Belirli yaşı geçmiş insanların zaman zaman gençlere imrendiklerini ve
"Nerede o eski günlerim" diyerek iç geçirdiklerini görürsünüz.
Hayata yeniden başlamak veya gençlik günlerine dönmek gerçekten özenilecek bir durum mudur acaba?
Yeniden ilkokuldan başlayarak yazılı ve sözlü sınavlara gireceksiniz.
Önünüzde size neler getireceği belli olmayan bir gelecek bulunacak.
Kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı başaracağınız yıllara kadar, birilerine bağımlı yaşayacaksınız.
Buna karşı yediğiniz her yemeği kolayca hazmedeceksiniz. Merdiven çıkarken nefesiniz daralmayacak. Eğer bu alanda hevesliyseniz, karşı cinse dönük arayışlarınızda yorgunluk hissetmeyeceksiniz.
Hayata yeniden başlamak konusunu sadece bireyler düzeyinde değil, ülkeler ve toplumlar açısından da ele almak mümkündür.
Geçen hafta Irak'ta yapılan genel seçimlerin, çeşitli hükümetler ve bu arada Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından da
"Demokrasinin zaferi" biçiminde yorumlanması, açıkçası bana bizim 1946'dan bu yana yaşadığımız serüveni hatırlattı.
Yorucu bir serüven Irak eğer bu seçim sonrasında normal devlet düzenine geçebilir ve bir süre sonra da Amerikan işgali sona ererse, bizim 1946'da çok partili hayata geçtiğimize benzer bir başlangıç yaşayacak.
Siyasi kavgalar, ideolojik kan davaları, rakiplerin birbirlerini
"hırsız-uğursuz" diye suçlamaları, birkaç askeri darbe, sayısız ekonomik ve siyasi kriz...
Şöyle bir düşünelim.
Yeniden 1946'ya dönüp, sil baştan yaşamak ister miydiniz son 60-65 yılı?
Soğuk Savaş'ın
Türkiye'ye yansımalarını, 6-7 Eylül yağmasını, siyasi karşıtların birbirlerini ya
"Komünist" ya da
"Mürteci" diye suçlamalarını, başbakanların bakanların idam edilmelerini, siyasi suikastları, bitmez tükenmez ekonomik krizleri yeniden yaşamak ister miydiniz?
Demokrasiye sıfırdan başlayan Irak'ı buna benzer bir serüven beklemiyor mu?
Eğer geçmişi bilinçle değerlendirip bundan geleceğe aktarabilecek dersler çıkartabilmek gibi bir yeteneğiniz varsa, bizim Türkler olarak bundan sonra yapmamız gerekenleri de görebilirsiniz.
Birincisi, demokratik rekabetin bir hizmet yarışı olduğunu ve iktidar koltuğunda kimsenin sonsuza kadar oturamadığını artık bilmemiz gerekiyor.
Vazgeçilmez insan yoktur Geçmişte birbirlerini karalayan siyasetçilerimizin tümünün aynı hızla birlikte yıpranırlarken, demokratik rejimi ve siyaset mesleğini de yıprattıklarını artık görmeliyiz.
Bir ülkede istikrar ve güven ortamının ancak
"Hukukun üstünlüğü" ve
"Kanunlar önünde herkesin eşitliği" var olduğu ölçüde sağlanabileceğinin hepimiz tarafından öğrenilmiş olması gerekiyor.
Kendilerini herkesin üzerinde görmek yanılgısına düşen siyaset ve bürokrasi ağalarının da, mezarlıkların vazgeçilmez insanlarla dolu olduğu gerçeğini bilmeleri şarttır.
Neticede dünyada 190'ın üzerinde devlet bulunduğuna göre, dünyada 190'dan fazla devlet başkanı, başbakan, muhalefet lideri, genelkurmay başkanı vardır. Üstelik bu devletlerden bazılarının nüfusları milyarın, bazılarının da yüz milyonların üzerindedir.
Ne dersiniz?
Hayata yeniden başlamak ister miydiniz?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 8 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/08//haber,A4D738103608442F9AA70E54F13996EB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.