Bayrağa saygısızlık... Halkın tepkisi...
Sayın Demirel... Binlerce karikatürünüz çizildi... Hakkınızda eleştirel sahne oyunları bile yazıldı... Ne kadar kızdınız? - Benim mizacım biraz sakin. Ne kadar sakin? - Sakin dediysem vurdumduymaz değil. Sükunetinizin ölçüsü nedir? - Ölçü şu: Acaba sineğin üzerine balyozla mı gitsek?.. Hayır... İşte ölçüm. Sineğin üzerine balyozla gitmek de yanlış, varsın böyle olsun kıyamet kopmaz ya diye vurdumduymaz davranmak da yanlış. Siz ne yaptınız? - Zaman zaman birtakım çirkin şeyler oldu... Mahkeme yolunu kullandım. Ne kadar? - Çok değil... Haklarıma tecavüz oldu... Hakarete uğradım... Aileme tecavüzler oldu... O zaman mahkemeye gittim. Mahkeme ne dedi? - Ben kazandım. Mahkeme kararıyla aldığınız tazminatları ne yaptınız? - Parayı mı?.. Kimden, ne aldıysam, hayır işlerine harcadım. Efendim, tavsiyeniz? - Sana mı?.. Sineğin üzerine balyozla gitme... Eleştiriye tahammüllü ol... Hür medya çok önemli şey... Medyanın eleştirileri doğru mu, ona bak ve doğrularından faydalanmaya çalış.
Demirel: Kapkaç, hırsızlık, soygun... AB'den de önemli
Sayın Demirel... Bunca yılın deneyimi ile söyler misiniz, Tayyip bey başını yastığa koyunca ne düşünmeli? - Şunu... Yönettiğim ülke rahat mı? Rahat mı sizce? - İşte düşüneceksin... Yönetilebiliyor mu? Lütfen konuyu açar mısınız? - Türkiye daha uzunca bir süre büyük şehirlerdeki, özellikle İstanbul'daki kapkaç, hırsızlık, soygun olayına dayanamaz... Bulunuz çaresini... Bu diğer meselelerin tümünden önemlidir... AB'den de önemlidir. Tayyip bey yatınca bunu düşünmeli... Başka? - Rejimde istikrarsızlık getiren, büyük şehirlerdir... Bu konu dün çeşitli şekillerdeydi... Bugün tamamen halkın huzursuzluğuna döndü... Halk çok rahatsız. Tayyip bey elbette bildiği gibi yönetecek ama, yönetimin neticesi buysa, bu yönetim değil... Devlet niçin lazım?.. Can, mal, ırz güvenliği... Tanzimat fermanının birinci maddesi bu. İkincisi de açlığa çare... Bunlar aksarsa, kurallara dayalı rejimi yürütmekte sıkıntı çeker. Tayyip bey ne yapmalı? - İstikrar için her şey var... Seçimle gelmiş iktidar... Anayasa değiştirecek güç var... Tek parti hükümeti var... Hür yargı, polis, asker var... Jandarman var... Ama geri dönüp bakıyorsun... Büyük kentlerde, özellikle İstanbul'da olanlar önemsiz olaylar değil. Tayyip bey daha daha neler yapmalı? - İkinci olarak ne yapması lazım geldiğini kendisi söylüyor... Al, bak, Radikal gazetesinin manşetine... Tayyip bey, işsizlik konusunda başarısız olduk diyor... Kaç defa konuştuysam, sayın Başbakan'a bunu söyledim. Ne dediniz? - Dedim ki, Tayyip bey, adamın karnı tok olacak.
İnce sanat
Sayın Demirel. 6 kez gidip, 7 kez geldiniz. Hükümet etmek nasıl bir şey? - Yönetme sanatıdır... İktidarı kullanma sanatı. Bu sanat nasıl icra edilir? - İktidar benim, kimse benim işime karışmasın diyebilirsiniz. Bunda, şeklen de haklısınızdır... Ama senin işine karışılmasını devletin yeni tarzı getiriyor. Bu durumda iktidar etme sanatının incelikleri neler? - Bir tezatı anlatmak istiyorum. Nedir? - Anayasa bir yandan siyasi iktidar hakkında kayıt koymuş, bir taraftan da kurullar için kayıt koymuş... Kurulların yerini tarif etmiş. İktidar etme sanatı? - Kurumların yerinde durabilmesine, görev ve yetkilerini iyi anlayabilmesine ve kendilerine verilen öneme bağlı... Belki karışık görünüyor ama... İnce sanat gerektiriyor. Nasıl icra edilecek? - Uzlaşmayla... Batılılar bize diyor ki, uzlaşmayı bilmiyorsunuz. Bu ince sanatı biraz daha açsanız. - Meşruiyetin kaynağı halk. Ama bu bir Anayasa devleti. Yetkiyi, uyum içinde kullanırken, sanki devletin diğer organlarını tepenize çıkarmışsınız, siz iktidarsız kalmışsınız gibi bir duruma düşürmeyeceksiniz... Sanat bu. Bu sanat nerede öğretilir? - Devlette. Okulu? - Devlet kadroları ve siyaset... Bu sanat, ehliyeti beraberinde getirir. İyi icra edilmezse, yönetim zaafı çıkar ve derin devlet devreye girer.
