UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Sıra torunlara geldi!
İlle sert ve gergin olacak diye bir şey yok.
"Hayatın yumuşaması" iyidir.
Güçlü olmuşlar veya olanlar, kendi aralarında bunu en ziyadesiyle becerebilenlerdir.
Kolay unuturlar.
Misal,
Demirel, kendisini darbeyle devirmiş,
"gözetim" altına almış
Evren'i ağırlar.
Misal,
Gül, darbede kendisinin gözaltına alınmasına, kardeşinin işkence görmesine sebep olmuş
Evren'i Çankaya'da ağırlar.
Yıllar onları yumuşatır, gevşetir.
Bazen, "hayatı biraz yumuşatan", sorunlar çözülmemiş olsa dahi, yıllar ile değişimlerdir.
Misal. Meclis'ten polis gücüyle alınmış Kürt milletvekillerinden Hatip Dicle, (Nur Batur'un yazı dizisinde) "Biz de değiştik, devlet de" der.
Zaman her zaman öyle yumuşatıcı değildir.
Kimi yürek, her bir yıl devrildikçe, daha yaralı kalır.
Yürek ile yarası elden ele, dilden dile, kuşaktan kuşağa kanayıp durur.
Dipsiz Kuyu'da bir fotoğraf var.
Soldaki torun. Sağdaki dede.
Bilirsiniz, genç ölenler hep genç kalır. Çocuklar çocuk kalır, delikanlılar delikanlı, genç kızlar öyle işte. Babalar, dedeler, nineler bile.
Genç öldürülenler de öyledir.
Cesedi dahi bulunamayan kayıplar hele.
Fotoğrafı Ceren Saran'ın Evrensel'deki "Aileler kayıplarını arıyor" yazı dizisinden aldım:
Dede Kasım Alpsoy, göç ettikleri İstanbul'da ustabaşılığa yükselen Mardinli bir deri işçisidir.
1991'de, Terörle Mücadele ekipleri Bayrampaşa'daki fabrikadan alırlar onu.
Dendiğine göre 15 gün işkence görür. Bizim Sabah'ta o günkü meslektaşlar "PKK'nın vurucu timi yakalandı" başlığını uygun görürler!
Sonra serbest bırakılır. Oğlu Mehmet o sıra 9 yaşındadır.
İki ay sonra yakalama emri çıkar. Baba saklanır. Ev üç kez basılır. Aile Adana'ya kaçar. Kasım Alpsoy, evin bir odasını atölye yapıp deri işine girişir.
1994 Mayısının bir sabahı ev basılır. Gözaltına alınır. Hırpalanıp serbest bırakılır. "Yarın uğra, kimliğini al" denir. "Yarın" olur. Bacanağı ile birlikte gider.
Bir daha oradan çıkamaz.
Gören yoktur, kayıt yoktur, kayıp zaten çoktur.
Mehmet o sıra 12 yaşında olmuştur. Annesi erkek kardeşine hamiledir.
Şu 15 yılda Kasım Alpsoy bir daha görülmez, ölü veya diri bulunmaz, bir kabri yapılmaz. O gün "içeri" girdiğindeki fotoğrafında, deri işçisi genç bir baba olarak donup kalır.
İkinci oğlu, babasızlıktan biraz farklı olan, kayıp babalı çocuklar arasına katılır; babasını hiç görmeden, sadece fotoğrafı görerek.
Kaybedildiğinde 12 yaşında olan Mehmet okulu bırakır, çalışmaya başlar, yıllar geçer, hakikaten baba olur.
Dede bir bahar günü, izsiz, kayıtsız ve hatta cesetsiz kayıplara karışmışken...
Gün olur, bir Bahar doğar.15 yıldır ailenin hemen her cumartesi, İstanbul'da Galatasaray Lisesi önünde Kasım Alpsoy'un genç fotoğrafıyla sürdürdüğü bekleyişe, hani o haliyle gelecekmiş gibi kucaklamaya hazır hasretle, "Dedemi arıyorum" diyerek 6 yaşında o da katılır.
İşte bu fotoğraf odur:
Bir bahar günü bir fotoğrafta gencecik donup kalan dede ile gencecik dedesini arayan bir Bahar torun!
Bu ülkenin ne kadar kanamış olduğunu...Kayıpların çocukları...Şehitlerin çocukları... Faili meçhullerin çocukları... "Ölü ele geçirilenler"in, cezaevlerinde tükenenlerin...Çocukları, çocuklukları, gençlikleri, dulları, yetimleri, yarası kapanmamış anaları, babaları, kardeşleri...Bir fotoğrafta gencecik donakalmış hayatları anlatamamışsa...İşte zaman o kadar hızla akıyor ki...Gördünüz değil mi... Sıra torunlara geldi!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 12 Nisan 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/12//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.