TÜSİAD, Türkiye'de yıllardır, kayıtdışı ile mücadelenin gerektirdiği güçlü ve samimi siyasi iradenin sergilenemediğini vurgulayarak, "oy kaygılarıyla" kapsamlı bir vergi reformu yapmaya, tam özerk ve etkili bir vergi idaresi kurmaya bir türlü cesaret edilemediğini kaydetti.
TÜSİAD, vergi denetimi uygulamalarına ilişkin yaptığı açıklamada, özerk gelir idaresi ve vergi denetiminin amacının, vergi politikasını vergi denetiminden ayırarak kayıtdışılığı ve vergi kaybını engellemek olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:
"Oysa, mevcut denetim uygulamaları, zaten kayıt içinde çalışan ve toplam vergi gelirlerinin önemli bir bölümünü ödeyen mükellefler üzerine yoğunlaşarak kolaycı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. 2006 yılında kurulan "Büyük Mükellefler Vergi Dairesinin' kuruluş amacı, bu mükelleflere sunulacak hizmetlerin artırılması olduğu halde, fiili uygulama, denetim üzerinde odaklanmış; içtihadı ve mevzuatı, karinenin aksine ve özellikle büyük mükellef aleyhine zorlayan bir anlayışa dönüşmüştür. Toplam vergi tahsilatının büyük bir yüzdesini oluşturan, nispeten az sayıdaki mükellef, hiç şüphesiz vergi denetiminden muaf değildir; ancak vergi denetiminin yegane öznesi de olmamalıdır. Son zamanlarda vergi denetiminin siyasallaştığı ve verilen cezaların mükellefi yok edercesine ölçüsüz bir anlayış ile uygulandığı şeklindeki görüş ve kaygılar yaygınlaşmıştır. Mükelleflerin, vergi idaresinin tarafsızlığına ve tüm mükelleflere eşitlik ve hakkaniyet ölçülerinde yaklaştığına olan inancının güçlendirilmesi şarttır."
OY KAYGILARIYLA KAPSAMLI VERGİ REFORMU YAPILMAYA CESARET EDİLEMEDİ
Türkiye'de yıllardır, kayıtdışı ile mücadelenin gerektirdiği güçlü ve samimi siyasi iradenin sergilenemediğine dikkat çekilen açıklamada, "oy kaygılarıyla" kapsamlı bir vergi reformu yapmaya, tam özerk ve etkili bir vergi idaresi kurmaya bir türlü cesaret edilemediği vurgulandı. İçtihadın ve mevzuatın yoruma açık noktaların zorlanması sonucu hazırlanan denetim raporlarına bağlı olarak açılan davaların genellikle mükellef lehine düştüğü, ancak sonuçta hem idarenin hem mükellefin hem de ilgili ihtisas mahkemesi için önemli zaman, kaynak ve itibar kayıplarının söz konusu olduğuna işaret edilen açıklamada, az sayıdaki kayıtlı büyük mükellefin henüz sonuçlandırılmamış denetim sürecinde mükellef mahremiyetine gerekli özenin gösterilmesi gerektiği belirtildi.
ÖZERK BİR GELİR İDARESİ İŞ DÜNYASINDAKİ KAYGILARI ORTADAN KALDIRIR
Açıklamada, "Kayıtdışı ekonomi büyüklüğünün, yüzde 40 gibi çağdaş ekonomiler ölçütünde kabul edilemez bir düzeye ulaştığı Türkiye'de, mevcut kayıtlı kesimin üzerindeki denetimin giderek daha da artırılmasının, sistemin temel problemi olan vergi tabanının genişletilmesi ihtiyacına ve son dönemlerde kontrolsüz artan bütçe açıklarının kapatılmasına katkı sağlaması mümkün değildir" denildi.
Kamu maliyesi politikalarının son derecede önem kazandığı bu günlerde, siyasi iradeden tam olarak bağımsız, özerk bir gelir idaresi ve denetim uygulamalarının tesisinin, iş dünyasında yaygınlaşan kaygıların ortadan kaldırılması açısından önem arz ettiği kaydedilen açıklamada, tam bağımsız özerk bir gelir idaresi anlayışının tesis edilememesinin kayıtdışı ile mücadeleyi anlamsızlaştıracağı, vergi tabanını zayıflatacağı, Türk rekabet gücünü ulusal ve uluslararası düzeyde tahrip edeceği ve yerli ve yabancı yatırımcı açısından yatırım ortamının cazibesini ortadan kaldıracağı ifade edildi.