Global ekonomik krizin kaynağı ve sebebi biz olmasak da, sonuçlarını diğer ülkelerle birlikte yaşıyoruz.
Şu anda medyanın ve ekonomistlerin altını çizerek işaret ettikleri sonuçlardan biri
"Durgunluk" diğeri de
"İşsizlik" olarak belirmekte. Birbirleriyle interaktif etkilenim içinde bulunan bu iki olgunun yanında, krizin diğer türevlerini iflaslar, geri dönüşü olmayan kredilerdeki artış, taşınırların ve taşınmazların değer kaybı gibi maddeler içinde sıralayabiliriz.
Bunlar gözle görülen, elle tutulan, ölçülebilir kriz sonuçlarıdır.
Ancak bir de hissedilen ama somut biçimde ifade edilemeyen bir diğer sonuç var ki, asıl bu sosyopolitik yapıyı derinine etkileyecek niteliktedir.
Bu kriz sonunda dünyada da
Türkiye'de de en güçlü ekonomik kurum
"Devlet" ve en güçlü insanlar da
"İktidardaki liderler" olmuştur.
Nihai kaynak devlettir Kriz özel sektörün kanını kurutmuştur.
Her ülkede gerek şirketler gerek işsiz kalan kitleler gözlerini devlete dikmiş ve yardım bekler durumdadırlar.
Başta Amerika olmak üzere tüm ülkelerde hükümetler destek paketleri ile bankalara, şirketlere arka çıkmaya çalışıyorlar.
Türkiye böyle milyar dolarlık destek paketleri açmak noktasında değil henüz.
Fakat tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi
Türkiye'de de, gerek şirketlerin gerekse bireylerin nihai başvuracakları kaynağın sahibi devlettir.
Bu kaynağın kullanılma biçimini belirleyenler de, iktidardaki kadrolardır.
Ayrıca kriz de, durgunluk da olsa en büyük istihdam kaynağının devlet olduğunu, devlet çalışanlarının
"Memur güvencesi" diye bilinen korumalara sahip imtiyazlı emekçilerden oluştuğunu da biliyoruz.
Hiçbir tür ekonomik kriz
"Bürokrasi kaleleri" nin surlarını zorlayamaz neticede...
Genlerinde kökten-devletçi bilgiler bulunan
Türkiye gibi ülkelerde
"Devletten daha güçlü kimse olamaz" söylemi zaten düşüncelere egemendi.
Krizi galiba unuttuk Bir kararname ile nice zenginlerin bir anda yok olduğu ve bir kararname ile de insanların bir anda sıfırdan milyarder edildiği dönemleri geçmişte defalarca yaşadık.
Ancak bu ekonomik kriz, devleti de, hükümeti de eskisinden daha güçlü ve etkili konuma getirdi.
Genel yerel seçimlere uzanan kampanya dönemindeki sıcak siyasi rekabet, bu gerçeğin kavranılmasını ertelemiş olabilir.
Ayrıca
"Ergenekon Davası" ve
"Davos-Gazze Krizi" benzeri olaylar,
"Gerçek Gündem" i, bizlere unutturmuş da olabilir.
Ancak unutmayalım ki gerek işletmeler gerekse emekçiler için
"Olmak ya da olmamak" çizgisindeki bir döneme girilmektedir.
Bu dönemde tek başvuru kapısı devlet ve dolayısıyla
"Yürütme" olacaktır.
Kısacası kampanya heyecanına kapılıp, yürütme ile köprüleri atmakta fazla hesap yoktur.
Bu durum Amerika için de, Rusya için de, Çin için de aynıdır.
Türkiye'de daha fazla aynıdır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 18 Şubat 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/18//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.