kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Nisan 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Kuşaklar, müzikler MFÖ ve de Duman

New Yorker dergisi sadece lezzetli yazılarıyla değil, dönemin ruhunu yansıtan, ince esprili karikatürleriyle de ünlüdür. Üç yıl önce, 1925'ten 2005'e, 80 yılda çıkan tüm karikatürleri kapsayan, 2 CD ve koca bir kitaptan oluşan şahane bir set yayınlamışlardı.
Gitar ustası Carlos Santana'nın dönüş yaptığı 1999-2000 yıllarında dergiye basılan karikatürlerden bir şöyleydi:
Evin salonunda oturmakta olan tipik bir ABD ailesi... Telefonda arkadaşıyla konuşmakta olan oğlan şöyle demektedir: 'Bizimkilerle birlikte Santana dinliyoruz.'
Nesilleri ayıran en önemli öğelerden bir müziktir. Yaşlı kuşaklar, gençlerin dinledikleri müzikten hep yakınmıştır. Gençler de onları "anlamamakla" suçlamıştır.
Bu ilişki bazen tersine döner.
İşte bunu becerebilen nadir sanatçıdan biridir Carlos Santana:
Gençliklerinde Santana ile kendinden geçmiş Amerikan ebeveynleri, 2000'lerin başında aynı sanatçıyı çocuklarıyla dinlerken, her fırsatta odalarına kaçma eğilimindeki çocukları da salonda mutlu mesut oturdu.
Türkiye'de de benzeri ilişkiler kurulabiliyor. Ortaköy'deki korsan tezgâhlarda King Krimson'ın, Yes'in, Emerson Lake & Palmer'ın kasetlerine ilk rastladığımda şaşırdığımı hatırlıyorum.
Demek genç arkadaşlar 'bizim zamanımızın' müziklerini dinliyordu!
Sadece yabancılar değil elbette bu etkiyi yaratanlar. Açık Hava Tiyatrosu'nda izlediğim bir Erkin Koray konserinde, saçı çoktan dökülmüş adamlarla, simsiyah giysili delikanlılar aynı parçaları birlikte söylemişlerdi.
"Kuşakları birleştiren sanatçılar" kategorisine girmeye hak eden bir grup da hiç kuşkusuz Mazhar, Fuat, Özkan üçlüsüdür.
Hak ettiği üne biraz geç kavuşan bu üçlü, bir kere sahneye çıktıktan sonra bir daha inmedi. Yıllar geçti, zihniyetler değişti ama onlar aynı kaldı.
Cuma gecesi MFÖ'yü İstanbul Bilgi Üniversitesi Silahtarağa kampusu içindeki 'Otto-Santral'da dinledik.
MFÖ bu "akustik" konseri, hani nasıl derler, biraz "saldım çayıra, Mevlam kayıra" kıvamında kotardıysa da, farklı kuşaklar şarkıları hep birlikte söyledi.
Üniversite yönetimine not: Konser bittikten sonra otopark gişesinde inanılmaz bir kuyruk oluşmuş. Biz bir saat kadar Tamirhane Kafe'de oturup kahve içtik, çıktığımızda gişedeki sorun devam ediyordu.
Konser akşamları otopark ya parasız olsun ya da araçlardan içeri girerken mesela 5'er lira alın ki çıkışta izdiham meydana gelmesin.
Karikatür notu: Yukarıda sözünü ettiğim kitaptaki unutulmaz karikatürlerden biri:
Anneleri arka planda sohbet ederken, ön plandaki kanepede oturmakta olan iki küçük kızdan biri diğerine şöyle der: 'Görüşmeyeli hangi ayıp kelimeleri öğrendin?'
Duman notu: En çok sevdiğim yerli rock gruplarından Duman, 2 CD'den oluşan yeni albümündeki 'Rezil' adlı parçada, 'Lem yelid ve löp yutar' sözleriyle bazı dindarları kızdırdı.
Eleştirim şudur: Evet, "dini alet ederek, onu bunu kandırarak para kazananlar" vardır, bu bir gerçektir ama en azından 100 yıllık bir konudur, yani eskidir, demodedir, hatta sıkıcıdır; rock gibi hep yeni şeyler söylenmeye çalışılan bir türde eğreti durur.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın