Ne yaparsak yapalım, ne kadar dünyaya açık ve uygar olursak olalım, sonunda bilinçaltımızdaki bilgiler davranışlarımızı da yönlendiriyor.
Zaten Freud da,
"Fıskiyeden fışkıran bilinç içinden çıktığı bilinçaltı havuzuna geri dökülür" dememiş mi?
Bu gerçeğin yansımalarını toplumsal yaşamımızda da, kişisel ilişkilerimizde de, siyasete bakış açılarımızda da, trafik kurallarına uymamamızda da görmekteyiz.
Benim her gün karşılaştığım bir durum var.
Fatih Köprüsü'nden trafiğin yoğun olduğu akşam saatinde Anadolu yakasına geçiyor ve Kavacık Kavşağı'na doğru en sağ şeritten direksiyon başında ağır ağır ilerliyorum.
Bu sırada benim aracımın ve ağır ağır ilerleyen aynı sıradaki araçların daha sağından, emniyet şeridi diye bilinen dar yoldan son sürat araçlar geçiyor.
Trafik kurallarına göre bu şeridi kullanmak yasak olmalı.
Trafikte sıkışmış ağır ağır ilerlemeye çalışırken yanımdan son sürat geçen araçlara bakıp kendi kendimi yargılamaya başlıyorum
- Acaba ben korkak mıyım veya bu şeridi kullanan araçların sürücüleri benden daha mı zeki? Geri zekâlılık mı? Bunun gibi direksiyonun hemen altındaki sinyal kolunu hiç kullanmadan sağa sola sapanları, otoyolda şerit değiştirenleri görünce de, aynı düşünceler beynimi kemirmeye başlıyor.
- Trafik kurallarına uymak ve trafikte sizin aracınızdan başka araçların da bulunduğunu bilerek ona göre davranmak geri zekâlılık mı? Trafikte tanık olduğumuz bu gibi durumları sosyo-politik yaşamda da görmüyor muyuz?
Eline güç geçirenin
"Kanun benim " demesine alışkın değil miyiz?
Eleştiri ile hakareti karıştırmak, kadına ve çocuğa karşı şiddet kullanmayı doğal görmek, okuyup öğrenmek yerine ya kopya çekmek ya da başkalarının bilgilerini aşağılamak...
Bilinçaltımızın oluşturduğu havuzda böyle bilgiler fazlaca var ki bunların bazıları bilinçli davranışlarımıza da fazlaca yansıyor.
Hıncal'ın çaresizliği Bu davranışlara tanık ya da hedef olanların tepkilerine örnek Hıncal Uluç'un hemen her gün trafik magandalarını teşhir etmeye çalışması değil mi?
Hıncal'ın dünkü yazısından alıntı yaparak, bir örnekle bu konuyu noktalayalım:
- Biz sol şeritte kırmızıda bekliyoruz.. Az ilerdeki ışıklarda sola döneceğiz çünkü.. Yeşil yanıyor ve Ercan'ın hareket etmesiyle frene basması bir oluyor.. Oysa boynuma yeni takılan protezler yüzünden sert fren yapmamaya tembihli.. Ama mecbur, çünkü hayvanlardan özür dileyerek "Hayvan" diyeceğim bir herif-i naşerif, en sağdan fırlıyor. U dönüşünün yasak olduğu kavşakta, hem de tam yeşil yanarken bizim ve karşıdan gelen trafiğin ortasına kendini atıyor U dönmek için.. Karşı yönden de acı fren sesleri...Adamdaki, aslında pek çoğumuzdaki İstanbul'u dağ başı yapan pervasızlığa bakar mısınız?.. Yahu böyle bir şeyi akla getirmek mümkün değil, uygar bir kentin hem de en yoğun ve en kontrol altındaki merkezinde...
Evet... Hıncal'ın tanık olduğu durumla sizler de her gün defalarca karşılaşmıyor musunuz?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 13 Mart 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/13//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.