kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Nisan 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

68'den kopan yaprak: Şirin

25.04.2009
Türkiye solunun 'hoca' lakaplı efsane ismi Sinan Cemgil'in karısı ve o yılların önemli politik figürlerinden Şirin Cemgil, darbenin etkisiyle 27 yıl önce gittiği Duisburg'da yaşamını yitirdi. Şimdi Karacaahmet'te 'sevdiği'yle aynı mezarda..
70'li yılların iki efsanesinden biri, sonu temsil eden Kızıldere ise öteki de sonun başlangıcına denk gelen Nurhak pususuydu. Birinde Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi'nin (THKP-C) lider kadrosu, diğerinde Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) önde gelen üç ismi öldürüldü. Türkiye'de sol ve sosyalizm denince hemen herkesin bildiği Nurhak pususu, devrimcilerin türkülerinde yaşamaya devam etti. İki katliamın öne çıkan isimleri ise Mahir Çayan ve Sinan Cemgil'di. Cemgil'in karısı ve 68'in önemli isimlerinden biri olan Şirin Cemgil'in geçen hafta hayatını kaybetmesi, bir kuşak ve bir darbeye mal olmuş bütün o dönemi yeniden hatırlattı.

İLK GÖRÜŞTE AŞK
Denizli'nin Buldan ilçesinden Ankara'nın Hukuk Fakültesi koridorlarına, oradan TİP Çankaya ilçe binasının 'devrim' hararetiyle ısınan odalarına, Dönüşüm dergisi satılan Ankara varoşlarının izbe sokaklarına, eli yüreğinde dağbaşlarında silah çatan bir sevgilinin özlemine, ama her şeye rağmen bir devrimci olarak var olmaya ve yaban ellerde biten mülteci bir hayata dair satırlardır okuyacağınız. Anlatacağımız bir dönemin efsane ismi, Türkiye 68'inin 'hoca'sı Sinan Cemgil'in Almanya'nın Duisburg kentinde yaşamını yitiren eşi Şirin (Yazıcıoğlu) Cemgil'in Türkiye gibi olan yaşamının öyküsü. İkinci Dünya Savaşı'nın bittiği yıl doğdu Buldan'da, o yüzden oğluna kendisini anlatırken "Ben barış çocuğuyum," diye anlattı hep. Üniversiteye gelmesiyle kendisini önce Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), sonra da o günlerin umudu olan Türkiye İşçi Partisi'nin içinde bulması arasında çok zaman geçmedi. Ömrünün sonuna kadar 'sevdiğim' dediği adamla tanışması Ankara Büyük Sinema'nın önünde Dönüşüm sattığı yıllara rastladı. O dönemin gençlerinin 'Şirin abla'sıydı, ölene dek hep öyle kaldı. ODTÜ'nün gözbebeği, gençlik hareketinin sembol ismi ve Ankaralı genç kızların hayallerini süsleyen Sinan'la aralarındaki aşk onları birkaç yıl sonra, 8 Şubat 1969'da Sinan'ın teyzesinin Eskişehir'deki çiftlik evinde nikâh masasına oturttuğunda ise, herkes aralarındaki aşkın büyüklüğünü anlamıştı. Kısa bir dönem avukatlık yaptı ama aktif politikadan uzak duramadı. Ersin Salman'ın 'Sinanımın yavuklusu' dediği Şirin Cemgil için söyledikleri o günlerin içtenliğiyle konuşuyor: "Şimdi onu, burada, yurdunda, toprağına usulca bırakırken 1960'lardaki TİP'in Ankara Samanpazarı mitingi düşüyor aklıma. Mitingin sunucuları Şirin ve ben." Sinan ve Şirin Cemgil aralarındaki politik farklılıklar oluşsa da, evlenmekte hiçbir sakınca görmemişlerdi. Nurhak'taki çatışmada yaralı olarak yakalanan Mustafa Yalçıner şöyle anlatıyor: "27 Mayıs'ın yarattığı özgürlük ortamında yüzleri sosyalizme dönük iki genç birbirini bulmuştu." Evlendikten sonra Sıhhiye'de ucuz yollu bir bodrum katı tuttu iki aşık. Çok geçmeden de babasından sonra söylenen marşlara da ismi geçen bebeğe hamile kaldı. İkisinin de yakın arkadaşı olan Akın Atauz'un anımsadıkları ise şöyle: "Belki de bu çok erken evlilik, çok erken bebek, ikisinin de önlerindeki zamanın ne kadar kısa olabileceğini hissetmiş olmalarından doğuyordu." Taylan Özgür öldüğünde, en yakın arkadaşını kaybetmişti Sinan Cemgil. ODTÜ'de Taylan'ın katafalkının başında nöbet tuttular, geceye damgasını vuran ise güzelliği hâlâ anlatılan bir sesti, Şirin Cemgil'in sesi. Mustafa Yalçıner'in hâlâ unutamadığı o geceyi dair anımsadıkları şöyle: "Şirin orada benim bir daha hiç kimseden duymadığım, Nâzım Hikmet'in Güneşi İçenlerin Türküsü'nü melodik olarak söyledi. " Babasının en yakın arkadaşının ismini taşıyacak olan bebek doğduğunda, takvimler 1970'in 28 Ocak'ını gösteriyordu. Altını değiştiren, annesine yardım eden, ama bulaşık yıkarken "Millete rezil olmayalım," diye perdeyi çeken babasını hiç hatırlamayacak olan o bebeğin adı Taylan'dı.

