Sokağa çıkıp sorsanız bu ülkede herkes vicdanlı, herkes ahlaklıdır. Bu adeta, milli bir vasıftır! Ne hikmetse, her Türkün asker doğması gibi,
her Türk ahlaklı doğar. Sanırsın ki, bu mubarek hasletler bize daha doğarken şırınga ediliyor! Düşünsenize, doktor doğumhanede hemşireye sesleniyor: "Kızım hemen bana bir doz ahlak, bir doz da vicdan hazırla!" Sonra basıyor iğneyi bebişin poposuna. Böyle bir şey olur mu? Olamaz. Ama her nedense vicdanlı ve ahlaklı olduğumuz konusunda bir ön kabulümüz var. Belki de, dindar ve muhafazakâr bir toplum olduğumuz için. Ama buna rağmen nasıl oluyorsa ortalık reklamdaki gibi: "Yiyos, içiyos, geziyos, adios"tan geçilmiyor. 'Vicdan', eski Türk filmlerinde başına olmadık şeyler gelen kızın ismi olarak kaldı. Çünkü daha önceki bir yazımda da fikrimi söylemiştim:
Dindarlık, ahlaklı ve vicdanlı olmak için yeterli değil. Öyle olsaydı, bu toplum pamuk şekeri gibi olurdu. Tam tersi, tambura teli gibi.
İNSANIN KANI DONUYOR
Türkan Saylan'ın evinin aranmasından sonra
Vakit gazetesinin birinci sayfasında yer alan haber, bu yargımda ne kadar haklı olduğumu ne yazık ki bir kez daha gösterdi. Hatırlayın lütfen. Başıörtülü bir Türkan Saylan fotoğrafı altında mealen şöyle diyordu: "Yıllarca türbana karşı mücadele etti ama işte Allah cezasını verdi, hasta olunca başını örtmek zorunda kaldı." Çünkü Saylan, saçları kanser tedavisi nedeniyle döküldüğü için başını örtüyor. İnsan ruhu nasıl bu kadar çoraklaşabilir. İnsanın kanı donuyor. Türkan Saylan'ı sevmeyebilirsiniz. Saylan'ın suçlu olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ama bir insanın ölümcül hastalığından böyle bir ideolojik fayda çıkarmaya çalışmak, nasıl bir insanlık halidir. Bu nasıl bir vicdan tutulmasıdır? Manevi disiplinler
'incinme ve incitme' düşüncesini vaaz eder oysa. Kur'an, '
Nereye dönerseniz dönün orada Allah'ın yüzü var,' buyurur. Peki
Vakit'in aynaya düşen bu sureti kimi mutlu edebilir? Bu nasıl bir kalbi körleşmedir? Biline ki, kimse 'düşmanına' benzeyerek daha iyi bir dünya kuramaz.
DİNDARLARIN GÜNAHI
Siyasi çıkarların öne çıktığı her yerde, her kesimde vicdani körleşme başlıyor. Bu söylediğim 'Laikçiler' için de, dindarlar için de geçerli.
Aktüel dergisindeki yazılarından tanıdığımız Kemal Sayar'ın yeni bir kitabı çıktı:
Her Şeyin Anlamı Var. Kitabın, "Dindarların Günahı" isimli bir bölümü var ki, tam benim yukarıda anlatmak istediklerimin altını çiziyor. Sizinle paylaşmak istedim. "
Türkiye'de dindarlıklarını siyasi bir duruşla ifade eden insanların yaygın bir yanlışı var. Kabile ahlakına fazlasıyla bel bağlamaları. Kabile ahlakı, basit bir 'biz ve onlar' ikiliğinden beslenir. 'Kol kırılır yen içinde kalır' ethosu, kabile müntesiplerini soru sormaktan ve kendi bünyelerindeki çürümeyi sorgulamaktan alıkoyar. Kabileyi diri tutan, biz ve onlar arasındaki gerilimdir. Bu gerilim sayesinde kabile kendisini sürekli teyit eder, Onlar'ın tehdidini kendi yekvücutluğu için delil gösterir..." Sayar, tespitten sonra çözümü öneriyor: "Reaksiyonerliği geride bırakan, dışarıda bırakmayı değil, içermeyi ve içinde yaşadığı toplumla ve dünyayla daha fazla hemhal olmayı önceleyen
yeni bir dilin inşa edilmesi gerek..." Evet, artık yeni bir dile ihtiyacımız var.
Vakit gazetesinin Türkan Saylan'a yaptığını reddeden; Ergenekon soruşturmasının 12. dalgasını "hukuk ayaklar altına alınıyor" diye eleştirip; DTP'ye yönelik operasyonlarda bu hassasiyetin zerresini göstermeyenleri reddeden; Danıştay cinayetini gazetesinde, "Türbanı kaşımak, laik Cumhuriyet'e yönelik cinayetleri körüklüyor" diye sürmanşetten verip; mahkemenin Danıştay davası ile Ergenekon davasını birleştirme kararını minicik gören anlayışı reddeden bir dile ihtiyacımız var. Her şeyi nalıncı keseri gibi kendisine yontmayan, vicdanını siyasete kurban etmeyen yeni bir dilin inşasına ihtiyacımız var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 26 Nisan 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/26/pz/haber,DC156C1D597E42EB8BFDC89C30E58A87.html
Tüm hakları saklıdır.