl? - Komutanlara dedim ki... Bu 55 olayla ilgili olarak suç duyurusu yaptınız mı?.. Derhal yapın... Aldığım cevap, derin devletin nasıl ortaya çıktığının göstergesi.
Demirel'e o gün, Genelkurmay'da "4 şey" söylenmiş: 1. Yargı, ceza vermekte çok gecikiyor... Mahkeme, yıllarca sürüyor. 2. Verilen ceza "caydırıcılığını" çoktan kaybetmiş oluyor. 3. Çok sık af çıkıyor... Ceza, önemini kaybediyor. 4. Zaten mahkum olanın bir kısmı da cezaevinden kaçıyor. Demirel: - Bunlar, devleti işlemez hale getirir... Devlet işlemeyince, zaaf ortaya çıkar... Zaaf da, derin devleti cesaretlendirir... Olay budur.
Ve 28 Şubat'ın gelişi
Sayın Demirel... Genelkurmay'dan çok gizli zarf geldi... Aldınız, ne yaptınız? - Necdet, gel dedim. - Merhum Necdet Seçkinöz... Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri. - Evet... Necdet gel... Al bu çok gizli yazıyı... 55 olay var... Bizzat tek tek araştır... Derhal... Ve sonucunu bana getir.
Süleyman Demirel: - Necdet Seçkinöz 55 olayı tek tek inceledi. - Sonuç? - 25'inde rivayet var... Dedim, dedi... Demiş, etmiş... Dedikodu... Somut birşey değil. - Geriye kaldı 30 olay. - Haaa, o önemli... 30 olayda önemli unsurlar var... Dikkate almam gereken şeyler... Ciddi. - Ne yaptınız? - Derhal, Başbakan Sayın Erbakan'a bir mektup yazdım. - Yine gizli. - Evet... Çok gizli yazışma. - Mektupta ne dediniz? - Bu 30 olayı çok önemsiyorum dedim... Asker rahatsız dedim... Devlet rahatsız dedim... Göz, kulak ol dedim... Uyardım. - Sonra? - Askere döndüm... Dedim ki, bana yazdığınız 25 olayın üstüne gidilmesini gerektirecek bir durum yok... Ama 30 olay önemli... Laik Cumhuriyet'e sahip çıkmak zorundayız... Hükümet'e yazdım... Takipçisi olacağım. - Sonra? - Sonra 28 Şubat geldi. Süleyman Demirel: - Açık söylüyorum, bu kadar yakından ilgilenmesem, bu ayrıntılara girmesem, olayın üzerine böyle gitmesem daha kötü şeyler olabilirdi. - Yani derin devlet... Yani müdahale. - Evet... Derin devlet olayı budur... El koyduğu zaman da adı derin devlet değildir... Devlet olmuştur.
Sonra "Çok gizli" mektup
Sayın Demirel... Genelkurmay'a gittiniz... Size 55 somut olay anlattılar... Sonra? - Genelkurmay'da brifing verdiler... Dinledim... Konuştum ve sonra da onlardan birşey istedim. Ne istediniz? - Dedim ki... Bugün, burada bana anlattığınız herşeyi, yazıyla bildirin... Yazın, bana verin. Kimler vardı? - Genelkurmay Başkanı... Generaller... 5-6 kişiydik... Org. Çevik Bir de vardı. Ne dediler? - Ben "yazın, verin" deyince hoşlanmadılar. Sonra? - Ben devlet başkanıyım dedim... Devleti temsil ediyorum... Savaş halinde başkomutanlık konumundayım. Sonra? - Söyledim işte... Yazın, verin, tahkik edeyim... Gereğini düşüneyim dedim. Sonra? - Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı, bana fevkalade yardımcı olmuştur... Olayın yerinde tutulmasında büyük rolü vardır... Tarih bunu böyle bilsin. Sonra? - Genelkurmay 55 olayı bana tek tek yazdı, gönderdi. Gizli mektup. - Evet... Bunlar devletin çok gizli yazışmalarıdır.
Demirel'in 28 Şubat'taki rolü...
Sayın Süleyman Demirel. 28 Şubat sürecinin ardından çok eleştirildiniz. Eleştirilerin özeti şuydu: - Demirel istese 28 Şubat'ı önlerdi... Koskoca Demirel, bunca yılın deneyimi ile, bu problemi çözebilirdi... Ama demokrat Demirel gitti, derin devletle işbirliği yaptı... Darbe heveslileriyle birlikte hareket etti. Sayın Demirel, doğru mu? İsteseniz, önleyebilir miydiniz? Böyle bir işbirliğine girdiniz mi?
Soruyu "aynen bu şekilde" Demirel'e sorduk. "Sorun bitti mi" dedi. - Bitti. - Öyleyse şimdi beni iyi dinle.
Süleyman Demirel: - 28 Şubat darbe değildi. Neydi? - Ne hükümet görevden alındı ve ne de TBMM feshedildi. 28 Şubat'ta ne oldu? - Devletin güvenliği sarsılır hale gelirse veya devletin birtakım görevlilerinde bu görüş hakim olursa, Milli Güvenlik Kurulu bunu gözardı edemez. Konu MGK'ya ilk olarak nasıl geldi? - Rejime yönelik tehdit var diye.
Süleyman Demirel: - 28 Şubat ile ilgili tartışmalarda, atlanılan birşey var. - Nedir? - Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın kurduğu hükümet 28 Şubat'ta çekilmedi... 28 Şubat'ta birşeyler oldu da Prof. Erbakan "öyleyse ben çekiliyorum" demedi... Onun için tekrar ediyorum... 28 Şubat, darbe değil.
Demirel "ajandasını" açtı: - 28 Şubat'ta MGK'da konuşulanlar var... Alınan kararlar var... Altına atılan imzalar var... Başbakan'ın da imzası var... Bu kararları hükümet icra ediyor... Bu durumda, icrai bir fonksiyonu olmayan Cumhurbaşkanı nasıl derin devletle işbirliği yapabilir?
Demirel: - 28 Şubat'ı geç... Mart'ı geç... Nisan'ı geç... Mayıs'ı geç... Hükümet 18 Haziran'da "istifa ediyorum" diyor... Bu darbe değil ki.
Tanklar kışlaya nasıl döndü?
28 Şubat "olayı" çok konuşuldu. "Çok" da konuşulacak. 28 Şubat 1987'nin Cumhurbaşkanı Demirel, aradan 8 yıl geçtikten sonra bugün "olayı" nasıl değerlendiriyor. İşte Demirel'in "özet" yorumu: - Devletin silahlı gücü fevkalade rahatsızdı... Dikkatle gözledim... 1960'taki, 1971'deki ve 1980'deki gibi bir rahatsızlık sözkonusuydu... Daha önceki 3 rahatsızlıkta da, devlete el koymuştu. - Yani derin devlet işliyordu. - Evet... Halaskar'ı zabitan... Kurtarıcılık... Vatan dara düştü, kurtaracağım.
28 Şubat'ta "asker, idareye el koymadı." Olay, hükümetin "gönderilmesi" ile kapatıldı. "Böyle işlerin" acısı, sancısı, spekülasyonu, siyasi etkileri çoktur. Zira "sivil işleyişe bir kışla müdahalesi" sözkonusu. Pekçok yazarın adının üzerine "çarpı işareti" konuldu. Gazetelerinden "atılmaları" sağlandı. Ama "asker, fiilen işbaşına gelmedi... Meclis kapanmadı... Partiler feshedilmedi."
28 Şubat konusu açılınca... "Sayın Demirel" dedik: - Tanklar, Sincan'da kışladan çıkmıştı... Ama Kızılay'a, Meclis'e ilerlemeden, kışlanın diğer kapısından içeri girdi... Nasıl oldu? Süleyman bey "anlatayım" dedi. Ve gözlüğünü taktı. "Gizli dosyayı" açtı.
Ve ok yaydan çıktı
Sayın Demirel, isteseydiniz önleyebilir miydiniz?.. İsteseydiniz REFAHYOL devam edebilir miydi?.. İsteseydiniz 28 Şubat fırtınasını dindirebilir miydiniz? - Ok yaydan çıkmıştı. - Nasıl? - Mesele derin devletle sınırlı kalmamış ve halka inmişti. - Açar mısınız? - Prof. Erbakan sokaktan çok endişe etti. - Size bunu söyledi mi? - Evet... Akşamları lambalar sönüp, yanıyordu... Erbakan gerginliği gördü... Gerginlik, onun tabiridir... Sokağın gerginliği, Başbakan'ın endişesini artırdı ve bana istifasını getirdi... Yani... Artık çok geçti... Ok yaydan çıkmıştı.
Kovulan gazeteciler "Derin devletin yan icraatı"
Sayın Demirel... 28 Şubat sürecinde bazı yazarlar "kara listeye" alındı... İşsiz kalanlar oldu... Gazete değiştirenler de... İsim isim biliyorsunuz. - Hepsini tanıyorum. - Ne diyorsunuz? - O konu büyük politikanın içinde yok. - Yani? - Milli Güvenlik Kurulu politikasında yok... MGK'da kabul edilip, icra edilmesi için imzalanan 18 madde içinde yok. - Ama ortada da işten atılan yazarlar var. - Doğru... O konu yan icraat. - Derin devletin yan icraatı mı? - Öyledir... Onlara yönelik bir devlet politikası orta yerde yok... Ama sonuçta, senin dediğin olay oluyor... Kimin icraatı diye soruyorsun?.. Tekrar ediyorum, yan icraat.
Ana yüreği
Süleyman Demirel ile Güniz Sokak-31'in ikinci katında konuşurken kapı açıldı. İçeriye Nazmiye Demirel girdi.
Süleyman bey "sohbetin kesilmemesini, içeri kimsenin girmemesini" istemişti ama... Nazmiye hanıma birşey diyemezdi. Bayan Demirel bize sordu: - Çocuklar aşağıda mı?.. Foto muhabirleri... Arkadaşların. - Hayır efendim. - Yani yalnız mı geldin? - Evet efendim... Beyefendi böyle istediler... Birşey mi vardı? - Ben de sandım ki arkadaşlarınla geldin... Foto muhabirleri de var... Onlara yiyecek birşeyler hazırladım... Foto muhabirleri çok yoruluyor... Aç susuz kalmasınlar... Eh ne olsa anneleri sayılırım... Ana yüreği.