DAĞDAN ŞİİRLER GÖNDERDİ
Taylan büyürken, bir yandan da başka bir doğum gerçekleşiyordu Türkiye'de, babasının liderlerinden olduğu THKO doğuyor ve Türkiye'de örgütlü diğer sol grup THKC'nin aksine devrimin kırlardan şehirlere yönelmesi gerektiğini söylüyordu. Her yerde aranmakta olan Sinan Cemgil, yanında arkadaşlarıyla Kahramanmaraş'ın Nurhak dağlarının yolunu tuttuğunda, karısı bir yandan sosyalist mücadeleye devam etti, bir yandan da 'sevdiği'nden gelecek haberleri yüreği ağzında bekledi. Nurhak'tan şehre inen Atilla Keskin kocasından yadigar Ahmed Arif dizeleri getirdiğinde, ona yanık türküler yolladı dillere destan güzellikteki sesiyle. Nurhak'taki o günler için söz yine Mustafa Yalçıner'de: "Dağda Sinan hoca hepimizden daha duygulu, daha duyarlıydı. Ahmed Arif'in şiirlerini çok duygulu okurdu. Hepimiz, 'Hoca bir daha okusana,' derdik." 31 Mayıs 1971'de düştükleri pusuda önce Kadir Manga düştü, sonra Alpaslan Özdoğan, en son da Sinan Cemgil. Ve Şirin Cemgil için takvim hep o günde kaldı, o takvimden hiçbir yaprak kopmadı bir daha.

SOSYALİZM ÖZLEMİ HEP SÜRDÜ
Sinan Cemgil'in ölümüyle hayatlarında yepyeni bir dönemeç başladı, 12 Mart kâbus gibi çökmüştü ülkenin üzerine. Sinan'dan yadigar oğlunu, Sinan'ın TİP'li anne ve babası Nazire ile Adnan Cemgil'e emanet edip, devrimciliğine kaldığı yerden devam etti cezaevinden çıktığında. O günlerde Mehmet Özler'le yaptığı birkaç yıl süren evlilik herkesi şaşırttı, yıllar sonra bu evliliğe ilişkin "Sinan'dan sonra evlenmemeliydim," diyecekti. Almanya'da ilk yıllarını mülteci kamplarında geçirdi, ama politikadan ve sosyalizm özleminden hiç kopmadı. 1983'te Duisburg'da 1 Mayıs yürüyüşünde karşılaştığı eski dostu Sabiha Erbaş, "Bütün sürgünler gibi Avrupa'yı hiç benimsemedi," diyor. Özellikle hareketin içinde kadın bilinci yaratmaktan asla ödün vermedi, bunu kendi kimliğinde de yaşattı. Ona 'Sinan'ın karısı' diyenlere karşı çıktı: "Ben Şirin Yazıcıoğlu'yum." Onu 1964'te FKF yıllarından beri tanıyan Fehmi Erbaş, Şirin Cemgil'in Almanya'da sol gruplar arasında oluşturulan Faşizme Karşı Birleşik Cephe'de yöneticilik yaptığını anımsatıyor ve eski arkadaşını şu sözcüklerle anlatıyor: "Şirin hiçbir zaman ne kocasının ne de başka birinin çantası olmadı."
Haberin fotoğrafları