Bayrağa saygısızlık... Halkın tepkisi... Ve derin devlet
Hastalıktan yeni yeni çıkmakta olan Demirel ile yaptığımız sohbetin bir bölümü "bayrak." "Şu kadarını" söyleyelim Demirel "konuyu" çok önemsiyor. Elbette bütün Türkiye de önemsiyor ama... Demirel'in önemsemesinin "önünde, arkasında" çok şey var. Konuşmanın bir yerinde Demirel dedi ki: ".... böyle olaylara aman dikkat... Öyle bir infiale yol açar ki... Ülke yönetilemez duruma geliverir... Hani, derin devlet konuşuyoruz ya... Böyle şeyler onların tümüne güç verir... Cesaret verir... Olayı anında bastıracaksın... Tepkini anında vereceksin... Duruma anında hakim olacaksın... Yoksa..."
Menderes, Demirel, Recep Tayyip Erdoğan
Sayın Demirel... Menderes de siz de "madem ki iktidarım, her şey benden sorulur, ben yaparım" dediniz. Evet, Menderes de jakobendi, ben de... Böyle dedik... Şimdiki iktidar da jakoben. Baştan başlayalım... Menderes'ten. - Adnan bey bir sel gibi geldi... Tek partiyi devirdi... Tek partiyi devirince, o dönem, tek partinin bütün kurumlarıyla karşı karşıyasın... Bürokrasiyle, askeriyeyle, her şeyiyle... Zaten bir türlü de uyum sağlayamadı. Yıl 1965... Bu defa siz geldiniz. - Yüzde 53 oyla geldik... Meclis kürsüsüne çıktım, duvardaki yazıyı gösterdim... Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir... Meclis'e dedim ki... Beni buraya getiren bu yazıdır. Sonra? - Dedim ki... Millet iradesi üstünlüğünü biz kullanacağız. Sonra? - Dedim ki... Ankara'ya emniyet müdürü tayini bana aittir... Ben tayin edemiyorsam, o zaman Ankara emniyetinden, hükümet olarak beni sorumlu tutamazsınız. Sonra? - İyi de kim sorumlu olacak? Kim? - Birisinin sorumlu olması lazım... Demek ki, Ankara emniyet müdürü tayinine engel olmak da yanlış, meseleyi bu biçimiyle ele almak da yanlış... Yapamadık. Sonuç? - Kurumlar var ya... İş, o kurumlar ile siyasi iktidarın karşı karşıya kalmasına döndü. Bugün Tayyip bey ne yapmalı? - Tayyip bey ülkeyi bildiği gibi yönetmeli... Yalnız dönüp bakmalı... Geçmişe... Yaşananlara.
Evde patron Nazmiye hanım
Aile fotoğrafı çekerken sorduk: Hanımefendi, eşinizi kaç yıldır tanıyorsunuz? Nazmiye Demirel kahkahayı bastı: - Şimdi sorduğun şeye bak... Çok eskiden beri. Ne kadar eskiden? Bu defa kahkaha sırası Demirel'de: - Yüz yıldır. Demirel'in bu sözleri üzerine, Nazmiye hanım elini kaldırdı. Süleyman beyin yanağını okşadı. Süleyman bey de onun. Hanımefendi, evde hiç tartışma çıkar mı? - Bak şimdi sorduğun soruya... Böyle şey sorulur mu? Neden sorulmasın? - Tartışma çıkmayan ev olur mu? Sizin evdeki tartışmalarda, size göre, kim haklı? Yanıt, Süleyman Demirel'den geldi: - O haklı... Daima Nazmiye haklıdır. Sayın Nazmiye Demirel... Evde kimin sözü geçer? - Bak yine neler soruyorsun?.. Kimin sözü geçer acaba? Demirel: - Kimin olacak, evde daima Nazmiye'nin sözü geçer. - Gerçekten mi? Nazmiye hanımın yanıtı: - Siyasette, Demirel'in sözü geçer... Eve gelince... Eee, Demirel, Yavuz'a cevap ver bakalım. Süleyman Demirel: - Verdim ya. Senin dediğin oluyor.
'X... Ğ... W...'
Güven Hastanesi'nden taburcu edilmeden önce, doktorlar topluca Demirel'in odasına gelmişler. Demirel sormuş: - Sayın doktorlar... Ben ne zaman ziyaretçi kabul etmeye başlayacağım? Hemen başlayabilirsiniz... Ama ziyaretçileri isim sırasına koymak kaydıyla. - Nasıl bir sıra? - İlk hafta, ismi "X" ile başlayanları kabul edeceksiniz... İkinci hafta "Ğ" ile başlayanları... Üçüncü hafta ismi "W" ile başlayanları. - Yani siz benim, üç hafta daha ziyaretçi kabul etmeme izin vermiyorsunuz? - Siz de anlayış gösterirseniz öyle düşünüyoruz efendim.
Demirel, hastaneden "taburcu" olduktan sonra, "ilk hafta" kimseyle görüşmedi. "İkinci hafta" ziyaretine biz gittik. Biz gitmeden önce özel doktoru Aylin Cesur demiş ki: - Efendim... Doktorlar heyeti demişti ki... İlk hafta X... İkinci hafta Ğ... Üçüncü hafta W... Yani üç hafta ziyaretçi yasağı. Demirel gülmüş: - Yavuz'un adı eskiden Ğ ile başlıyordu... Yani Ğavuz'du.
|