Obama yine de az hasarla atlattı
Türkiye ziyaretini. Her kelimesinden ve her cümlesinden alıntılar yapıp Obama'nın
Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalıştığını yorumlayanları dinlerken, ister
istemez "Tam zamanında gitmiş bu Obama" diye düşünüyorsunuz.
Ama bir başka gerçek daha var.
Yine de Obama'ya konuk muamelesi yapılıyor...
Bizim kendi aramızdaki karşılıklı aşağılamaları, hakaretleri falan hatırlarsanız, Obama'nın
Türkiye'den gerçekten az hasarla ayrıldığını kabul edersiniz.
Bilinen hikâyedir...
Bir kasabada iki günlüğüne bulunan yerli turist, sakal tıraşı olmak için berbere gitmiş.
Berber adamı koltuğa oturttuktan sonra tıraş fırçasına tükürüp, sabunla köpürtmeye başlamış.
Adam şaşkın, sormuş berbere:
- Neden böyle yaptın?.. Yani neden tıraş fırçasına tükürdün?.. Berber özür diler gibi açıklamış davranışının nedenini:
- Efendim siz yabancı olduğunuz için fırçaya tükürüp köpürttüm. Biz sadece yerli müşterilerimiz geldiği zaman fırça yerine müşterinin yüzüne tükürerek başlarız tıraşa... Yabancı olmak Neticede Obama da yabancıydı burada.
Eğer bir yerli siyasetçi
"Kendi tarihimizle yüzleşmeliyiz" deseydi hem vatan haini ilan edilirdi hem de
"Aslını inkâr eden haramzadedir" benzeri özdeyişlerle, niteliği belirlenmek istenirdi.
Obama'nın çeşitli üniversitelerden gelen 99 gencimizle birlikteliğini başlatırken söylediklerini mesela Başbakan Erdoğan benzer bir toplantıda söyleseydi, ne şeriatçılığı ne de rejim düşmanlığı kalırdı söylenmedik.
Hatırlayın... Bu toplantıda Obama sorular için öğrencilere söz vermeden önce saatine bakarak,
"Ezandan önce programı bitirmeyi umut ediyorum. Yarım saatimiz var" demişti.
Hele şu sözlerini hatırlarsanız Obama'nın, ne demek istediğimi daha açık anlarsınız:
- Türkiye'deki Kürt azınlığının bu toplumda ilerlemesi, özgür bırakılması ve eşit fırsatlara erişebilmeleri de önemli. Dini azınlıklar olsun, etnik azınlıklar olsun, bir bütünün parçası olmalarının sağlanması gerektiğini ve bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Kriz stokçuluğu İşin şaka yanını bir kenara itelim ve ABD Başkanı'nın ziyaretiyle bir kez daha karşı karşıya kaldığımız gerçekleri görmeye çalışalım.
Amerika gibi bir süper güç bile sorunlarının kronik kriz konuları haline gelmesine dayanamıyor...
"Değişim" öylesine radikal biçimde gerçekleştiriliyor ki, Beyaz Saray'a siyah Başkan bile seçiliyor. Ülkenin dış siyaseti yön değiştiriyor, Irak'tan çekilmek için tarih belirleniyor, Guantanamo toplama kampı kapatılıyor.
Ama
Türkiye "Kriz stoku" yapmayı siyasetin gereği olarak görüyor.
Kıbrıs'ı 35 yıl sıcak anlaşmazlık ortamında tutmak ve
Avrupa Birliği ile 1963'te antlaşma imzalayıp 2009'da hâlâ
"İleride uyum için gerekli reformları yapacağız" söylemini seslendirmek sadece iki örnektir.
Düşünün ki Tayyip Erdoğan 6.5 yıldır Başbakan...
Bu kriz stoku onun döneminde de hafifletilmedi ki...
Neticede Obama DTP Başkanı Türk'le görüşüyor ama Erdoğan DTP'lileri yok saymakta.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 9 Nisan 2009, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/09//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.